Fatih Uslu

Fatih Uslu

Yaylaya göç

Yaylaya göç

    Göç, göç oldu göçler yola dizildi.

Uyku doldu, ela gözler süzüldü.

 …diye başlayıp

Söyleyin!

Dağlara, rüzgâra, yurdundan sürgün çocuklara!

Düşmesin kimse yılgınlığa!

Geçit vardır yarınlara.

Göç yolları göründü, bize de görünür elbet

Göç yolları bir gün gelir döner, tersine dönülür elbet

Geçit vardır yarınlara.

En büyük silah umut etmek, yadigâr kalsın size

Yol verin kanatlı atlara, sürgünden dönen çocuklara

Geçit vardır yarınlara.

Dağılsak da göç yollarında, yarın bizim bütün dünya…

 

şeklinde devam eden türküler ve hoyratlar eşliğinde göç hazırlıklarına başlayan Yörükler, atalarından kalma göç geleneklerini yerine getirirken hem büyük bir haz alırlar hem de zor bir denklemi çözmek üzere yola koyulurlar.

Bu yol çok zor ve çetin olduğundan, küçük çocuklar, hasta, yaşlı ya da sakat olanlar develere bindirilir, adeta sarılır.

Eşekler her zaman olduğu gibi en öndedir ve halk tarafından bilindiği gibi rehberlikten ziyade, üzerine yüklenen ve acil ulaşılması gereken su, ekmek, sargı bezi ve benzeri ihtiyaçları ihtiva eden bir heybe malzeme yüklenmiş halde yola koyulur ve arkasında bir katar deve onu takip eder. Develer ağır yükleri, eşek ise ulaşılması kolay malzemeleri taşır.

Bir Yörük çadırı bünyesinde ortalama üç yüz ile sekiz yüz arasında keçi ya da koyun sürüsü, üç deve, bir eşek, en az iki kangal ve bir av köpeği vardır. Bunların sayıları ve heybetleri, o Yörük aşiretinin gücünü temsil eder.

Toroslarda göç, ortalama on günlük bir yaya yolcuğu mesafesindedir ve akşamları daha önceden belirlenmiş konaklama yerlerinde konaklarlar. Sabahleyin “Gün doğmadan neler doğar!” felsefesiyle tan yeri ağarmadan yola koyulan Akdeniz’in karayağız delikanlıları, ellerinde piynar sopaları ve omuzlarında av tüfekleri ile pür silah hazırdır göç eylemeye…

Eski Türk destanlarından, Uygur Türklerinin Türeyiş Destanı’nın devamı olan göç destanı ile tarih sayfalarına yazılan ve unutulmazlar arasına giren göç, Türklerin var olmasıyla paralellik göstermekte, halen ülkemizde bir hayat tarzı olarak devam etmektedir.

Göç vakti geldiği zaman:

“Giyyaa!” diye seslenen baş çoban bütün sürüleri toplar ve “Haydi, Ya Allah!” deyip yola koyulur.

Yörük ağası, son kontrolleri yaptıktan sonra hazır olan katarın en önündeki eşeğe “Deahh!”, oradakilere de “Haydi, ilk konalgamız …” der.

Kutsal göç başlamıştır artık.

Çobanların “Hey!” sesleri ile sürülerdeki çan, taka, gıldırtı ve zil seslerinin giderek azaldığı bir zamanda:

“Gök köpeğin kancasını unutmuşuz, haydi gidiver oğlum top taşın üstünde konlu (duruyor)!”

“Ayağı kırık keçi kalmış!”

“Davar yatağında ardıç ağacında battaniyeler kalmış! ”

“Çeşmenin önünde maşrapa kalmış! ” gibi sözlerle dağların sessizliğini bozan Yörüklerimiz, bu konuyu da çözmüşlerdir kendilerince: “Göç yolda düzelir…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Uslu Arşivi