Şehitlerin yaşadığını hissetmek…
“Programımızda şehit aileleri derneği de var!” dediklerinde, bir tuhaf oldum. Birçok farklı kurumla programlar yapmaya alışkındım. Ancak “Şehit ailelerinin karşısına geçip konuşma yapmak kolay olmayacak” diye düşündüm. Televizyon ekranında, bir şehit annesinin feryatlarını duyunca bile duygulanan biri olarak, o annelerin / şehit eşlerinin karşısında konuşmak beni korkuttu. Kelimelerin boğazıma düğümleneceğini biliyordum.
Programa gitmeden önce “Şehitler Müzesini gezelim!” dediler. Her şeyin müzesini duydum ama “Şehitler Müzesi” diye bir şey hiç duymamıştım.
Kendisi de bir Gazi olan, Sivas Şehit Aileleri ve Gazileri Derneği Başkanı Mustafa HIZAL Bey’in rehberliğinde yola çıktık. Dış görünüşü estetik, ancak içine girince, Sivaslı şehitlerin resimlerinin sizi karşıladığı, içinizi burkan binayı gezdirdi Mustafa Bey.
Onlarca genç delikanlının resimleriyle karşılaşmak insanın içini acıtıyor. Şehitler Müzesinin içini gezerken, bir yandan Mustafa Bey’in anlattıklarını dinledim, bir yandan içimin acısının, gözlerimden akmasına engel olmaya çalıştım.
Şehitleri Müzesinde, şehit olan askerlerin şehit olduktan sonra üzerlerinden çıkan malzemeleri sergilemişler. Bazı şehitlerin künyesi, bazılarının sevdiklerine yazdıkları son mektuplar sergilenmiş. Ailelerinden bu parçaları almakta ne kadar zorlandıklarını anlattı Mustafa Bey.
“Annelerinden şehit evlatlarına ait bir parça istemek hiç kolay olmuyor. Bazı anneler evlatlarının odalarına girmeye bile cesaret edemiyor. Şehit evlatlarına ait eşyalara dokunmaya bile cesaret edemeyenler var. Evlatlarının kirli atletini koklayarak gözyaşı döken bir anneden, evladının kolundan çıkan saati almakta zorlanıyorum. Bazıları ikna olup verdiler. Alabildiklerimizi Şehitler Müzesinde sergiliyoruz.”
Şehitler Müzesini gezerken, şehit askerlerinin yazdıkları son mektupların bazılarını okudum. “Canım Annem!” diye başlayan bir mektubu okurken, ben bile bir tuhaf oldum. O şehidin annesi nasıl dayanıyor bilmiyorum. Allah hepsine kolaylık versin.
Böylesi bir müzenin varlığı, şehitler için belki hiçbir şey ifade etmez. Onlar gittikleri yerde mükafatlarını fazlasıyla alır. Milli duygulara duyarlı idareci ve öğretmenler, öğrencilerini getiriyor ziyaretlere. Şehitler Müzesi, daha çok, ziyarete gelenlerin ruhunu diriltiyor.
Çanakkale şehitliğini gezen herkes, “Hissettim!” diyor. Şehitlerin ölmediğine iman etmek ile yaşadıklarını hissetmek çok farklı şeylerdir. Sivas’ta “Şehitler Müzesi”ni gezerken, bende hissettim şehitlerin yaşadıklarını.
Şehitler müzesini gezdikten sonra, şehit ailelerine konuşma yapmak için derneğe gittik. Karşımda oturan insanların hepsinin yüreğinde şehit acısı vardı. Onlara bir araya getiren şey acılarıydı. Halleriyle adeta, “İçimde ki evlat / eş yarasını ancak içinde evlat / eş yarası olan anlar” der gibiydiler.
Stresli İman kitabımda anlatmaya çalıştığım, imtihan dünyası gerçeğini anlattım biraz. “Peygamberlere bile torpil yapmayan Allah, hepimizi acı ve zorluklarla imtihan ediyor” diyerek konuşma yaptım Şehit Ailelerine.
Genç bir anne 3 yaşında ki oğluyla yanıma gelip kitap imzalattı. Onlar yanımızdan uzaklaşınca hikayelerini anlattı bana Mustafa Bey. Operasyon için yola çıkarken, baba olduğunu müjdelemişler askere. Bir oğlunun dünyaya geldiğini öğrendiği gün, şehit olmuş asker. Oğluna, şehit babasının adını vermişler. Bu olayı dinlerken içim acımıştı. Yazarken aynı duyguyu bir kez daha hissettim.
Türkiye’de sadece Sivas’ta Şehitler Müzesi var. Ben gezerken Şehitlerin ölmediğini hissettim. Şehitler Müzesini gezen birçok insan aynı duyguları hissediyordur. İnşallah bu ve benzeri çalışmaları başka illerimizde de yaparlar. Şehitler Müzesinin yapılmasında ve yaşatılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Şehitlerin ölmediğine hepimiz iman ediyoruz. İman ettiğiniz gerçeği hissetmek istiyorsanız, Sivas Şehitler Müzesini mutlaka ziyaret edin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.