Siyasette kuzulara değil, kurtlara ihtiyacımız var!
Geçtiğimiz yıllarda Eskilli birisinin yolu İzmir’e düşüyor. İzmir’e gidince ziyaret etmek için aklına gelen isim Aksaray eski Valisi Cahit Kıraç oluyor.
Kısa bir hoş sohbetten sonra, Kıraç sözü bizim merhum Mustafa Koyuncu’ya (Hamov) getiriyor ve kendisinin çok değerli bir insan olduğunu, esprilerini, konuşmasını özlediğini dile getiriyor.
Peki Hamov kim?
Eskil’de siyasetin renkli ismiydi.
1984’de belediye başkanlığı koltuğuna oturacağı sırada son bir haftada iki azanın yerini değiştirmesi ile birlikte seçimi altın tepside Necati Belgemen’e sunup, 1994’te İl Genel Meclis Üyesi olduktan iki ay sonra üzücü bir kaza neticesinde yaşama veda eden isim. Allah rahmet eylesin.
Yani Kıraç’la, bizim Hamov’un birlikte çalışmışlık süresi sadece iki ay.
Ancak İzmir gibi önemli bir ilin valiliği görevini yapan bir ismin belleğinde öyle bir iz bırakmış ki 20 küsur yıl bile sonra ona olan özlemini dile getiriyor.
Hamov; fötr şapkası, lacivert takım elbisesi, kravatı ve o dudağından hiç düşürmediği sigarasını çocukla çocuk büyükle büyük iletişimi en iyi sağlayan isimdi belki de.
Okul, mektep gördü mü? Herhalde ilkokul mezunuydu, ancak bu işler mekteple olmayacağını somut bir şekilde gösteren örnekti.
Yine aynı şekilde onun izinden giden İbrahim Koyuncu da İl Genel Meclis Üyeliği boyunca amcasının yerini doldurmaya çalıştı. Bir nebze de başarılı oldu.
Şimdi günümüze gelelim.
Eskil siyasetinde bırakın 20 yıl sonra anılmayı.
Ve kısa sürede bir validen öte Eskilli’nin belleğinde iz bırakacak kişi sayısına bir bakalım. Eğer o seçilmiş bizim için önemliyse, onun kıymetini bilmeli ve önümüzdeki yıl gerçekleşecek seçimlerde bunu hak eden insanların arkasında durulmalıyız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlara büyük önem veriyor ve muhtar deyip geçme sözünün önemini bize ilçede ne kadar önemli olduğunu Zafer Mahallesi Muhtarı Menderes Noyan, vatandaşın derdiyle dertlenerek. Kökez Köyü Muhtarı Ahmet Kırlı da yaptığı örnek hizmetlerle gösteriyor.
Bununla birlikte siyaset bir meslek, bir iş olmamalı.
Rutin olan kim olursa olsun yeniden adayım dememeli.
İnsanlar bir dönem için aday olmalı. İkincisinde Ben yokum yeni yüzlerin, yeni isimlerin önü açılmalı yerimi gençlere bırakıyorum demeli ve tekrar koltuğa oturmayı hak edenlerin bir farkı olmalı ki!
Yaylada, mahallede, köyde, beldede, ilçede yaşayan ne kadar insan varsa oradaki seçilmişlik en az benim kadar herkesin hakkı. Mutlaka benden daha iyi yapanlar çıkar deyip teşekkür edip köşesine çekilmeli. O kişi gerçekten başarılıysa seçmeni ona ısrar etmeli, yeniden sandıktan çıkarmalı ya da daha iyi noktalara taşınması mümkünse siyasi başarı merdivenini tırmanmalı.
Değilse asla muhtarlık, meclis üyeliği, başkanlık, vekillik adı ne olursa olsun rutin olanlar için bir meslek haline gelmemeli.
Ayrıca hak ettiğimiz gibi yönetiliyoruz ya o halde seçilecek kişilerde önce sözünün eri mi, ırızcılığı var mı, içer mıçar mı, topluma gençlere ne kadar örnek bir insan bunun gibi kıstaslara mutlara bakılmalı ve seçmeninin hakkını ararken gerektiğinde masaya yumruğunu vurabilecek mi?
Somut örnek mi?
İşte Eskil’de beş mahallede Ekim döneminde vatandaşlara tarlalarınızı ekin deniyor. Bahar geliyor yeni düzenden yollar açılıyor. Bazı tarlalar 5’e bölünüyor. Bir diğeri yeni düzene göre çiftçi tarlasını ekse, eski düzene göre içinde ekin var. Bir diğeri tarlasını hazırlamış vs vs…Çiftçi sesini kimseye duyuramıyor. Bazı mahallelerde hazine arazilerine ilişkin sızlanmalar oldukça arttı, bir diğeri toplulaştırma düzenlemesiyle meramız elimizden gidecek diyor ama insanımızın sesini duyan ve duyuran var mı? Yok.
Oysa insanların seçilmişlerden istedikleri benim sesim ol. Gerektiğinde haklı davamızda risk al, masaya yumruğunu vur. Benim hakkımı koru sonuna kadar seninleyim. Arkanda biz varız! Diyeceği isimler arıyor.
Yani siyasette kuzuları değil, kurtları istiyor.
Dedenizin notu: Bu yazı hiçbir seçilmişe ithafen değil, bir anlayışın yansıması olarak yazılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.