Yeni bir başlangıç
Belki de Cumhuriyetin ilanından bu yana son beş yıl içinde yeni bir başlangıç oldu. Beş yıl öncesine kadar Demokrasiden dem vururken demokrasinin D’sini görmediğimizi açık bir şekilde görmüş olduk. Demokrasinin bir yönetim şekli olduğunu ve bunun varlığı ile yokluğundan şikâyet eden yine bizler değilmiyiz?
Evet, bizleriz ama kendi kendimizi yönettiğimizi zannediyormuşuz. Oy verip seçtiklerimiz bile bizi temsil edemiyor, mecliste hür iradesi ile hareket etmiyorlardı. İktidara gelen hükümetler bile iktidar oldukları halde muktedir olmadıklarını açık bir şekilde görmüş olduk.
Seçtiklerimizi ne acı ki, atanmışların yönettiklerini görmemek mümkün mü idi? Hemen demokrasi elden gidiyor, Cumhuriyet tehlikede yaygarası ile düdük sesi. Cumhuriyet belli kimselerin babasının malımıydı ki, başkalarına Cumhuriyeti layık görmüyorlardı. Eğer alnınız namaz için secdeye gidiyorsa Cumhuriyet karşıtı idiniz. Hâlbuki bir toplum için en büyük idare şekli cumhuriyetti, Cumhuriyet kadar güzel bir idare şekli mi var? İslamcılar bile bir İslam Cumhuriyetini benimserler. Hemen ardından Laiklik tehlikesi ile insanlara koku salındı.
Ben aslında Ergenekon ve gizli devlet anlayışına inanmayanlardandım. Ama mahkemelerde bakıyorum birçok Ergenekon’dan yargılananlar birbirlerini yanlış yönetim ve idareden şikâyet ediyor. Hatta daha ileri gidip içerde yatan, “falan niye dışarıda” diye birbirlerini ihbar ediyorlar. Demek ki bu işlerle bal gibi uğraşıp derin devleti yönetmişler, demokrasiye aykırı işleri yapmışlar.
Bunları görünce insan ister istemez kafası karışıyor ve doğruluğuna inanıyor. Cumhuriyet ve Laiklik elden gidiyor diye ihtilal yapıp darbe korkusu saçan devletin içinde memur olan arkadaşların gayrimenkul ve mal varlıklarına bakıyorsunuz memur maaşı ile bu kadar servet edinilemez.
Bazen takılmıyor değilim, memurların nerden aldın yasası gibi bir yasları ve mal beyanları var. Bu göstermelikten öteye gitmiyor ve kimse hesap sormuyor. Memur maaşı ile elde edilemeyecek servetler bu Cumhuriyet ve Laiklik severlerden çıkıyor. Acaba Cumhuriyet bir servet edinmemi, yoksa halkın kendi kendisini yönetmesimidir? Bunların kaynağı da acilen araştırılıp ortaya çıkarılmalı, bu devletin kurumlarında çalışan herkes için uygulanarak hesap sorulmalı.
Dün bakıyorsunuz ülkemizi soyan ve malı götüren hayali ihracatçılar. Bankerciler, nereden geldiği belli olmayan kişilerin kurduğu hayali bankaların tamamı 28 Şubat sürecinde battı. Batan bu bankaların o dönem ortak ve sahibi kimlerdi, bunlar şuanda ne yaparlar. Zararlarını kimler ödedi, devlet ödedi ise kime ödedi malı kimler götürdü? Ne batmaz ne tükenmez bir ülkem varmış. Hakikaten ülkemin taşı da toprağı da altınmış, yiye yiye bitirilememiş bir ülkeye sahibiz.
Yetmiş semte muhtaç olmuş ülkem, bakın son beş yılda İMF’ ye borç verecek hale geldi. Demek ki, çalıp çırpmazsan, garip gurabanın malına sahip çıkarsan nereden nereye geliyoruz. Neden beş yıl diyorum, Ak Parti hükümeti ilk beş yılında devletin köşe taşlarını eline geçirmiş demokrasi karşıtlarını sökmekle meşgul oldu. Hükümetin elini kolunu bağlayan atanmışlar her yeri eline geçirmiş, halkın iktidara getirmediği insanlar devletin belli yerlerini ellerinde tuttuklarından onlar için iktidar olmak önemli değildi. Olsa da hoş olmasa hoş, onun için bu taşalar kolayla sökülmedi.
Ha tamamen bunlar söküldü mü kesinlikle hayır diyorum. Bunu ben demiyorum devletin Başbakanı söylüyor, bürokrasiyi aşamadıklarından şikâyet ediyor. Demek ki, iktidar olmak bir şeyi çözmüyor, muktedirde olmak da gerekiyor.
Devlet dün çift yol olamayan yolların çukurlaşmış asfaltlarını yamamaktan acizken, bugün ülkenin her yeri çift yol olmuş. Dünyanın saygısız insanları durumunda itilip kakılırken bugün itibarlı insanları haline gelişimiz. Sebebi ekonomik olarak ve lider olarak güçlü oluşumuzdandır.
Hani 28 Şubatçıların feryat ettiği gibi ülkeye şeriat gelecekti. Başörtüsü korkusundan feryadı figan edenler nerede şeriat. Bunların tamamı bahane ve meydanı başkalarına vermeme çaba ve iftiraları idi.
Kimsenin korkmasına ve endişe etmesine gerek olmadığı anlaşılmış oldu. Ülkenin her yerine eşit bir şekilde hizmet gidiyor ve insanlarda artık bir güven mevcuttur. Şöyle bir on yıl öncesine geri bakın birde bugüne bir bakın. 20 yıl iktidarda kalıp da iki ülkeyi ziyarete gidemeyip ülkemizi dünyada itibarsız duruma getirenlere bir bakın, birde bugüne bir bakın. Dünü çok çabuk unutan ve geçmişi hatırlamayan bir toplumuz. Onun için geriye bakarsak demokrasinin işlemesinden tutun ekonomik işlerliğe kadar her şeyde yepyeni bir başlangıç var. En azından artık resmi elbiselerden korku yok, birlikte barışık yaşam var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.