Kibirlenme bir avuç tatlı su kadar tadın yok
Çoğumuzun zaman zaman söylediği bir söz vardır, “ insanın kendi kendisine yaptığı kötülüğü kimse yapamaz” diye. Az veya çok hepimizin mutlaka nefsimize uyarak kendi kendimize yaptığımız bir kötülük mutlaka vardır. Şahsen ben kendimi bundan ayırmıyorum. Herkes nefis taşıyor, gururu var, kibirli olanı var, kin tutanı var, bencil olanı var, kendisini daha çok beğenen var, kıskanç olan var, var var var. Bazılarında bunun birkaçı var, bazılarında tamamı var. En zararlısı da bunların tamamını taşıyanlardır.
Atalarımız, “ el öpmekle dudak pislenmez” der. İyi de o eli öpebilmek çok önemlidir. Bu hasletleri taşıyanlar her zaman kendi kendisine zarar vermiştir. İnsanın kendi kendisine verdiği zararı inanın kimse veremez.
Bazen burnundan kıl aldırmayan adamlar olur, dünyayı ben mi yarattım dercesine. Adamın burnu yere düşse alıp yerine takmıyacak. Mütevazilikten, alçak gönüllülükten hiç bir kimse bir şey kaybetmez, aksine her zaman kazanır. Kendine zararla ilgili birkaç güzel sözü paylaşmak isterim:
Güç geçicidir.Ona güvenerek güçsüzlere zarar verme. Başkasına yarar sağlama duygusuna sahip değilsen bir taştan arkın yoktur.
Şeyh Sadi Şirazi
Kar taneleri ne güzel anlatıyor, birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu.
Mevlana
İnsanın hiçbir şeyi olmayınca hayatta kalmak için bir sürü şeyi haklı görüyorsun, insanlara zarar vermeyi bile.
H. Cosway
Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir.
Albert Camus
Kin duygusu, mutluluğa zarar verir. Sevgiyi azaltır, zamanın ve enerjinin boşa harcanmasına sebep olur.
Nevzat Tarhan
Kendine zarar veren bir insana neden diye sormayın. Zaten anlatabilse kendine zarar vermez.
son olarak gururlanan acı göl ile küçük su kaynağını kıyaslayan Nasreddin hoca fıkrası ile konuyu noktalayalım.
Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken, öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde büyük bir göl görür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölün kenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaç yudum yutar; amma midesi bulanır, tükürmeye çalışır. İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl'ün sodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir.
Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağına rastlar. Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, önce ağzını iyice çalkalar, sonra da kana kana su içer, Eşeğini de sular.
Şakır şakır dalgalanan Acıgöl'e şöyle bir bakar, su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölün kenarına gelir;
"Cimri zenginin zekâtsız malı gibi büyüğüm diye ne şişinip durma!... Su dediğin böyle olur" diyerek avucundaki suyu şak diye gölün yüzüne savurur.
Kibirliler ne kadar büyüklenirse büyüklensin bu büyük göl gibi aynen tatsızdır. Bir avuç tatlı su kadar tadın yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.