Mevlüt Keskin

Mevlüt Keskin

Söz ve Toplum…

Söz ve Toplum…

Askere gitmeme sayılı günler var…

Bir yandan Köyüm Bayramdüğün’de ekin ekme gayretindeyim…

Öte yandan Konya’da futbol hakemliğine hiç ara vermek yok…

Delilik mi, çılgınlık mı desem işte o yıllar…

Bir Cumartesi günü Konya’da maçım var ama ben köydeyim.

Maçım saat 11.00’de, ancak benim Konya’da eve uğrayıp çantamı alıp, en geç saat 10.00’da statta olmam gerek.

Sabah Karakol’dan Konya’ya çalışan otobüs o gün köye gelmedi.

O zaman köyümüzde öğretmen olan Soner Hoca ile Eğrikuyu Yaylasına doğru yola çıktık.

Arkamızdan bir traktör geliyor ona binmeye hazırlanırken…

Önümüzden beyaz bir taksi…

Arabayı kullanan kişi pancar sökme makinesi olan köyden birkaç kişinin ismini sordu. evlerini tarif ettim.

“Gel beraber gidelim, ben sizi yola çıkarırım” dedi.

Yok dayı olmaz benim acele Konya’ya gitmem gerek dedim.

“Gel yiğenim hemen gidip geliriz, altımızda araba sizi 5 dakikada ben yola çıkarırım” dedi.

Soner Hoca akıllılık etti dönmedi.

Ben adamın gazına geldim arabaya bindim.

Birinci ev, ikinci ev, üçüncü ev derken en son söz konusu kişilerden birisi tarladaymış oraya ama bu arada ben artık stresten koltukta falan oturmuyorum iki ayağımın üstünde ön tarafa doğru eğildim.

Dayı benim işim var Konya’ya geciktim diyorum.

Adam hiç oralı değil.

“Tamam” diyor sallıyor.

Derken tekrar köye geldik.

Yaklaşık 4-5 kişinin olduğu bir cemiyetteyiz.

Arabadan indi hiçbir şey yok gibi gayet sakin hal ve hareketler…

Dayı bak beni yolumdan alıkoydun. Ben geciktim diyorum.

Adam hiç umursamıyor bile.

Artık dayanamadım açtım ağzımı…

Hemen akillerden birisi müdahil oldu. “Ne canım sen geciktin diye adam işini mi yarım bırakacak…”

Artık yapacak bir şey yok hızla yola koyuldum. Maça son dakikada yetişebildim.

Hayatımda küçük gibi ama önemli görünen bir olay benim için, yola çıktın mı başkasına güvenip dönmeyeceksin, hüküm başkasında oldu mu ona mahkum olursun, toplumsa yorumlarda birçok zaman doğrudan yana değil olaya bakış açısına göre değerlendirir.

Öte yandan hayatta iyi ve dürüst olmak kadar önce kötü olana ona hak ettiği şekilde davranıp; iyiyi, güzeli, hoş olan davranışları takdir etmek o davranışı göstermekten çok daha erdemli olduğuna inanırım.

Örnekte olduğu gibi toplum nazarında suçlu söz verip sallayan değil, ona inanan oldu.

Bireyler nefis taşır. Nefsiyle, hırsıyla, egosuyla her zaman yanlış yapmaya müsaittir.

Ancak burada bireyleri terbiye edecek önemli bir unsurda hiç şüphesiz çevredir, toplumdur.

Yani biz yanlış yapana gerektiğinde Sevgili Peygamberimizin buyurduğu gibi en azından buğuz bile edebilsek, iyi ve kötü arasındaki farkı davranışlarımızla bile hissedirebilsek inanın bu toplumda çok şeyin değişeceğine inanıyorum.

İşte verilen söze sadakata çok çok güzel bir örnek Milli Şairimiz Mehmet Akif, kendisine söz verdiği halde sözünde durmayan bir kişiye sözün önemini anlatmak için şiddetli yağmurun altında bir gece bekliyor.

Günlük hayatta insanlara verdikleri sözün önemini onlara hatırlatmak boynumun borcu olarak görüyorum. Eğer söz verip sözlerinde durmuyorlarsa düşüncem şu oluyor. Bu kişi madem Allah’ın emrini yerine getirmiyor bundan bana hiçbir hayır gelmez o halde buna sözün önemini hatırlatıp o kişiye yapılacak işlemi iptal etmek.

Şu bir gerçek ki kaç defa bu inançla hareket ettiysem hepsinden karla çıkmamdır.

İşte yeni bir seçim…

Yeni yeni adaylar…

Belediye başkanı, muhtar adayları…

Topik şikayet konusu…

Bize söz verdi ama tutmadı…

Bir daha aday olmayacağım dedi, gelecek seçimde seni destekleyeceğim dedi… şunu dedi bunu dedi…

Ama bakıyorsun birçok insan hiçbir şey olmamış gibi aynen devam ediyor.

O halde o kişiye sözün önemini hatırlatmak size düşmez mi?

Emrolunduğu gibi dosdoğru olmayan kişiden ne bekleyebilirsiniz ki!

İsterse on kere- yüz kere seçim kazansın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Mevlüt Keskin Arşivi