Erdoğan Kaya

Erdoğan Kaya

Ege gezisi notlarım

Ege gezisi notlarım

Malumunuz on gün önce, “ Yeni Bir Eserle Dönmek Üzere” başlıklı bir yazı yazarak sizlerden ayrılmıştım. Hem ziyaret hem de dinlenmek maksadı ile gittiğim Egede dolu dolu bir seyahat yaptım. Tabi bu seyahatim esnasında beni arayan dostlar oldu, bunun yanında şahsen tanımadığım okurlardan da arayanlar oldu. Sebebi “ birkaç gündür yazıların çıkmıyor, yazılarına ambargomu falan mı koyuldu” diyorlardı. Halbuki ben bunu bir yazı ile anlatıp ayrılmıştım, o günkü yazımızı okumayan okurlar telaş edip meraklanmışlardı. Ama gösterdikleri ilgiye ayrıca teşekkür ediyorum.

       Gazetecilik hayatımın 30 yılı elinizdeki gazetede yazarak geçti. Bu süre zarfında gazete ailesi ile en ufak bir problemimiz olmadı olması da mümkün değil. Hatta her yazımı Ali beyle istişare ederiz, varsa bir önemli problem birlikte hallederiz. Yazılarımızda zaten iftira yok, hakaret yok, kişisel hesap yok ve belden aşağı vurma yok. Yazdıklarımız toplumun genel problemi, menfaat ve beklentileridir.

     Bu arada biz köşe yazarlar konu mankeni değiliz ki, durmadan burada kişileri övelim. Övdüğümüzde olacak, yanlışlarını yazdığımızda olacak, dün ne ise bugünde o yönde olacak. Belki yazılarımızın çıkmamasını bekleyenlerde olmuştur. Onlara da saygı duyuyorum.

      Gelelim gezimize, Aksaray’dan kar tufan ayrıldık. Hatta Afyon la Uşak arasında zincir lazım olur mu ki diye zincir aldım. Ama inanın yollar o kadar açıktı ki hiçbir yolda kar yoktu. Afyon çıkışına kadar karla beraber gittim, hatta Afyon çıkışındaki dağları tırmanırken yol kenarlarında bir metre kar vardı.

     Ben her gidişimde Afyon merkeze girer birkaç saat orada oyalanır gezerim, hatta buradan hediyelik şekerleme ve kaymaklar alırım. Bu sefer yine aynısını yaptım, birkaç saat dolaştıktık dan sonra Afyondan ayrıldım. Hititlerden kalma Afyon kalesini, Ahmet Paşa camisi ve Hamamını görmeden geçmeyin, bende her zaman bunu yaparım. Yalnız çok dağınık bir şehir merkezi olan Afyon merkezi yollarını hiçte iyi görmedim. Ne doğru dürüst kaldırım var, ne teretuar var ve nede orta refüjler sağlam. Hele çarşı içi yoları olmuş bir köstebek yuvası hiç beğenmedim.

      Hatta yolda giderken Ak Parti hükümetinin yaptığı otobanları övünerek seyrettim. Geçen yıl çok az kısımları tek şeritti bu sene kırmızı ışıklar olmasa hiç vites değiştirmeden Aksaray’dan İzmir’e gidebilirsiniz. Afyondan sonra İzmir’e kadar tamamen beton asfalt olmuş tık çıkmadan İzmir desiniz.

      Manisa Kula ilçesine kadar soğuk ve karla yol alırken, kuladan 20 km sonra önünüze yem yeşil yeşillikler gelmeye başlıyor. Kiraz, erik, şeftali ve bademler Çiçek açmış insanın gönlü açılıyor. Gözünüzü döndüğünüz yerlerde insanlar tarım çalışması yapıyor. Bağlar 2011 yılının Aralık ayında budanmış, biliyorsunuz sarı üzüm dediğimiz çekirdeksiz üzüm Manisa bölgesine has bir üzüm.

       Ahmetli ve Salihli ilçelerine girdiğinizde her yer üzüm bahçesi. Dağların eteklerine bakıyorsunuz yine tamamen zeytin ağaçları. Aksaraylı bir emekli polisimiz ve benimde yakinen tanıdığım Turgutluya yerleşen Efraim Kocayörük, “ hububata elverişli olmayan yerlerde burada meyve ve sebzeye yönelik kullanılır, burada boş arazi bulamazsınız” dedi.

       Manisa il sınırına girdikten sonra kendinizi başka bir diyarda zannedebiliyorsunuz. Nedenine gelince sanki haziran ayındasınız, papatyalar diz boyu, bağlar yavaş yavaş yeşermeye başlamış, kayısılar çiçeklerini döküyor ve sebzeler ekiliyor. Burada kış orada bahar, giydiğimiz kalın giysileri çıkarmak durumunda kaldığımızı söyleyebilirim. Ben on gün süre ile inanın sırtıma ne ceket nede mont aldım. Üzerimdeki süveterle bile terledim desem yalan olmaz.

       Manisa Turgutlu ilçesi 120 bin nüfuslu bir ilçe, Salihli de 110 bin nüfuslu bir ilçe. Ama burada konuştuğum insanların nerede ise %90 yabancı, yabancı derken Turgutlu civar değil, Türkiye’nin her yerinden gelen insanlar var. Bizim Tatlıca dan sadece 40 hane olduğunu söylediler. Aksaraylıların geneli ile ilgili olarak ise 150 hane civarında olduğu bize anlatıldı. Buraya göç eden insanların tamamı bir yerlerde çalışıyor yada bir iş kurmuş kendi işi ile meşgul oluyor. Büyük bir park var oraya girdiğinizde iğne atsanız yere düşmez buradaki insanların tamamı emekli olduğunu öğrendim. Burada hayat biraz daha ucuz, kış az yakıt masrafı üçte bir diyorlar. Dolayısı ilr bir nevide emekliler şehri de diyebiliriz.

       Benim burada çocuklar var, torunları alıp yeşillikler içinde gezdirdikten sonra, dünürü ziyaret ediyorum. Kendisi şehirden kaçmış 10 km. uzaklıkta bir köyden kendisine yer alıp prefabrik bir ev yaptırıp oturmuş. Havadar Çatal köprü köyünün tepesinde yemyeşil, eşiyle birlikte emekli olup buraya yerleşmiş. Öyle bir yer ki, bugüne kadar bu köyde hırsızlık olmamış, Yörük bir köy. Kapın açık kalsın günlerdir gelme kimse girmez diyorlar, köyün içine iniyorum insanlar cana yakın eskilerden kalma bir misafirperverler köylü.

      Daha sonra İzmir’e açıldım torunlarla, burada ilk önce Büyükşehir Belediyesinin Karşıyaka tarafındaki hayvanat bahçesine gittim. Sık sık televizyonlarda gösterilen fil yavrusunu merak etmiştim, bunu kamera ile görüntüledim. Öyle bir geniş alana hayvanat bahçesi yapmışlar ki, inanın 4 saat gezmekle bitiremedim. İçerisine çok nefis sosyal tesisler yapmışlar, hatta çıkışta dünür bana İzmir Büyükşehir Belediye Başkanını Aziz Kocaoğlu’nu göstererek burada olduğunu söyledi. Baktım hakikaten orada idi, ama çok enteresan ki, ne bir koruması nede çevresinde bir insan eşi ile birlikte oturmuş yemek yiyorlardı. İnsanlarda ne ilgileniyor, ne rahatsız ediyor ve nede bir soru soran vardı.

      Hayvanat bahçesindeki gezimizi tamamladıktan sonra, İzmir Karşıyaka sahiline geçtik. Burası bir avrupayı şehir olmuş ve ne muhafazakarlık var nede maneviyat bir insan seli, hatta yaz gelmeden insanlar papatya gibi açmışlar. Buradan biraz insan manzarası seyrettim, ne ararsanız var her türlü insanda var. Falcısından üçkağıtçısına kadar burada görmeniz mümkün. Vapura binip Konak ve Alsancak bölgesine geçtim, bir su almak istedim her yer alkol satıcısı ile dolu. Burada çok fazla kapalı olan bayanlara bakıyorlar, fazla açıklara değil, yani Anadolulun tam tersini burada görebilirsiniz.

       Alsancaka indiğimde bir yaşlı elinde dürbünle deniz kaldırımında oturuyordu, 2 saat sonra geldim yine oturuyordu. Etrafında da kalabalık bir giysi vardı, bende yanına yaklaşıp müsaade isteyip oturdum. Hatta sana arkadaş olayım diye takıldım ve sordum, “ az önce geçtim buradan hiç kalkmamışın hayırdır ne satıyorsun” dedim. İhtiyar, “ bak evlat sen benden gençsin ben Uşaklıyım Hanım öldü çocuklar beni evlendirmediği gibi bakanda olmadı. Bende geldim buraya huzur evine gitmek yerine bir otele yerleştim, kendim emekli memurum. Maaşımın yarısını otele gerisini de kendime harcıyorum, böyle geçiyor vakit. Yalnız sana bir şey söyleyim hiç sordun mu burada İzmir’in neyi meşhur diye, sormadıysan öğren İzmir’in güzelleri meşhur. Bende akşama kadar burada güzelleri seyrediyorum” dedi. Ama öyle bir söyledi ki, ikimizde bastık kahkahayı.

       Buradan çok merak ettiğim Buca da ki, 42 m. Boyunda ve dünyada on tane benzeri bulunan Mustafa Kemal Atatürkün heykelini seyredip resimlemeye. Kayalar içine işleme ile yapılmış heykel herhalde bu kadar büyük olduğuna göre uzun yıllar almıştır.

       25 Mart günü Nevruz şenliği ile birlikte kutlanan 472 Uluslarası Mesir festivalini izledim. Festivale Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay katılmıştı. Kanuni Sultan Süleyman’ı sanatçı Kenan Işık, Hafsa Sultanı da Hülya Koçyiğit canlandırdı. Minarelerden mesir macunu saçıldı, burada enteresan bir şey gördüm bazı kurnazlar tersine çevrilmiş şemsiyelerle mesir macunu kaptılar.

       Bir ege gezimiz özetlerle bu şekilde geçti. Ama niye yalan söyleyeyim kim ne anlatırsa anlatsın benim memleketim inanın bir başka. Ama ha tatile gidin, geziye gidin ticari maksadınız yoksa on günden fazla kalmayın. Nerede ise kendimi bunca yakınım, kanım ve canımın parçası o bölgede olmasına rağmen kendimi memleketime zor attım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Erdoğan Kaya Arşivi