Ali Zeki Hoca’mın ardından bilinmeyen yönleri-2
Bir önceki yazımda Ali Zeki hocamın Merkez Camii’yi Aksaray’a nasıl kazandırdığını anlattım. Hocam bu cami kazandırırken bir çok kere mahkemeye verildi. Çoğu zaman mahkeme ile uğraştı ve ben kendisine destek oldum. Kurulan vakfa başkan oldum ama gelin görün ki, 28 Şubat sürecinde burasını kapatmak için uğraştılar ve ben mahkemede ceza aldım. Ama kapatılması mümkün olmadı. Burasını yaparken aşağı kattaki yerlerde yatan sarhoşlara sabah çorbası içirir, sonrada çimento taşıtırırdı. Onlarda, “Dünyamız yıkık ama ahiretimize faydası olsun” diye sırtlarında malzeme taşırlardı. Sonra bunların bazılarını bu hayattan kurtardı.
O dönemin sistemi ile uğraşırken bir de yanında görünüp arkandan kendisini hançerlemeye çalışan hainlerle uğraşmak durumunda kalmıştır. Bu içerideki sinsi ve pişkinler ile uğraşmak durumunda kalmıştır. Ama sonunda arkasında hoş bir seda, sadakatli öğrenciler ve güzel hizmet bırakmıştır. En önemlisi hizmetini devam ettirecek pırıl pırıl sadakatli, hizmetlerini devam ettirecek azimli genç bir topluluk bırakmıştır.
Daha sonra El Kaide operasyonu adı altında Tahşiyeciler operasyonunu Feto örgütü bir tezgahla bu ekibe ülke genelinde bir operasyon yaptılar. Ali Zeki hocam ceza evine kondu. Aksaray’da 2 ay kaldıktan sonra o sıcak dönemde kendisini Mersin Silifke ilçesine naklettiler.
Buraya göndermelerinin asıl amacı ise bir çok hastalığının olması nedeni ile rutubetli sıcakta ölüme terk etmekti. İlaçlarını bile vermeyerek zaman zaman şeker komasına girmiştir. Ama o halinde bile devlete düşmanlık yapmamış ve şikayetçi de olmamıştır.
5,5 ay sonunda suçsuz bulunarak berat etmişti. Din ve İslam adına bu çileleri çekmiştir. Daha sonra hizmeti Kur-aniye hizmetlerine devam ederek tedris-atlarına devam etti. Bu yaşında bile sabahlara kadar okuyan araştıran bir yapıya sahipti.
Ali Zeki hocam kadar Kuran ve sünneti mükemmel bilen ve anlatan nadir insanlar vardır. Kendisi otoriter, tavizsiz, hoşgörülü ve sevecen bir yapıya sahipti. Ben şahsen rahmetli babamın yanında yaptığım rahat davranışları onun yanında yapamazdım.
İnsanlar arasındaki gerginlik ve sıkıntıları bizzat gideren bir insandı. Kimsenin dedikodusunu yapmaz, yapılmasına da müsaade etmezdi. Cenazesinde baktım öğrencileri kendi babaları vefat etmiş gibi göz yaşlarına boğuldular.
İki sefer kaza atlattı, birinci kazası Bolu’dan gelirken Kızılcahamam da da yaptı. Yaptığı kazada arabası adeta bir yumruk olmuş onu bir el arabanın ortasında açılan bir delikten çıkarmıştı. Beni aradı gittim hastaneden aldım, karakola geldik. Kaza yaptığı tır’ın şoförüne karakolda şikayetçi misin diye soruldu “ ben arabanın şoförüyüm, patronla konuşayım” dedi.
Patronla telefonda konuşurken şoförün şu ifadelerine şahit oldum, “ patron kaza yaptım ama kaza yaptığım aracın sahibi o araçtan bir kaç sıyrıkla nasıl çıktı çok şaşkınım. Patron bu adam boş bir adam değil ben şikayetçi değilim” demişti.
İkinci kazası ise Konya yolunda olmuştu aynı şekilde bir mucize sisli havada onu kurtarmıştı. Ama bakıyorsunuz görünmeyen bir mikrop onu ebediyete gönderiyor. Tabi bu kaderi ilahi, onun vakti saati dolduğunu gösteriyor.
Malumunuz bu tür hastalıktan vefat edenler şehit mertebesine erişiyorlar. Ben onu çok iyi biliyorum ki, onun hayatında dünyalık işler yoktu. Hayatı hep Kuran hizmetinde geçmiştir. Ben ona şahidim o huzuru mahşerde en iyi yerde olacaktır.
Aksaray çok büyük adı gibi Zeki maneviyat değerini ve alimi kaybetti. Yeri kesinlikle doldurulamaz. Ama rahat olsun bıraktığın öğrencilerin hizmetlerini en iyi şekilde devam ettireceklerdir. Gözün arkanda kalmasın, Ali Sağlam hocamın dediği gibi çok öğrenci yetiştirdin, bir hafta içinde damadı Erdal Öcal hocam aynı hizmeti Kırıkkale’de devam ettirirken bir hafta içinde vefat etmiştir. Hepimiz sana duacıyız mekanınız cennet olsun. Rabbım sizleri cenneti ile mükafatlandırsın.
BİTTİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.