Kazandıklarımız Gerçekten Bizim mi?

Belki de hepimiz bunu biliyoruz: Her şeyin Allah’ın olduğunu. Ama bu gerçeği ne kadar içselleştiriyoruz? Dünyadaki mal mülk için neden sürekli bir uğraş veririz? Şunu unutmamak lazım, çok az kişi gerçekten malda mülkte gözünün olmadığını söylese de, çoğumuzun, hatta yüzde 90’ımızın gözleri bu dünyalıkta.

Bir damla meniden, çıplak bir şekilde dünyaya gelirken, üzerimize bir örtü sararlar. Yaşadıkça, bu dünyada biriktirdiklerimizi de korumak için sararız kendimizi ama sonuçta o son yolculukta bir metre beze sarılarak, herkes gibi aynı daracık mezara gireriz. O halde, bu dünya için verdiğimiz çaba ve emek neye yarar? Geride bıraktığımızda ne kalacak?

Dünya malını kazandıkça, özellikle de birilerine haksızlık yaparak, daha da çoğaltmaya çalıştıkça bir şey değişiyor mu? Gidince geriye sadece birkaç hatıra kalacak. Zengin de fakir de, şaşalı yaşayan da, mütevazı yaşayan da, aynı bezlere sarılıp kabre girer. Peki, kazandıklarımızla, bu dünyada sağladığımız tüm güçle, ahirette ne götürebileceğiz?

Her birimiz o kabir sorgusuyla yüzleşeceğiz, kim bilir belki de birçok kişinin sorgusundan daha büyük bir hesap vereceğiz. Dünya hayatında, parasının gücüyle, liyakatiyle, haksızlık yaparak insanları aldatanlar, orada o kabir sorgusunda ne yapacak? O yerde alışveriş, pazarlık yok. Orada her şeyin hesabı var, birinin hakkını yemek, insanın yediği kazıklar birer yük olarak bizi bekleyecek.

Bir zamanlar rahmetli Sakıp Sabancı'nın bir röportajını dinlemiştim. "Dünya kadar malım var, arabalarım, fabrikalarım var ama bir oğluma ayakkabı alamadım. Ona bir araba alıp da sürdürmedim. Keşke dünya benim olacağına, oğlum sağlıklı olup yürüyebilseydi, o bana yeterdi," diyordu. Dünya malı bazen insana hiçbir anlam ifade etmiyor. Belki de insan sağlıklı ve huzurlu olduğu zaman, sahip olduğu şeylerin hiçbiri önemli olmuyor.

Yalan dünya dediğimiz şeyin sonu ne olacak? Kazandığımız dünya malı bize orada ne fayda sağlayacak? İnsanlar gözünü dünya menfaatlerine dikerken, maneviyatı bir kenara bırakıyor. Ama bir gün yaşlanınca ya da hastalanınca, dünya nimetlerini bir kenara itiyoruz.

Her şeyin Allah’a ait olduğu gerçeği, bu dünya hayatında ne kadar önemli olabilir ki? Çalışıyoruz, ama en nihayetinde kabre eli boş gideceğiz. Geride bıraktığımız mal, mülk, kazanımlar birilerine kalacak ve belki de yakınlarımız kavga edecek onları paylaşmak için. O yüzden en güzeli, bu dünyada sadece yeteri kadar kazanıp, asıl amacımız olan ahiret için emek sarf etmektir.

Dünya için çalışmak elbette gereklidir. Ama başkalarının hakkına tecavüz etmeden, helalinden kazanarak çalışmalıyız. Hele garibanların hakkına hiç girmemeliyiz. Unutmayalım ki, onların hakları en çok yakanızda olacaktır.

Sonuç olarak, her şey Allah’ın olan bu dünya malı için kendimizi hırpalamamıza gerek yok. Yarın kabre eli boş gideceğiz ve geriye ne bırakacağımızı düşünmeliyiz. En iyisi, yeterince kazanıp, geriye kalan zamanı asıl gayemiz olan ahiret için harcamaktır. Belki de bu çaba, bizi orada kurtaracaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erdoğan Kaya Arşivi