Yalan, karakteri kirletir

Dürüst olmak, yalan söylememek, ikiyüzlülük yapmamak, kalp kırmamak, başkasının hakkına tecavüz etmemek gibi karakter özellikleri, hepimizin çevremizden beklediği özelliklerdir.

Diploma sahibi olsun, parası çok olsun, yakışıklı / güzel olsun, gibi karakterle hiç ilgisi olmayan özellikler, insanın çevresiyle düzgün ilişkiler kurması için ikinci – üçüncü derece de vasıflardır. Karaktersiz olan bir insanda bu vasıfların tamamı bile olsa, bir şey ifade etmiyor elbette.

En sevdiğimiz insan bile olsa, bize yalan söylediğini anladığımızda, ona mesafe koymaya başlıyoruz. Her gün beraber olmaktan keyif aldığımız bir insanın, hırsızlık yaptığını fark edince, birden uzaklaşmak istiyoruz ondan. Yüzümüze karşı söyledikleriyle, arkamızdan konuştukları arasında çok büyük farklar bulunan birisiyle (ikiyüzlü), hiçbirimiz dost olmak istemeyiz.

Hatta böyle bir durumunu fark ettiğimiz arkadaşımıza ‘Seni de adam sanmıştım!’ diyecek kadar sert tepkiler verip, ilişkilerimizi askıya alırız

Çocuk yetiştiren anne – baba, öğrencisini okutan bir öğretmen, camide çocuklara ders veren bir hoca, bu gerçekleri öne çıkartarak insan eğitmeli. Çünkü karakter, insanın omurgasıdır.

Anne baba çocuğunun okul karnesine, öğretmen sınavda ki başarısına, camide hoca ezberleme gücüne bakarak insan eğitmeye devam ettiği müddetçe, omurgasız diploma adamlardan kurtulamayacağız.

Yalan, yaratılışa bile aykırıdır.

‘Beden dilini okuma’ derslerinde ve kitaplarında, ‘Yalan söyleyen insanı, beden dilinden nasıl anlarsınız?’ başlığı altında verilen örnekler ilginçtir.

‘Yalan söyleyen kişi, gözlerini sizden kaçırmaya çalışır’ çünkü gözler ruhun dünyaya açılan penceresidir. ‘Gözler yalan söylemez’ şarkı sözünde anlatılmaya çalışılan gerçek budur.

‘Yalan söyleyen kişi, elini ağzına götürür veya burnunu kaşır’ çünkü ruh bedenin yalan söylemesine engel olmak için, ‘O yalanı ağzından çıkartma!’ dercesine ağza yönelir eller.

Yalan yaratılışımıza aykırıdır. ‘Yalan ile iman aynı kalpte durmaz!’ diyen Hz. Peygamber, yalanın girdiği kalpten imanın kaçacağını, imanın girdiği kalbin sahibinden yalanın çıkmayacağını bize öğretmeye çalışıyor.

Asla yalan söyleme/z!

‘Her hatanızı affederim ama yalanınız affetmem!’ diyerek çocuk büyütmeli anne babalar.

‘Derslerdeki eksiğinizi affederim, ancak bana yalan söylemenizi asla kabullenemem!’ demeli sınıfta ki öğretmen.

‘Ezberlerde, mahreçlerde, ibadetlerde eksiklerinizi anlarım, ancak bir Müslüman asla yalan söylemez!’ diyerek, dürüstlüğün hem bedenin hem dinin hem de sosyal hayatta ki ilişkilerimizin omurgası olduğunu çocuklara anlatmalı hocalar.

Be vakit namaz kıldığı halde, on vakit yalan söyleyen insanların yetişmiş olmasının en önemli sebeplerinden birisi de, bu hatamızdır.

Bunu ağzıyla söyleyen anne, baba, öğretmen, hoca, davranışlarıyla da söylemeli / göstermeli. Çocuk, ‘Benim anne babam, okulda ki öğretmenim, camide ki hocam asla yalan söylemez!’ gerçeğini görerek yaşıyorsa, kendisi de hayatına bunu uygular.

Yalan yüzünden yıkılan yuvaların sayısı, şiddet yüzünden yıkılan yuvalardan daha fazladır.

Yalan yüzünden yıkılan dostlukların sayısı, para yüzünden yıkılan dostlukların sayısından çok daha fazladır.

Yalan yüzünden iflas eden tüccar sayısı, kredi kartı yüzünden iflas eden tüccar sayısından fazladır.

Ruhumuzun penceresi gözlerimiz

‘Gözlerimin içine baka baka nasıl yalan söylersin!’ diyerek, sevdiğimiz bir insana olan sevgimizin yok oluşunu, büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle ifade ederiz.

Göz deyip geçmeyin. Doktorlar içimize, gözümüz vasıtasıyla bakarlar. İçimizdeki fiziki bir hastalık nasıl gözden anlaşılabiliyorsa, ruhumuzun acıları da, mutlulukları da gözlerimizden okunur. ‘’Gözlerinin içi gülüyor’’ dediğimiz insan, öylesine mutludur ki, gözlerinden mutluluk fışkırır adeta.

Beyaz yalan yalanı!

Maalesef medyada yayınlanan bazı dizlerde ‘Küçük, beyaz bir yalandan bir şey olmaz!’ cümlesi zihinlerde iz bırakıyor. Maalesef hayatlarımızın bir parçası haline gelmiş dizilerden etkilenen gençler, söyledikleri yalanlarına beyaz yalan veya küçük yalan demeye başlıyorlar.

Beyaz yalan söylemeye kendisini alıştıran insanlar, zaman içerisinde renk körü olmaya başlıyor. Küçük yalan söylemeye alışanların yalanları, üst üste binince kocaman yalan dağları oluşturuyor.

Karakterin namusu!

Tecavüz, başka insanların bir diğer insana zorla yaptığı bir şeydir. Bir erkeğin bir kadına, zor kullanarak tecavüz etmesi, bir insanın başkasının evine zorla girmesi. Haneye tecavüz, kelimesi de buradan gelir.

Ancak yalan, başkasının size zorla yaptırdığı bir eylem değildir. Küçük ve geçici bir menfaat için, kendi kendinize yaptığınız bir tahribattır yalan. Yalan söylememek, insanın kendi karakterinin namusunu korumasıdır. ‘Namussuz adam!’ denildiğinde, sadece bedensel namusuyla ilgili problemi olan kişileri değil, karakter problemi olan kişileri de kastederiz. Onun için yalan, karakterin namusuna tecavüz gibidir. Kendi elleriyle kendi ruhunu kirletmektir yalan. Yalan söyleyen beden, kendisini ayakta tutan, kendisine can veren ruhunu kirletir.

Sosyal günah!

Dinimizin ödül ve ceza hükümlerinde, sosyal hayatımızı ilgilendiren önemli bir ayrıntı vardır. Güzel bir şeyi başlatan kişi, o güzelliği devam ettirenler oldukça, bu güzellikten sevap defterine pay alır. Olumsuz ve kötü bir şeyin başlamasına sebep olan kişi için de aynı şey geçerlidir.

Bireysel günahlarımızın, uluorta, herkesin görebileceği ortamlarda işlenmiş olmasının cezası, gizli işlenmiş olmasının cezasından çok daha fazladır. Bunun sebebi, herkesin göreceği bir ortamda işlenen günah, o fiilin / günahın yaygınlaşmasına sebep olmasıdır.

Elbette Müslüman, ‘Allah beni her yerde görüyor!’ bilinciyle hareket etmeli. Ancak hiç kimsenin bilmediği günahlarını da, toplumda yaygınlaşmaması için, herkesin içinde paylaşmamalı. Tövbe edip, aynı günahı tekrar işlememeye gayret etmeli. Bu gerçeği bilen Allah dostları dua ederken ‘Allah sizi afetsin!’ diye değil, ‘Allah bizi affetsin!’ diye dua ederler.

Yalan, bireysel bir günah gibi görünmekle beraber, toplumsal barışa darbe vurduğu, Müslüman’ın Müslüman’a güvenini zedelediği için ‘sosyal hayatımızı tahrip eden’ bir günahtır

Asla!

Sahabe ile Hz. Peygamberimiz (as) arasında geçen şu konuşma, bireysel günah ile sosyal dokumuza zarar veren sosyal günah arasındaki farka, Peygamberimizin (as) nasıl baktığını görmemiz açısından önemlidir.

Sahabe, ‘Mümin zina yapar mı Ey Allah’ın Resulü?’ diye sorunca, Hz Peygamber susuyor. , ‘Mümin içki içer mi Ey Allah’ın Resulü?’ diye sorulunca, Hz. Peygamber yine susuyor. ‘Mümin yalan söyler mi Ey Allah’ın Resulü?’ diye sorulunca, Allah resulü ayağa kalkarak ‘Mümin ASLA yalan söylemez!’ diye cevap veriyor.

Bu yazı toplam 2535 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum