Nilgün Güney

Nilgün Güney

KİŞİ NASILSA ÇEVRESİ DE ÖYLEDİR

KİŞİ NASILSA ÇEVRESİ DE ÖYLEDİR

Bu insanların dostları yine kendileri gibi kişilerden oluştuğundan, arkadaşlıkları sadakat üzerine kurulu değildir. Çıkar sağlamak için arkadaş olurlar. Doğal olarak böyle arkadaşlıklarda güven duymak mümkün değildir.

Allah’a sadık olan bir kul ise, arkadaşlarına da sadıktır. Doğru sözlü ve güvenilirdir. Kalbinde Allah sevgisi olan kişinin dünyevi bir beklentisi olmadığı için, dostluğunda riyalarlık, ikiyüzlülük, çıkar hesapları yoktur. Böyle insanların genelde arkadaşları da güvenilirdir. Bu Rabbimiz’in adetullahıdır. Kişi nasılsa, çevresi de o şekilde olmaktadır. Rabbimiz bir ayetinde inananların birbirlerinin velileri olduğunu ve birbirlerini kötülüklerden koruduklarını şöyle haber verir:

Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)

Her insan kendisine iyi davranılmasını, hata yaptığında yumuşak davranılmasını, sabır gösterilmesini, haksızlık yapılmamasını, zorda kaldığında anlaşılmasını, yardım edilmesini, ilgi, alaka, sevgi gösterilmesini ister. Bunlar olmadığında ise rahatsız ve mutsuz olunur. İnsanların büyük bir çoğunluğu saydığım bu ilgi ve alakayı göremediğinden şikayet içindedir. “İnsanlık ölmüş’’, “Gerçek bir dostum yok’’ gibi cümlelerle de bunları ifade ederler. Ancak bu düşünce içinde olan kişilerin de büyük çoğunluğu aynı ahlakı başkalarına göstermemektedirler. Benmerkezci davranıp, hep iyiliğin kendisine yapılmasını isterler. Bu durumun temel nedeni, bu insanların Allah korkusu ile yaşamamalardır. Bu yüzden davranışlarında Allah’ın rızasını değil, çıkarlarını hedeflemektedirler. Bu şekilde davranarak açık gözlülük yaptıklarını sanan bu insanlar, aslında hem dünyada hem de ahirette kaybetmektedirler. Böyle davranarak rahat etmeyi umut ederler, fakat umduklarını da bulamazlar. Yaşadıkları vicdan azabı hayatlarını çıkmaz hale getirir.

"Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Taha Suresi, 124)

Bu insanlar vicdanlarını değil, nefislerini tercih etmektedirler. Tevbe etmeyip, davranışlarını düzeltmedikleri müddetçe, vicdanları daha çok körelecek, doğrulardan daha çok uzaklaşacaklardır. Bu ise insanı zamanla şiddetti sürekli artan bir bunalımın içine sürükler.

Bu insanların güzel ahlak göstermemelerinin diğer bir nedeni de, ahiret inançlarının zayıf olmasıdır. Bir insanın gerçek manada, ömrü boyunca doğru olanı yapması, küçük, büyük her davranışının hesabını ahirette vereceğini bilmesi ile mümkündür. Ahirete inancı zayıf olan ve buna rağmen cenneti umut eden kişiler, davranışlarını düzeltmeyi yada daha güzel ahlak sergilemeyi gereksiz görürler.

Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Araf Suresi, 147)

Oysa güzel ahlak göstermek, Allah’tan bir lütuf olarak, inanan insana güzel gösterilmiştir. İnananlar fedakarlık yaptıklarında, kendilerine kötü davranıldığı halde yumuşak davrandıklarında, adaletli olduklarında, sevgi gösterdiklerinde bunlardan muazzam bir haz alırlar. Çünkü yapılan her güzel davranış, inananı Allah’a biraz daha yaklaştıracaktır. Allah sevgisinden uzak insanların ise bunu anlayabilmeleri mümkün değildir.

Güzel ahlaktan uzak bu insanlar, fedakarlığı değil bencilliği, yumuşak başlılığı değil, kabalığı, merhameti değil, saldırganlığı, güzel söz söylemeyi değil, tartışmacı olmayı, affetmeyi değil, kindar olmayı, mütevaziliği değil, enaniyeti seçerler. Bundan dolayı da sürekli bir gerginlik, sıkıntı ve endişe içerisinde olurlar. Bu da onların yaşantılarını kabusa dönüştürür. Bu Allah’ın onlara dünyadaki uyarı ve gazabıdır. Eğer tevbe edip davranışlarını düzeltmezlerse, ahirette daha şiddetli olanını yaşayacaklardır.

Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım. (Hud Suresi, 3)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nilgün Güney Arşivi