NİMETLERDEN HAZ ALABİLMEK
Dünyaya imtihan için geldiğini unutan insanlar, nimetlerden en fazla faydalanmayı isterler. Bu anlamda Allah’ın hükümlerinden yüz dahi çevirirler. İlk bakışta bu insanların bu yaşam şekillerinden dolayı rahat içinde yaşadıklarını ve akıllık yaptıklarını düşünebiliriz. Ancak durum hiç de öyle değildir.
Gerçekte bu insanlar korkular ve endişeler içinde yaşamaktadırlar. Çünkü her an sahip olduklarını yitireceklerini düşünerek kendilerince sürekli tedbirler alırlar. Bu anlamda hayat onlar için bir kabusa dönüşür. Yaşadıkları korkuların en büyüğü ise ölüm korkusudur. Çünkü ölümle birlikte ömürleri boyunca çalışıp sahip oldukları nimetler ellerinden ebediyen gidecektir. Bunu düşünmek bu insanları yer bitirir adeta. Peki şu halde bu insanların çokça nimete sahip olmaları mutlu ve huzurlu edebilir mi? Elbette ki hayır.
De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)
Bu insanlar sahip olduklarını bir gün yitireceklerini düşündükçe, nimetlerden zevk almaları muazzam azalacaktır. Tam tersine Allah’tan bir ceza ve uyarı olarak, nimetler onlara azap verecektir. Lüks evlerde oturmak, son model arabalara binmek, en güzel mekanlarda eğlenmek, büyük tatil merkezlerinde dinlenmek bu kişileri bir türlü tatmin etmeyecektir. Sadece kısa bir süreliğine eğlenecek ve mutlu olacak, ama daha sonra eski hayatlarına geri döneceklerdir.
Bu insanlar bir gün ölüp, Allah’a hesap vereceklerini göz ardı ettikleri için, hesapsızca yaşamayı kendilerine ilke edinmişlerdir. Hesap verecekleri varlıkları insanlar olarak belirlemişlerdir. Yani Allah dışında birçok ilah edinmişlerdir. Kaderi bilmedikleri için, her şeyi kendilerinin yaptığını sanmaktadırlar. Bu yüzden hayatlarını kurtarma telaşı ve yarışı içine girmişlerdir. Tüm sahip olduklarının kendi çabalarıyla olduğunu sandıklarından, yine dikkat etmezlerse ellerinden gideceğine inanmaktadırlar. Bu yüzden sürekli onları korumaya, saklamaya ve biriktirmeye çalışırlar. Bu insanlar bu şekilde yaşarak dünyada güzel olan ne varsa, hepsini hesapsızca kullanırlar ve mutluluğu da elde edemezler. Rabbimiz bir ayetinde bu insanların ahirette alacakları karşılığı şöyle haber vermiştir:
İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip- yok ettiniz, onlarla yaşayıp- zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)
Nimetleri yaratının Allah olduğunu düşünmediklerinden, bu nimetlerden zevk almaları da çok zayıftır. Nimete sadece metaı gözüyle bakmaktadırlar. Bu nimetleri ilah edinmektedirler. Bu yüzden bu insanlarda çok fazla psikolojik sorunlar belirir. Hemen hüzünlenmek, her şeyden korkmaya, endişe etmeye başlamak, nedensiz yere yaşanan sıkıntılar, kabuslar görmek, alınganlık, bunalım, stres, panik atak bu insanların çokça yaşadığı hallerdir.
İnsanın nimetlerden ve dünyada yaşadığı her andan zevk alabilmesi, Allah’ı hakkıyla takdir edebilmesiyle mümkündür. Allah’ı hakkıyla takdir etmesi ise, O’nu tanıması ve çok sevmesiyle mümkündür. Böyle olduğu takdirde kişi her şeyi Allah’ın bir tecellisi olarak göreceğinden, yemek yemekten, arkadaşlarıyla sohbet etmekten, eğlenmekten, insanlardan, hayvanlardan, bitkilerden çok fazla haz alır ve mutlu olur. İmanlı insan Allah’ın hükümlerine titizlik gösterir. Bundan dolayı vicdanı da rahattır. Vicdanı rahat olan insanın aklı da rahattır. Böyle bir insan huzurlu, mutlu ve neşeli olur. Rabbimiz bir ayetinde ancak iman ile kalplerin doyumluluğa ulaşacağını şöyle haber verir:
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Ra'd Suresi, 28)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.