Nilgün Güney

Nilgün Güney

Gerçek mi, rüya mı?

Gerçek mi, rüya mı?

Dünyaya gözümüzü ilk açtığımız andan itibaren gökyüzü, doğa, sevimli canlılar, ailemiz, sevdiklerimiz ve bir sosyal yaşam ile karşılaşırız. Bebek yaşlarımızda tüm bunları algılamaya çalışır ve ne olduklarını öğreniriz. Çocukluktan yaşlılığımıza kadar da gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hissettiklerimizi kabullenir, sorgulamadan yaşarız. Peki hayatımız boyunca karşılaştığımız tüm olaylar ve nesnelerin gerçekliği nedir? Gerçekten bedenimizin dışında bir dış dünya var mıdır, yoksa bu dış dünya bizim içimizde midir?

İnsanın birşeyi gerçek olarak kabul etmesinin en temel nedeni görmesidir. Ardından duyma, koklama ve dokunma hisleriyle bunu desteklemesidir.Bir de şöyle düşünelim; kısa süreli hafıza kaybına sebep olan bir hastalığınız var. 10 dk önce yaptıklarınızı unutmamak için bir teybe kaydetmek zorundasınız. Bir şeyin gerçek olduğunu anlamamıza vesile olan unsurlardan biri de o bilginin hafızamıda kayıtlı olmasıdır. Şu halde hafızamız her 10 dk da bir bilgileri resetliyorsa, 10 dk önce yaşadığımız gerçekler nerededir?

Rüya örneğini ele alacak olursak; gece yatağınızda sessiz bir şekilde uyurken, bir eğlence ortamında olduğunuzu ve güzel yiyecekler yiyerek dans ettiğinizi gördünüz. Uyandığınızda ise bunların hiçbirinin gerçek olmadığını fark ettiniz. Şu halde rüyamızda gerçekliğinden emin olduğumuz hayatımız nerededir? Rüya ortamı ile gerçek olduğuna inandığımız dünya ortamı arasındaki farkı anlamamızın sebebi, rüyalarımızdaki olayların bir dizi gibi birbirinin takiben meydana gelmemesidir. Her seferinde farklı bir rüya görmemizdir.

Peki bilim bu konuda ne diyor? Gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, hissettiğimiz tüm nesneler beynimizde elektrik sinyaline dönüştükten sonra biz bu nesnelerin varlığından emin olabiliriz. Bu nesnelerin elektrik boyutları beynimizde oluşmadığı sürece biz bu nesneler gerçekten var diyemeyiz. Şu halde biz beynimizdeki bu elektrik sinyalleri ile muhattap isek bu bilgilerin bize dışarıdan geldiğine nasıl emin olabiliriz. Çünkü rüyalarımızda da dış dünyada bir olay olmamasına rağmen, beynimizin içinde olaylar zinciri yaşarız. Yani bir dış dünyaya ihtiyacımız yoktur.

Bugün tıp alanında, eğitimde, hukuk-emniyette kullanılan hipnoz da bu konuyu biraz daha iyi anlamamıza vesile olacak bir olaydır. Hipnozun nasıl işlediğini birçoğumuz az çok biliriz. Hipnoz edilen kişi, hipnotizör kontrolünde geçmişine gidebilmekte, bir olayı tekrar yaşayabilmekte yada hastalıkların tedavisinde ağrılarını telkinde yok edebilmektedir.Dışarıdan telkinle yapılan bu olayda, hipnoz olan kişi herşeyden habersiz uykudadır. Ancak beyninde bir takım olayları yaşamaktadır. Bunun için bir dış dünyaya da ihtiyacı yoktur.

Şu halde yaşamımız televizyonun düz ekranında oynayan bir filme benzemektedir. Filmin oyuncuları kendilerini 3 boyutlu bir dünyada sanmaktadır. Ancak filmi izleyenler filmin 2 boyutlu gerçekleştiğini bilmektedir. Zira gerçekte de dünyamız 2 boyutludur. Beynimizin yorumuyla bizler evreni 3 boyutlu sanırız. Nasıl ki bir filmde seyrettiğimiz heyecanlı sahneleri gerçek sanıp tepkiler gösteririz, işte gerçek dediğimiz bu dünyadaki olaylara tepkilerimiz de bundan ibarettir.

Peki bu gerçeği bilmek hayatımızda ne gibi şeyleri değiştirecektir?Bu gerçekler üzerinde düşünmek istemeyenler dünyayı saf gerçek olarak kabul edecek, buraya olan bağlılıklarını arttıracak, ölümü bir yokoluş olarak kabul edecek ve gerçek olan dünya (ahiret) için hazırlık yapmayacaktır.Bu gerçekler üzerinde derin düşünerek, Allah’ın Yüceliğini, yaratma sanatını kavramaya çalışanlar ise rüyaya benzer bu dünyayı sadece Allah’ın rızasını hedeflemek için kullanacak, asıl hayat (ahiret) için dua edip, çaba gösterecektir.

Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Ankebut Suresi, 64)

Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 52)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nilgün Güney Arşivi