Fatih Uslu

Fatih Uslu

Çember yarışı 2

Çember yarışı 2

Bazen korkar, bazen de sevinirdik.

Bazı günler Çeşmealtı Deresi taşar, karşıya geçmekte çok zorlanırdık.

Hatta bazen okula sadece bir kilometre kalmışken dere çok coşkulu ve taşkın olduğundan, geçemeyip geri dönerdik. Bazen ilkel yöntemleri dener, ağaçlara binerek yarı kuru yarı ıslak olarak geçerdik o gürleyen dereden.

Bin bir zorlukla vardığımız okulda Hataylı Mustafa Öğretmen bize niye geç kaldığımızı sorar, “Mazeret beyan etmeyin!” diye saçımızdan tutup kafamızı yazı tahtasına vururdu.

Öğretmenimizin adı Mustafa’ydı. Okul Müdürümüzün adı, hadememizin adı, hatta Müdür Başyardımcısının adı bile Mustafa’ydı. Çünkü okulumuz, iki oda ile bir tek sınıftan oluşuyor ve tek bir kişi tarafından yönetiliyordu.

Müfredat programının büyük bir kısmını resim, müzik ve beden eğitimi oluşturuyordu. Mesela fen bilgisi diye bir dersimiz hiç olmadı.

Biz bütün bu olumsuzlukları hiç görmüyor, hayata gülümseyerek bakabiliyorduk.

Çocuktuk ve oyun oynamak için top sahalarına ya da kapalı spor tesislerine ihtiyacımız yoktu. Bulmuş olduğumuz bir çam kozalağı ile futbol oynar, Marangoz Ali İhsan’a yaptırdığımız tahtadan kaykaylar ile kayar, tipitip ya da tempo sakızlarından çıkan çizgi film karakterlerine, karnımıza ağrılar girene kadar gülerdik.

Okulun aşağısında İki Kırık Mehmet’in evinin önündeki yokuşta bulunan kil taşından tabanca yapardık. Üç arkadaş bir araya gelsek ya arakes oyunu ya da mendil kapmaca oynardık.

Okulumuzda dersler sabah sekizde başlar on ikide öğle molası verilirdi.

Öğle molası esnasında köyde oturanlar ailelerinin yanına sıcak bir çorba içmek için giderken, biz beş arkadaş yine okulun avlusunda annelerimizin sabahleyin azık olarak koyduğu yiyecekleri yer, ardından okulun bahçesindeki çeşmeden suyumuzu içip ilk derse kadar oralarda oyalanırdık.

Öğleden sonra iki saat ders yaptıktan sonra, tekrar on üç kilometre uzaklıktaki evimize geri dönmek için yola koyulurduk.

Asıl macera, okul dönüşü başlayacaktır. Okul dönüşü hava güzelse çeşme altı mevkiinde top oynardık, yağmurluysa kafalarımıza poşet geçirip hızlı adımlarla evlerimizin yolunu tutardık.

Bir defasında yağmur çok yoğun yağmış ve sırılsıklam ıslanmıştık, yağmurun başladığı yerin adına da “yağmur tuttuğu” adını vermiştik. Çeşitli adlar koymuştuk yoldaki olayları anımsatan yerlere.

“Eşek düştüğü”, “kaşanak”, “üç işam”, “delik işam”, “bohçacılardan kaçış”, “çeşme altı”, “kurt deresi”, “meyisler” gibi…

“Yağmur tuttuğu” dediğimiz mevkii yamaç bir yer olduğundan oraya geldiğimiz zaman hemen çember yarışı başlar, hedefe ilk varan kişi geç kalanlarla dalga geçerdi.

Bazen okul yolunda çok oyalanır, ailelerimizi yollara dökerdik.

Bunların hepsi bizim için birer maceraydı, sadece bir gerçek vardı: Arkadaşlarım günlük on altı kilometre yol yürüyorlar, bense artı on kilometre daha yürüyüp yirmi altı kilometreyi tamamlıyordum.

Yolculuğum sabah altıda başlayıp, akşam altıya kadar sürüyordu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatih Uslu Arşivi