Dr. Ünzile Girişgin

Dr. Ünzile Girişgin

Anne karnındaki bebeğin korunması

Annemin 7. gebeliği 7-8 aylıkken şiddetli bir kanaması başlar.

Mahalle ebesini çağırırlar ve ebe muayenesi sonrasında anneme dönerek, ”Hanım bu senin kaçıncı gebeliğin?" diye sorar.

Annem de 7. deyince çok kızar.

Be kadın bu bebekte kalp alamıyorum bu bebek ölmüş senin acil hastaneye götürülmen, kan verilmesi lazım demiş. Annem yolda bayılmış ve 6 ünite kan vermişler. Annem bu olayı bana anlatırken 7 yaşındaki abimin kucağına düştüğünü, karnında bir ağrı olduğunu sonrasında da çocuk hareketlerinin değiştiğini ama ölebileceğinin aklına gelmediğini, sağa döndüğünde bebeğinde lüp diye sağa düştüğünü, sola döndüğünde de sola düştüğünü hatta çarşıda yürürken neden aşağı kadar indiğini anlamadığını ve kendisini zehirlemeye başlaması ile fark edilmesini anlatır ve  Allah beni çocuklarıma bağışladı diye şükrederdi.

Bebek hareketlerinde farklılık hisseden ya da hareketi duran, darbeye-kazaya maruz kalan gebeler gecikmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır ki anneyi korumak mümkün olabilsin. İlk 3 ay içerisinde ölen bebekler anneye çok fazla zarar veremez. Lakin 5'inci ay üzerinde iken ölen bebekler anne kan pıhtılaşma faktörlerini tüketerek şiddetli kanamalarla annenin bile kaybedilmesine yol açabilir.

Bebek bekleyen ailelerimiz genellikle maddi tedbirleri almanın bebekleri için kafi geleceğini sanmaktadırlar. Bir bebek kaybedildiği zaman ailelerimizin ilk söylediği şey ne eksik yapıldı da bebeğimiz öldü? Ya da takip eden hekim ya da hekimlerden hangisinin bir ihmali buna yol açtı? Sorusudur. Düzenli gebelik takibine gitmek demek bebeğe yaşama garantisi vermez. Ya da kesinlikle özürsüz, herhangi bir metabolik ya da genetik hastalıkla doğmama garantisi de vermez. Bir jinekoloğun hatta bir perinatoloji ile yakından ilgili profesörün bile yapabilecekleri şeyler sınırlıdır.

Tıbben yapılması gerekenler bellidir ve jinekologlar gerekli test ve ultrasonu yapar. İlmi doğrultusunda bebeğin ve annenin o ay iyi olduğunu varsa ciddi bir sıkıntı onu iletir. Öteki ay ya da hasta hastaneden ayrıldıktan sonra annenin ya da bebeğin başına beklenmeyen, olağanüstü bir hal gelebilir. Ultrasonda tamamıyla normal görünen, annenin sağlıklı olduğu gebeliklerde de ansızın bebek anne karnında ölebiliyor. Doğurtulduğunda görünen hiçbir kusuru olmuyor. Bir iki kez kordon dolanması ile canlı doğan, sezaryen bile gerekmeyen bebekler olduğu gibi doğum esnasında bile kordonun başa, ele dolanması ile zor doğan, sezaryene giden ya da doğum sırasında bile ölen bebekler var. Doğum odasında ebe hanımın yarım saat önce kalbini dinlediği ve güzel gördüğü bebek bir sonraki kalp atışı kontrolünde “ doktor hanım kalp atışını duyamadım ultrasonla bakabilir misiniz?” diye gelebiliyor.

Bir bebeğin ölüm teşhisini koyan hekime hemen aile “Daha yeni muayene olmuştuk neden önceki hekim tedbir almadı, neden ölmüş, hemen bu kadar yakın ölebilir mi? Her şey iyi denmişti! İkili testi iyi çıkmıştı ya da üçlü testi de yaptırmıştık o da iyi çıkmıştı.” Demeye başlar. Bir insan, bir hekim bir saat sonrası için kendisine garanti verebilirse anne karnındaki bebek için de sapasağlam kalacağının garantisi verilebilmiş olur. Ben hastanede çalışırken bir patlama, bir deprem, bir yangın çıkıp çıkmayacağını bilemem ya da ansızın düşüp bir beyin kanaması geçirip geçirmeyeceğimi bilemem.

Ailelerimiz hiçbir zaman ne kendilerine, ne paralarına, ne de hekimlerine güvenmemelidirler. Daima Allah’a güvenmeli ve manevi tedbirleri de almalıdırlar. Maneviyata inanıyorsanız tedbirleri araştırıp yerine getirirsiniz, inanmıyorsanız sadece tıbba güvenir, paranızla yapabilecekleri yaparsınız ama bilmelisiniz ki kadere hükmedemezsiniz, hekime Tanrılık misyonu yüklemek de sonucu asla değiştirmez. Hekim şifaya vesile olan kişidir. Asıl şifayı veren kimdir? Gebe anneyi, bebeği, loğusa anneyi ve bebeğini ya da tüm bebekleri, bizleri koruyacak olan kimdir?

İmanlı insanlar her zaman evlatları ile imtihana tabi tutulmazlar. Evlat acısı yaşamamak için maddi tedbirleri elbette ki alacağız lakin manevi tedbirlerimizi (dua, sadaka, kurban kesme vs.) de ihmal etmemeliyiz.

Bu yazı toplam 3621 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.