Şükrü Başarıkan

Şükrü Başarıkan

Hak ve Batıl

     Bunları genel olarak biliyorsak da bilgilerimizi tekrar gözden geçirmekte fayda vardır, çünkü insanın içe bakan iki temel özelliği vardır, bu özellikler insanın ayağının kaydığı ve sağlam zemine bastığı yerdir. Bu iki özellik nefsin, iyiliğe ve kötülüğe çağıran iki yüzü olan “Vicdan ve Heva”dır, bu nefsin iki tarafa bakan yüzünü tanıyamayan bilinçli iman sahibi olamaz, böyle olunca da her an ayağı kayabilir.

1.Mü’min: Allah'tan gelen emir ve yasakları işittik iman ettik ve uygulamaya söz veriyoruz demektir.

“(İnsanları ibadet ve itaat için) Allah’a çağıran, sâlih (sevaplı) ‘iş ve hareket’ yapan ve “şüphesiz ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü (olan) kimdir?” (Fussulet, 33.)

Çöldeki (bedevî) Araplar (gelip): “İman ettik.” dediler. De ki: “Siz (gönülden) iman etmediniz. (Fakat:) ‘Müslüman olduk/teslim olduk’ deyin. Henüz iman kalplerinize (tam) girmedi..” (Hucurat,14.)

Artık “iman” edenler, onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. (Bakara, 26)

Allah’ (c.c)’a Hz. Peygamber Efendimiz’e ve onlardan gelen emir ve yasaklara uymak durumundaki mü'min, kendisini iman noktasında sıkıntıya sokacak kişilik ve hâlleri bilmek zorundadır. Kur’an-ı Kerimde şöyle bildiriliyor: “Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin. (Kur’an’ı) işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.” (Enfal, 20) Bu uyarıyı dikkate almayıp kabul etmeyenler veya ihmal edenler; Allah’tan yüz çevirip batıla meyletmekle küfre, şirke ve münafıklık durumuna düşebilirler.

İman kişide dört safada gerçekleşir; zihin, gönül, dil ve azalar. Her düşünce önce zihne gelir eğer bu gelenler şirk ve batılı arıtarak alırsa, gönle temiz bilgi gelir oda tastik eder, dil buna şahidlik eder, azalarda uygular. Eğer zihne kötülükler gelirse kalb bunları tastik eder ve dilden kötülükler azalardan da kötü davranışlar meydana gelir. Yani testiye ne girerse ağzından da o çıkar.

İman esaslarını kalb ile tasdik, dil ile ikrar edip imanın zevkiyle İslam’ı soluklayan kişiye mü’min denilmektedir. Bu durumda iman ile İslam bütünleşmektedir. İman ile belli bir ufka ulaşan insan, hemen bunun arkasından Allah’a karşı nasıl bir tavır ve davranışta bulunması gerektiğini düşünmeye başlayacaktır. Aşere-i Mübeşşere’den meşhur sahabi Said b. Zeyd’in babası ve Hz. Ömer’in (ra) amcası olan Zeyd b. Amr’ın durumu buna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Zira o, “Ey Yüceler Yücesi, ey adını bile bilmediğim Yüce Yaratıcı! Biliyorum Sen varsın, bunu bütün benliğimle hissediyorum. Ama Sana karşı nasıl bir kulluk ve ibadet yapacağımı bilmiyorum.” diyerek Cenab-ı Hakk’a inandığını ve O’na teslim olduğunu haykırmıştır. Zeyd b. Amr, Efendimiz’in çocukluk ve gençlik döneminde hayatta olmasına rağmen O’nun nebilikle şereflendiğini ve nurlar saçtığı zamanı görememiştir.

Bu yazı toplam 1586 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.