Abuzuddin Kılfırça

Abuzuddin Kılfırça

Esgiden sohbet-muhabbet

Esgiden sohbet-muhabbet

Yavrularım esgiden ne gözel öyle sohbetler olurdu.

Yatsı namazına gidilir. Yatsıdan sonra evlere misafir olunurdu.

Ahır sekisinde oturulurdu.

Aşağıda inekler, at, eşek...

Yukarıda onların ısısıyla oturan insanlar...

İşte o dönemden kalma meşhur söz vardır, "Oturduğu ahır sekisi, söylediği İstanbul türküsü" diyi...

O yıllarda öyle datlı sohbet olurdu ki.

Televizyon yok, cip telefonu yok, ıradyon yini yini yayın yapar...

Sekiden sonra teneke zobalar hayatı acayip golaylaştırdı...

Bir yandan teneke zobada goyun kermesi kütür kütür yanar, ateşi yiğen zoba ciğer gibi gıpgırmızı gızarırdı.

Ev sahibi önce çay ikramında bulunur, sonra cücük ve çiğ sütten süt gatardık, tarhanayla bunlara guru üzüm eşlik ederdi.

Ortak ürup tastan içilen sütün yanı sıra bazı evlerde kesilen çilli horozun eti ve et suyunun lezzet verdiği arabaşı ikramı edilirdi.

Bu konuda mahir olan, nam salmış ablalar vardı.

Mesela Dayıkuyusu’nda Cafer Ağa rahmetlinin eşi Sade Ebe bunlardan birisiydi.

Yine Alagöz’de Kör İhtiyar’ın Mustafa’nın hanımı Anşana dönemin eli bol abılalarındandı.

Guzum işte Alagöz didim de.

Esgil’in dört köyünün bir birine mesafesi ikişer km.

Mezgitli-Dayıkuyusu-Alagöz-Yeniyayla.

Dayıkuyusulularla Alagözlüler akraba olurlar…

İşte bu iki köyün arasında da sınangılı bir mezarlık var.

Dayıkuyusu’ndan rahmetlinin birisi akşam eşşekle Alagöz’e oturmaya gitmiş.

Akşam dışarıya çıkınca bakmış hava zifiri garanlık, “Yav beni şöyle köye doğru geçirivir” dimiş.

Neysem köye yaklaşmış, bu kez de diğeri gorkmuş dirken zabaha gadar birbirlerini garşılıklı olarak uğurlamışlar, bakmışlar ortalık ışımaya başlamış ikisi de evlerine gitmiş.

Tabi guzularım o dönemde muhabbet hat safhada…

Düşünün sizin sohbet dışında iletişim guracağınız hiç bir şıkkınız yok.

O nedenle esgi dönemde her böyüğümüzün bir üslubu vardı.

Şimdi bakıyorum yavrum üniversite bitirdim diyor iki kelimeyi bir araya getiremeyenler O mektep yüzü görmemiş rahmetli Hacı Kenan’ın Adil’in, Döşlü’nün İzzet’in, Lavantalı’nın Omar’ın, Eski Belediye Başkanlarımız Halis Ağa’nın, Mecit Ağa’nın, Kör İhtiyar’ın Mustafa’nın eline su dökemezler…

Bahar goyun alır meraya sürerdik, gışın çöle gönderirdik.

Gışın orada ağıl dutar, bahara çeleren ölür, çeleren ölür ve baharın yiniden goyun alırdık.

Biz böyle ağaydık işte…

Neyse guzularım o dönemde bir gış yapacak hiç bir şey yok, sohbet-muhabbet.

Bu sohbet muhabbet karı-koca arasında da hat safhadaydı.

Öyle ki bu gızıl sakallı dedeniz bahara gadar 3 çarşaf esgiden çiftler bilir.

Yavrularım evet burada önemli şahısların isimlerini zikrettik haydi ruhlarına birer 3 İhlas birer Fatiha okuyalım mı?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Abuzuddin Kılfırça Arşivi