Mevlüt Keskin

Mevlüt Keskin

Nerede O Eski Ramazanlar?

Nerede O Eski Ramazanlar?

 Yaklaşık bundan 30 sene önce de aynı sözü duymuyor değildim.
Hey gidi çocukluk hey!

1980’lerin Eskili.

O zamanlar Eskil’de ekol olmuş 4 İmam vardı.
Battal Ünlü Hoca (Allah kendisine rahmet eylesin), Halil İbrahim Sırmalı Hoca, Muammer Tümer Hoca ve Böğetli Osman Hoca.

4 Hoca’nın da kendisine has üslubu vardı.

Osman Hoca’nın en büyük özelliği yılın 12 ayında sabah ezanını en erken okuyan Hoca’ydı. Öyle ki sabah erken kalkan bir kişi için, erken kalkmışlığının göstergesi olarak Osman Hoca’nın ezanı kıstas olur, O ezanı şahit gösterirdi.

“Bilmem kim kimin kocası

Sırmalı Muratlı’nın hocası...”

Şeklinde Eskilli Aşık Murat Karakaya tarafından adına dörtlük yazılan Sırmalı Hoca daha çok fahri çalışan ve hangi camide imam eksikliği varsa orada gönüllü imamlık yapan bir isimdi.

O yıllarda teknoloji bu kadar gelişmemişti. O nedenle beyaz eşya piyasada az bulunur ve fiyatları yüksekti. Örneğin bir buzdolabı almak için en az 20 koyunu ya da ahırdaki kara sığır cinsi ineklerden 3-4’ünü gözden çıkarmak gerekiyordu.

Buna mukabil olarak da evlerde buzdolabı yerine evin kuzey tarafına açılan pencere ve bastırık gıdaların korunması için ideal bölge idi.

Ayrıca testiden içilen su ile ciğerler soğuturdu.

Çalar saat her evde bulunmazdı. Gece sahura kalkan aileler için en büyük güvence evdeki aklı ererlerin gece uykudan uyanıp ev efradını uyandırması idi.

İnsanların, yeni yeni televizyonla tanıştığı bu yıllarda televizyonu olan evlerin çocukları en havalı ve ayrıcalıklı olanlardı.
Uzun bir süre, iletişim aracı olarak delta radyolar evin en müstesna köşesini süsledi.

O yıllarda Nihat Hatipoğlu, Cübbeli Ahmet Hoca gibi isimlerle tanışmayan toplum, ismini şimdi hatırlamadığım Diyanet İşleri’nde görevli bir hoca ile ramazan programlarında yılları geçirdi. Yine o yıllarda bal yiyen baldan usanırken TRT bu hocadan usanmamıştı.

İftarda ve sahurda en çok kaymak böreği ve sıkma ile hoşaf tüketilirdi. Böylelikle açlığa karşı börek, susuzluğa karşıda hoşaf en büyük tedbirdi.

Şimdiki gibi oruç yiyen küssük gibi gençler bir yana, oruç tutmayana rastlamak hemen hemen imkansızdı. 7’den 70’e kadar sağlığı sıhhati yerinde olan insanlar orucunu tutmaya büyük gayret gösterirdi.

Komşuluk ilişkileri daha güçlü ve sıcaktı. İnsanlar birbirleriyle iletişim kurarken kendilerini kasmamaya özen gösterirler. sofralarına komşularını mutlaka dahil ederlerdi. Buna en güzel örnekte Muhsin-Zekiye Mutlu çifti idi.

Özellikle ramazanda ağustosun sıcağı ile birlikte sap-saman işlerini yapanlar mendili ıslatarak şapkasının altına koyması ile birlikte serinlemeye çalışırlardı.

Bazı gözü açık anneler çocuklarının yemek talebine tedbir olarak; onlara öğleye, ikindiye dek kendir orucu tutturur! ve günü bu şekilde kurtarırdı.

Teravih namazı öncesi okutulan mevlidlerin hangi camide olduğunu bilmek çocuklar için ayrı bir maziyetti. Burada en önemli kıstas o akşam en erken hangi camide sala verilirse o camide mevlid okunma ihtimali daha yüksekti.

Ramazan bayramı öncesi evin hanımı mutlaka evi cilalar, temizliğini yapar, evi bayrama hazırlardı.

Bayram sabahı sonrası Eskil Mezarlığı’na gidilip orada dua edilmesi ve dönüşte edilen kahvaltının tadı bir başka olurdu.

Daha sonra arkadaş grubuyla birlikte ev ev, mahalle mahalle şeker toplamanın belleğimizde bıraktığı iz herhalde anlatılamaz. Zaten çocukluk döneminden sonra o gezmelerin bitmesi ile birlikte bayramların eski tadı kaçmıştı.

O dönemde bayramcı gelen çocuklara 3 şeker türü ikram edilirdi. Bu türlerden birisi de kağıtlı şeker idi ve en sosyetik olanı o idi. Kağıtlı şeker bir iki evde verilirdi. O evlerde şeker alma faslını ikileme gayreti içinde olan çocuklar, kendince evin hanımına önceden geldiğini unutturup tekrar uğrardı.

Bayramlarda bir diğer güzellikte, mahalledeki ve ailedeki büyüklerden başlanarak o bölgedeki her evin kapısı çalınarak bayram ziyareti yapılması ve iade-i ziyaretlerdi.

Evet işte nerede o eski ramazanlar derken bilgisayar başına oturunca aklıma geliverenler bunlar.

Eski ramazanlar, yeni ramazanlarrrr....

Dün akşam teravih namazı için bir camiye gittim 4 cemaat bir imam teravih namazını ifa ettik.

Sanki o camiye ramazan hiç uğramamış gibiydi.

O halde kıssadan hisse, Her gece Kadir Gecesi bile olsa, her gün ramazan olsa onu kişisel boyutta güzelleştirecek olan insanların o gecenin, o gündüzün hakkını vermesi.

11 ayın sultanı Ramazan Ayı’nın kişisel ve toplumsal boyutta güzelliği de, hastayım, sınavım var, dişim ağrıyor, başım ağrıyor gibi bahanelerle orucun hakkını vermeyen insanlarla, boş camilerde eskisinin ne tadı olur ne yenisinin....

Sen ibadetlerle o ayın hakkını vermesen, eskisi de aynı, yenisi de.

Ramazan, Ramazan’ı ramazan gibi yaşayana dün de güzeldi, bugün de.....

Herkese ibadetlerle dolu nice ramazanlar dileğimle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Mevlüt Keskin Arşivi