Seracılık
İnsanların her dönem taze ve kaliteli ürün bulma isteği, birim alandan yüksek verim alınması, düzenli ve sürekli işgücü ihtiyacı, gerek sera yapımı ve gerekse üretim esnasında diğer sanayi kollarının gelişmesine katkıda bulunduğu için seracılık
dünya da olduğu gibi ülkemizde de en önemli tarımsal faaliyetlerden birisi haline gelmiştir.
Ülkemizde ilk seracılık faaliyetleri 1940’lı yıllarda Antalya’da başlamıştır. Günümüzde 30178,6 hektara ulaşmıştır. Yetiştirilen ürünlerin %96’sını sebze türleri %3’ünü kesme çiçek ve süs bitkileri %1’ini de meyveler oluşturmaktadır. Ancak ürün kalitesi ve verim istenilen düzeyde değildir. Başlangıçta ülkemizde de ısıtmalı şekilde yapılan seracılık, zamanla sera ısıtılmasında kullanılan katı, sıvı ve gaz yakıtların pahalılığı nedeniyle, üreticiyi en az ısıtma masrafı yaparak yetiştiriciliğe yöneltmiştir. Şu anda ülkemizde genel olarak seracılık, mevcut iklim koşullarından olabildiğince yararlanarak, en alt düzeyde masraf ile yapılmaya çalışılmaktadır.
Bu yüzden iç mekân süs bitkileri seraları ve yurt dışına ihraç yapan bir kaç büyük firmanın sebze seraları hariç diğer seralarda ısıtma ya hiç yapılmamakta ya da don zararından korunmak amacıyla yılın belli günlerinde yapılmaktadır. Bu ısıtma şekli de genelde basit sistemler olup, ısı seviyesinde ve ısı dağılımında homojenlik sağlanamamaktadır. Bunun sonucunda gerek verim, gerekse kalite düşmekte ve hastalıkları kontrol etmek güçleşmektedir.
Sera sebze üreticileri, ısıtma masraflarını en aza indirmek amacıyla tek ürün yetiştiriciliği (Eylül-Haziran) yerine çift ürün yetiştiriciliğini (sonbahar yetiştiriciliği: Temmuz-Ocak, ilkbahar yetiştiriciliği: Aralık-Temmuz) tercih etmektedirler. Meyve tutumu özellikle domates ve patlıcan gibi sebze türlerinde bitki büyüme maddelerinin kullanımı ile sağlanmaktadır. Bu şekilde çift ürün yetiştiriciliklerde ise pazarda ürün fiyatlarının yüksek olduğu dönemlerde ürün boşluğu olmakta ve bazı üretim girdileri iki katına çıkmaktadır.
Seralarımızın yayılış alanına baktığımızda sırasıyla; Akdeniz (%85.54), Ege (%10.68), Karadeniz (%3.30) ve Marmara (%1.91) bölgelerinde yoğunlaştığını görmekteyiz. İller bazında da; Antalya (%51), Mersin (%29.8) ve Muğla (%6.5) en çok sera alanlarına sahip illerdir.
Tablo 1. Sera alanlarının (ha) 2004 yılında bölgelere göre dağılımı
BÖLGELER |
Cam sera |
Plastik sera |
Yüksel tünel |
TOPLAM |
% |
Akdeniz |
6641.9 |
13536.2 |
5485.3 |
25663.4 |
85.54 |
Ege |
513.1 |
2066.4 |
700.1 |
3279.6 |
10.68 |
Marmara |
10.0 |
488.9 |
89.2 |
588.1 |
1.91 |
Karadeniz |
0.8 |
725.1 |
288.1 |
1014.0 |
3.30 |
İç Anadolu |
0.3 |
55.4 |
41.2 |
96.9 |
0.32 |
Güneydoğu Anadolu |
3.4 |
28.9 |
2.1 |
34.4 |
0.11 |
Doğu Anadolu |
0.0 |
24.0 |
18.2 |
42.2 |
0.14 |
TOPLAM |
7169.5 |
16924.9 |
6624.2 |
30178.6 |
100 |
Peki, neden Türkiye’de geniş çapta önce Akdeniz ve sonra Ege bölgesinde sera tarımı yapılır, diğer bölgelerde yapılamaz? Sera yerinin seçimine etki eden iklim faktörleri sıcaklık, ışık, rüzgâr ve yağıştır. İklim faktörleri içersinde de sıcaklık ve ışık en belirleyici faktörler olarak ön plana çıkar.
Zirai bir işletmenin amacı, belirli bir alandan en ucuz olacak şekilde nitelikleri belli, bol ürün elde etmek, onu en iyi şekilde değerlendirerek satmak ve gelir elde etmektir. Seracılık da ısıtma harcamaları azaltılabildiği oranda kârlılığı artan bir üretim şeklidir. Çünkü ısıtma toplam harcamalar içersinde; yetiştirme mevsimi, ürün çeşidi ve konuma bağlı olarak %40-80’e varan bir paya sahiptir. İşte maliyete büyük etkisi olan ısıtma masraflarını en aza indirebilen bölgeler sera tarımının yaygınlaştığı bölgeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden Akdeniz ve Ege bölgesinin kıyı kesimleri, kışın da sahip olduğu ılıman iklimi ve diğer bölgelerde en az 5 ay süren soğuk periyodun, buralarda 3 ay olması nedeniyle seracılığın yoğunlaştığı yerler konumuna gelmiştir. Her ne kadar Akdeniz ve Ege kıyı kesimleri, kış aylarında fazla ısıtma masrafı yapmadan serada bitki yetiştirmeyi temin etmekle birlikte bu defa Haziran ayından itibaren Eylül ayına kadar ki dönemde meydana gelen yüksek sıcaklar serada bitki yetiştiriciliğini kısıtlar. Seraların soğutulması için yapılacak masraflar ise ekonomik olmadığından bu aylarda seralar boş bırakılır. Oysa seralar maliyeti oldukça yüksek, fazla finansman isteyen yapılar olduğundan, bu yüksek maliyeti karşılamak için hiç boş bırakılmadan devamlı kullanılmaları gereklidir.
Ülkemizin bazı yerlerinde örneğin; Afyonkarahisar, Denizli, Simav, Dikili, Bergama, Seferihisar, Ilgın gibi, jeotermal kaynaklar bulunmaktadır. Bu kaynaklar kullanıldığında kışın ısıtma masrafları büyük ölçüde azaltılabilmektedir. Yazın ise bu bölgelerde sıcaklık çok yüksek olmadığından basit yollarla seralar soğutulabilmektedir. Bu durumda bu yerlerde bütün bir yıl boyu üretim yapma şansı doğmaktadır. Eğer bu yerler iyi değerlendirilebilirse Akdeniz bölgesinden daha iyi olanaklara sahiptir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.