
İlhami İnceöz
BİR GÖRSENİZ!
BİR GÖRSENİZ!
Şafak atmadan uyanıyor, kalkıyor yatağından, çok uzaklarda. Gözleri var, bir çift kara inci, açılmadılar henüz. Göremezsiniz… Gözleri, mahmur, yataktalar, ipekten elleriyle, ovulmaktalar…
Gözlerini açtığında, her gün doğumu o yana düşer ilk. Sonra bu yana. Sonra aşağılara, daha aşağılara, yerkürenin eteklerine… Yani güneye, sonra daha güneye… Afrika’nın çok ısınması bundan olsa gerek, çünkü gün doğumunu görmez, doğrudan öğleyin ki yerinde bulur, tam tepede, O’nun gözlerinden artan, güneşi. Yanar, kavrulur. Afrika, bundan siyah olsa gerek, büsbütün, koca kıta. Yanar, kavrulur.
İki kutup noktası da görmez O’nun gözlerinden sıyrılıp da gelen güneşi. Bundandır buzulun donukluğu, matlığı, karanlığı... Güney yarım küre ve kutbu zaten alışkındır bu duruma. Yoksunluğa yani. Her daim bir şeylerden eksik ve ayrı kalır. Kendini bildi bileli. Kutup yıldızını da tek bir gün olsun, asla göremediği gibi… Alışkındır, büsbütün, koca kıta.
Gözleri var mahmur, bir çift kara inci… Henüz yataktalar… Açıldığı vakit, odasının perdeleri gibi gün aydınlığını doldurur, insanın içine. Bir görseniz!
Sonrası ayaktalar, akşamdan beri hür uzanan o saçlar, ipek tenli iki gardiyanın avcunda, geçirilir tokaya… Bir gülüş resmeder ayna önünde, çok uzaklardan… Sıcaklığı… Ta buraya… Bu satırlara düşer… Düştüğü yer de, on bin yıllık Kudüs gibi… Akik… Duru… Durur! Divanında, Süleyman’lar, Davud’lar, Yusuf’lar, Selahaddin’ler, el pençe diz divan… Dualar ile parıldar. İlham ile korunur. Çok uzaklardan, ta buraya… Sonra aşağılara, daha aşağıya, yer kürenin kıyılarına dek… Güneye… Bahar serinliği vererek camlarına insanoğlunun, denizlerine sis, dağlarına kuş, ormanlarına çiğ düşürerek, çöl kumlarını yeşile boyayarak, daha da aşağıya… Düşer!
İpek tenli iki gardiyanı var, yüzünün. Onlarla, avuçlar suyu! Yüzüyle kutsanarak ak olur, Hazar’ın suyu… Bir görseniz!
Şafak atmadan kalkıyor yataktan, giyinip hazırlanıyor, düşüyor yola O…
Gözleri var, bir çift kara inci. Elleri var, biri ipek biri atlas. Hangisine dokunsanız, ruhunuz O’na bütünler kendini. Biri ipek, biri atlas… Gülüşünü ben görmedim hiç, keşke siz görseniz! Ama gülümsemesini iyi bilirim… Sanki… Dudakları, usulca, bir Yunus’un geçişiyle yarılan, kımıldanan, durgun bir deniz… Gün doğumunda!
‘’DERVİŞ İŞİ, AŞK’A ZİKİR; KALMADI ONDA, BAŞKA FİKİR!’’
12 Ekim 2025 Pazar 17:48DERT GELİR-1
12 Ekim 2025 Pazar 13:22ADININ ÖNÜNDE ‘’DENİZLİ-RİZE’’ YOK AMA!
11 Ekim 2025 Cumartesi 13:21BİR, UZUN YOL TÜRKÜSÜDÜR BU!
09 Ekim 2025 Perşembe 15:00HAYAT DEDİĞİN, ANI MEZARLIĞI!
08 Ekim 2025 Çarşamba 19:48EŞGİMİZ HAZAN BİLMEZ BAHAR OLSUN!
08 Ekim 2025 Çarşamba 17:32Aksaraylı Portreler 29/ MÜSTEŞAR YARDIMCISI AKSARAYLI İSMAİL GÜNİNDİ
07 Ekim 2025 Salı 17:22İSTANBUL, YA SEN ÇAĞIR?
06 Ekim 2025 Pazartesi 17:25GÖKKUŞAĞI
05 Ekim 2025 Pazar 17:25AKSARAYLI PORTRELER 26 BAŞARILI HUKUKÇU HASAN HÜSEYİN SAPMAZLI
04 Ekim 2025 Cumartesi 18:40




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.