Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Söz Kesme ve Nişanlanma

Söz Kesme ve Nişanlanma

Nişan:Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in de nişan merasiminde, yüzük taktığı rivayet edilmektedir. Fakat nişan yüzüğü takılıp takılmaması nişanlılık için bir şart değildir. Sadece nişanlandığının bir alâmetidir. Bu alâmetin de sünnet ölçüsünde olması gerekir.Büreyde (r.a.) anlatıyor: Resûlüllah (a.s.)'ın yanına, parmağında demir yüzük bulunan bir adam uğramıştı. (Yüzüğü görünce): "Niye bazılarınızın üzerinde ateş ehlinin süsünü görüyorum?" buyurdu. Adam derhal onu çıkarıp attı. Sonra parmağında sarı renkli (pirinç) yüzük taşıyor olduğu halde geldi. Bu sefer. "Niye sende putların kokusunu hissediyorum?" dedi. Bilahare adam altın yüzük takmış olarak geldi`? Bu sefer de: "Sende niye cennet ehlinin süsünü görüyorum?" dedi. Bunun üzerine adam: "Öyleyse yüzüğüm neden olsun?" diye sordu. "Gümüşten dedi, ancak ağırlığı bir miskale ulaşmasın.” buyurdu. (Tirmizi, Libâs 43, (1786); Ebü Dâvud, Hatem 4, (4223); Nesâi, Zänet 47, (8,172). (Bir miskal: 4.6 gr. B. Türkçe sözlük M maddesi D. Mehmet DOĞAN)Aileler, mutlu yuvanın kurulmasını, Kur’an ve sünnete uygun olarak başlatmalıdırlar. Kadınların altın yüzük takmalarında bir sakınca yoktur. Erkeklerin ise nişan yüzüğü olarak gümüş alyans takmaları güzeldir. Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Erkeklere altın yüzük takmayı gümüş kapdan bir şey içmeyi, has ipeklileri ve ibrişim giymeyi yasaklamıştır.” (Sahih-i Müslim, c. 2. s. 5602) Bazı aileler, nişanlılık döneminde kız ve erkeğin rahatlıkla oturup görüşebilmelerini sağlamak kastıyla dini bir nikah yapılmasını istenmektedir.Dini nikah, muteber sayılacağından erkeğin kız evine girip çıkmasını kolaylaştırır. Ancak bundan sonra kız veya erkekten düğün yapılıncaya kadar anlayış beklemek doğru değildir. Çünkü karı kocalık hakları da böylece başlamış olmaktadır. İşte onun için nişanlılık döneminde dini nikah yapılmasının bazı sakıncaları söz konusu olabilir. Nişanlılık dönemi, aileler ve nişanlı kişilerin birbirlerini daha iyi tanıma süreci olması nedeniyle, aileler veya kız ile erkeğin arasında bazı anlaşmazlıklar çıkabilir; hatta bu anlaşmazlıklar ayrılmalara neden olabilir. Böyle bir durumda erkek kasıtlı olarak dini nikahı koruyup kızı boşamayabilir. Nişanın bozulması hâlinde erkeğin dini nikâhı da iptal etmesi ve kızı boşaması lazımdır. Aksi hâlde kızın başkasıyla nikâhlanması, dini esaslar dikkate alındığı zaman mümkün değildir. Nişanlılar veya bunlardan biri evlenmekten vazgeçse mehire mahsuben verilen şeyler tamamen geri verilir. Elde mevcut hediyeleri de karşılıklı olarak iade etmeleri gerekir. Ancak nişanla birlikte nikah da kıyılmışsa damat verdiği mehrin ancak yarısını geri alabilir. Aralarında karı – koca ilişkisi olmuşsa verdiği mehri geri alamaz. Mehri henüz vermemişse nikah sırasında zikredilen mehrin tamamını ödemek zorundadır. Başka bir husus nişandan sonra dini nikah olmadan yanlarında kimse bulunmaksızın bir odada baş başa kalmaları asla caiz değildir. Bir kadın, nişanlı bulunduğu erkeğe evlenme vaadinde bulunmakla nikâhlı sayılmaz. Bazı kimseler nişan yapmayı nikâh yapılmış gibi görmekteler, fakat dinimizde “nikâh icap ve kabul ile tamam olur” diye nişan yapılırken erkeğin ebeveyni, kızı istediklerinde kızın anne, babası da “Biz size kızımızı veriyoruz.” diyorlar. Sonra kız ve erkekte beğenip nişan yapılıyor ve kendi kanaatlerince bunu bir nevi nikâh sayıyorlar, bu tamamen yanlış bir iştir.Nişan, bir evlenme vaadi veya kızını bir erkeğe vermek için vaadde bulunmaktan ibarettir. Nikahta ise, şahitlerin huzurunda ve mehir tespiti suretiyle erkek ve kadının “aldım, vardım” diye kesin ifadeleriyle yapılan dini bir akittir. Tarifte yer alan hususlar dikkatle incelendiği zaman nişanın nikah şartlarına benzeyen tarafları varsa da bu durum nikahın aynısı sayılmaz. Bu itibarla:a) Nişanlılardan biri ölse, hayatta kalan, ölenin mirasından hisse alamaz.b) Bir erkeğe evlenme vaadinde bulunan (nişanlı olan) kadın, araları bozulunca, erkeğin “seni boşadım” demesine ihtiyaç duymadan başka bir erkekle evlenebilir. Nişanlı bir kız, kendisini başka bir erkeğe nikâhlasa, yapılan akit geçerli olur.c) Nişanlı taraflar veya bunlardan bir taraf, nikah yapmaktan caysalar, elde mevcut hediyeler ve mehire mahsuben takılan bilezik vesaire şeyler tamamen geri verirler. İşte, ifade etmeye çalıştığımız bu hususlar dikkate alındığında, nişanın nikâhla aynı şey olmadığı ortaya çıkar.Nişanlı kişilerin, şehevi arzularını terk ederek birbirleriyle konuşmasında bir mesuliyet olmaz diyerek gezmeleri, tatile gitmeleri çok mahzurludur. Dolayısıyla bir kimsenin zorunlu olmayan konularda bile nişanlısı ile konuşması doğru değildir. Bu gibi hislerin olmadığını sanmak veya iddia etmek, kendini aldatmak olur. Mahzuruna gelince, arada nikah bulunmadığı için, onun yabancı bir kadından farkı yoktur. Nişan, namzetlik devresi olup nikah gibi, mahzurları ortadan silip kaldıran bir akit değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü Başarıkan Arşivi