Nilgün Güney

Nilgün Güney

Ölümü hatırlamak

Ölümü hatırlamak

 İnsanların geneli yaşlılığı konuşmak istemez, konusu açıldığında “Ağzından yel alsın’’, “Şimdi ne güzel konuşuyorduk, ölümü konuşmanın sırası mı?’’ gibi anlamsız sözlerle memnuniyetsizliklerini dile getirirler. Bazı insanlar ise, konuyu konuşsalar bile daha sonra günlük yaşamlarına hiçbir şey olmamış gibi devam ederler, hatırlarına bile getirmezler. Çünkü bu insanlar ölümü belli zamanlarda konuşulabilir, ama hayatın her anında hatırda tutulması gereken bir konu olarak görmezler.  Peygamber Efendimiz (s.a.v) ölümün çok zikredilmesi ve o an gelmeden önce hazırlık yapılması ile ilgili şöyle buyurmuştur:

"Ölümü en çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır." (Hz. Enes r.a.: Ibnu Mace, Zuhd 31, Kütüb-i Sitte, 16. Cilt , Sf. 330)

Yaşlanınca yalnız kalma korkusu ise bu insanların çocuk sahibi olma arzularını daha da arttırır. Çocukları olsa bile, kendilerine bakıp bakmayacağı konusunda tedirgin olurlar. Bu kimseler ayrıca ölümünün şekli ve yeri konusunda da endişelidirler. Güzel, rahat bir ölümle mi ölecek, yoksa acı çekerek mi? Oysa zahiri anlamda bir insanın huzurlu mu, yoksa acı çekerek mi öldüğü bilinemez. Ancak dünyada sadece Allah’a yönelerek, O’nun buyruklarını yerine getirmeye çalışarak ömür sürmüş kişiler rahat bir ölümle öleceklerdir.

“Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: ‘Selam size’ derler. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (Nahl Suresi, 32)

Bu insanların hayatta sonsuza kadar yaşama, dünyanın nimetlerinden en fazla şekilde yararlanma gibi istekleri olduğundan ölümü konuşmak ve hatırlamak istemezler. Oysa ölüm unutularak, yaşanmak istenen yüzlerce yıl insana asla mutluluk vermeyecektir. Çünkü bizim asıl yurdumuz ahirettedir. Her şeyin sonsuz çeşidi, sayısı, ve güzelliği orada olacaktır. Rabbinin huzurunda nasıl hesap vereceğini düşünmeyen kişi Allah’ın izniyle bu dünyanın güzelliklerinden zevk alamaz. Dünyanın nimetlerinden en çok zevk alacak olan kişi yine, ölümü, Allah’ı çokça anan müminlerdir.

 “Evet, Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi…” (Enbiya Suresi, 44)

Günümüzde ölümün önüne geçmek için birçok tedbir geliştirilmektedir.  Ancak alınan hiçbir tedbir insan bedenindeki sarkmaların, kırışıklıkların, saç dökülmesinin, beyazlamanın, görme ve işitme kusurlarının, yaşa bağlı olarak yeni hastalıkların ortaya çıkmasının önüne geçemez.

Her şeyin tesadüfen, başıboş kurallarla işlediğini sanan bazı insanlar sürekli korkular içindedirler. Hastalanmak, ölüm, sel, deprem… bin türlü korkuları vardır. Oysa Allah’a güvenip teslim olan kişi, Rabbinin her şeyi bir hayır ve hikmetle yarattığını bilir. Allah kimseye zulmetmez, ancak kimin kendisini sevdiğini denemek için imtihan eder.

“Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.’’ (Bakara Suresi, 155)

Ölümü ve Allah’a hesap vereceğini unutup, dünya hayatına razı olup pervasızca yaşam süren insan ahirette azabın en kötüsüne uğrayacaktır.

“Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; işte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir.’’ (Yunus Suresi, 7-8)

Ölüm bir son değil, sonsuz hayata geçiş olan penceredir. İnsan asla yok olmaz. Kaderimizde belirlenen süre dolduğunda, herhangi bir sebeple yaşamımız sona erer. İnsan, ne kadar tedbir alırsa alsın, kendisi için belirlenmiş olan ölüm bir saniye bile gecikmeden kendisini bulacaktır. İnsan daha  doğmadan,  nerede, nasıl, ne zaman öleceği kader ile tespit edilmiştir.

“Allah'ın izni olmaksızın hiçbir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır...’’ (Al-i İmran Suresi, 145)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nilgün Güney Arşivi