Cüneyt Eskil

Cüneyt Eskil

ilk televizyon izleme maceram!

ilk televizyon izleme maceram!

 Eğlencesi olmayan halk siyah beyaz görüntülere ve hayallere dalıp gidiyordu. Halkın ekonomik gücüne göre pahalı sayılan bir aletti. Satın alınınca evin başköşesine kurulurdu. Bazı evlerde yatak, yorgan kayılan yüklüğe konulurdu. Hele bir anteni vardı ki alüminyumdan yapılmış, tarağa benzer, upuzun direğiyle damda pek haşmetli görünürdü.

Televizyonu ilk kez Hasan Dinek’in kahvesinde görmüştü. Hani çift kapılı uzun bir kahve vardı ya. Haydar Ağa’nın işini Aksaray cezaevine taşımadan önce sinema olarak işlettiği yer. İşte orada görmüştü. Sonra Eskil’de televizyon yavaş yavaş çoğalmaya başladı.

Bedia Akartürk’ün adını çok duyardı. Dünyada ki tüm ses sanatçıları bir tarafa, Bedia Akartürk bir tarafa. Televizyonları yoktu. Hem pahalı geliyor, hem komşular televizyon seyretme oturmasına geldikleri için birçok baba gibi babası televizyon almaya yanaşmıyordu. O ise televizyon seyretmeyi çok seviyordu.

Eskil’de yufka ekmek çok yapılırdı. Kadınlar birbirine ekmek yaparken sırayla yardım ederdi. Ekmeğin miktarı una katılan su ile ifade edilirdi. Bu genellikle bir güğüm su olurdu. Yine Eskil’de dışarıda küçük ev misali mutfak bulunur, buraya “aşevi” denirdi.

Ablası akrabalarının birinin evine ekmek çekmeye (yapmaya) yardıma gitmişti. Evin kendi yaşlarında bir oğlu vardı. Ekmek evin dışında bulunan mutfakta yapılıyordu. Evin annesi, pişiriyor, genç kızı ve ablası açıyordu. Kendisi, o evin yaşıtı oğlu ile oynuyordu. O evin televizyonu anahtarlı idi. Anahtar ise evin annesinin cebinde duruyordu. Bir ara nasıl olduysa evin oğlu anahtarı aldı. Önde evin oğlu, arkada o doğru eve koştular. Heyecanla televizyonu açtılar. Bir dakika geçmemişti evin annesi elinde ki pişirgeci ocağa bırakmış peşlerinden gelmişti. Televizyonda bir bayan türkü söylüyordu. Evin oğlu heyecanla “anne Bedia Akartürk” dedi. Her zaman duyardı. Obruk- Soyfanlı olup, gerçek adının Pamuk olduğunu duyduğu Bedia Akartürk’ü, ama ilk kez görüyordu. Biraz hayal kırıklığına uğramıştı. Bu sanatçıdan o kadar çok ve övücü söz etmişlerdi. Gözünde yüceltmişti. Ama bir sanatçıydı işte. Bu duygulardan evin hanımının, oğluna seslenişiyle uyandı. Sözel olarak oğlunun yalnızca adını söylemişti. Bakışlarıyla ise birkaç sayfada anlatılabilecek söylem. Küçük bedeninde beyni allak bullak olmuş, üzülmüştü. Ne olurdu seyretselerdi.

Anne anahtarı aldı. Ocağın başına döndü. Pişirgeciyle ateş yeniledi. Sacın üzerine ekmeği yaydı.

Daha sonra da heleme böreği, küflü pümbürlü iki sıkmanın yanında dürüm yemeyi de ihmal etmediler ama onu hiçbir şeyin doyurması mümkün değildi, çünkü onu doyuracak tek şey televizyondu o gün için.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Cüneyt Eskil Arşivi