Mevlüt Keskin

Mevlüt Keskin

1980'li yıllarda çocuk olmak…

1980'li yıllarda çocuk olmak…

Birçoğu için hayata atılma yaşı 5 idi. İlk görev, 8-10 kuzu ile 3-5 oğlağa çobanlıktı.

Okulda en güzel çanta Pazar çantasıydı. Tabii yenisini bulabilirsen ne mutlu sana.

Kışlık ayakkabı lastik, yazlıklar ise naylondu…

Bazen kış için alınan çizmenin görevi baharla bitmez, miadı haziranı bulur sezonu tamamlardı. Çizmeyi gizleme görevi pantolonun paçalarına düşerdi.

Birinci sınıfta alınan önlük ile 5 yıl tamamlanma gayretine gidilir, rengi grinin en çiğ haline gelen önlük en çok 4. sınıfın sonuna kadar dayanılabilir ve son sınıfta yenilenirdi.

Sınıf olarak çekilen fotoğrafa anca birkaç talip çıkardı onlardan da şanslı olan kura ile fotoğrafına sahip olurdu.

Eğitim hayatı bir masaldı.

Çoğu zaman iki sınıf bir arada ders görülür. Öğretmenin kıymetli olanı az döveni idi. Öğretmene hediyenin en doğalı ağaçtan kesilerek götürülen bir sopa olurdu.

Çocuğun babası da öğretmene jest yapmaktan geri kalmazdı.

Bir kurbanlık olarak öğretmenlere etiyle buduyla teslim  edilen çocuğun kemiği aile için yeterli olurdu.

O dönemde kızların okuması hayaldi. Eskil ortaokulunda okuyan kız sayısı hiçbir zaman bir elin parmağını geçmemişti.

Ortaokula gidenler en şanslı olanları idi. Konya ve Aksaray’da özellikle İmam hatip okumaya gidenler Eskil’e geldikleri gün kravatı medeniyet yuları olarak taşırlardı. “Ben okuyorum” havasının çelikleşmiş ifadesi idi kravatlar…

Ortaokul yıllardan harçlık çıkarmanın kolay yolu tatillerde çapaya gitmekti.

Bazısının tercihi ise “boyyalım badem yağlı” nidası ile lokum sandığı ile yaptığı ayakkabı boyacılığı idi.

Selpak bir yana mendil bulmak bile oldukça zordu, zor anlarda imdada hep sağ kol yetişirdi.

Bayramlarda Rahmetli Adil Ağa (Altan) düşmanı (Kötü Yonanı) yurttan nasıl kovduklarını kürsüden anlatırdı.

Siyah beyaz televizyon her evde bulunmaz Cüneyt Arkın şüphesiz tek idol idi.

Cumartesi akşamları heyecanla beklenirdi Türk Sinemaları için.

En güzel oyuncak plastik futbol topu idi. Top sahipleri en şanslı olanlardı.  Top sahibi kontenjanından her maçtaki yerini alırlardı.

Yazın en güzel oyuncaksa demir çemberdi. Tekli soba küreği ile sürülen çemberle rüzgar gibi esilirdi.

En asiri dil, tersçe ve kuş dili idi.

Ramazan ayında teravih namazı öncesi ilk sala verilen cami mevlid şekeri için takip edilir, o camide imamın arkasında saf tutulurdu.

Sobalarda tezek yanardı, kışın sobanın gözünde gevreyen tarhanalar buram buram kokardı.

Sanki neslinin son örneği olan ve şimdi aramakla bulunmanın mümkün olmadığı ak sakallı dedelerimiz vardı. Sohbeti ile hepsi bir ekoldü.

Bisiklet yerine çobanın eşeğine binenler kendilerini şanslı görürlerdi.

Hey gidi çocukluk yılları hey!

Daha dün gerçektin masala döndün!

O zamanki televizyonlar gibi hayatımız, hayallerimiz de siyah beyazdı!

Facebook, twitter, internet, bilgisayar,  cep telefonu hiç biri yoktu ama sevgiler de dahil olmak üzere her şey yüzde yüz doğal ve sıcaktı. O yüzden şimdiki çocuklara üzülüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mevlüt Keskin Arşivi