NEFİS DİNİNİ TERK ETMEK
Ancak İslam’ı gereği gibi tanımayan bazı insanlar, Kuran’ın hükümlerinin bir bölümüne uyup, bir bölümünü terk edebileceklerini zannetmektedirler. Bu insanlar, İslam’ı değil de, nefislerine uygun olan dini tercih ettiklerinden, zorlandıkları zamanlarda kolayca din ahlakını terk edebilmektedirler.
İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)
Buna göre bu zihniyetteki insanlar ibadetleri ve Rabbimiz’in uygun gördüğü güzel ahlakı ancak belirli zamanlarda yaşamakta, bunun için bir sınır gözetmektedirler. Eğer yaptıkları ibadetler veya yaşadıkları güzel ahlak, kendilerini toplumda iyi insan olarak tanıtacaksa, din ahlakını yaşamaktan çekinmezler. Ancak toplum tarafından dışlanacak ve hoş görülmeyeceklerini düşünürlerse, kolaylıkla Allah’ın emirlerini yok sayabilirler.
Bu insanların bu zihniyetlerinin temel nedeni, Allah’ı gereği gibi tanımamaları ve ahirete kesin bilgi ile inanmamalarıdır. Bu yüzden de dini ve günlük yaşantılarını ayrı görmekte, ibadetlerin belirli zamanlarda yapılacağına inanmaktadırlar. Örneğin Rabbimiz’i Kuran’da haber verdiği infak ibadetinin belirli zamanlarda ve durumlarda yapılabileceğini, her zaman olmasının gereksiz olduğunu düşünmektedirler. Zira infak ederken de insanların beğenisini kazanmayı hedeflemektedirler. Üstelik bu insanlara sorduğunuzda kendilerinin doğru yolda olduklarını iddia etmektedirler.
Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü bir arkadaştır o. (Nisa Suresi, 38)
Samimi bir Müslümanın yaşaması gereken din ahlakı ise, hayatının tüm anlarını kapsamalıdır. Evde, okulda, işte, alış-veriş yaparken, sohbet ederken, eğlenirken sürekli Allah’ı düşünmeli, helal-haram dairesinde hareket etmeye gayret etmelidir. Yani samimi Müslümanın hayatında biraz nefis, biraz ibadet diye bir konu söz konusu değildir.
Müslümanlar, yaptıkları ibadetlerine şirk karıştırmamaya yani tamamen Allah rızası için gayret ederler. Allah’a olan güçlü sevgilerinden ötürü güzel ahlakta yarışırlar. Bu yüzden güzel ahlaklarının bir sınırı yoktur. Nefislerine ağır gelen bir konuda din ahlakından taviz vermez, dinin hükümlerini terk etmezler. İnsanlar tarafından kınanma gibi korkular yaşamazlar.
(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
Allah’ın huzurunda yaptığımız küçük, büyük her amel karşımıza gelecektir. Hesaba katmadığımız, ertelediğimiz, ummadığımız tüm konulardan da sorguya çekileceğiz. Bu yüzden insanın Allah için amel işlerken seçme gibi bir lüksü bulunmamaktadır. Zira Allah’ın rızasını kazanmak isteyen Müslümanın da böyle bir ayrım yapması söz konusu değildir. Müslüman için hayatının her anında Allah’ın rızasını kazanmak için amel etmek külfet değil, şevk ve neşe vesilesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.