Ayakta Durmayı Yakalayabilmek
Günümüzde gençlerin yetişip iş güç sahibi olması çok sıkıntılı hale gelmiştir. Eskiden sanat okulunu ya da liseyi bitiren genç rahatlıkla kamuda veya özelde iş bularak hayata olumlu bakabiliyordu; kendine bir düzen ve yuva kurabiliyordu. Bu gün, eğitimin (4+4+4 )=12 yıla zorunlu olarak çıkarılması neticesinde, artık sanayide çalışacak çırak kalfa düzeni de bozulmuştur. Zir, liseyi bitiren genç ilkokulu bitiren çocuğun işini yapmak istemeyecektir. Aynı şekilde esnafta liseyi bitiren genci çırak olarak çalıştıramayacaktır. Sistem iki tarafı da sıkıntıya sokmuştur. Bereket açık liselerin devreye girmesi ile orta okulu bitiren çocuklardan sanayide çalışmak isteyenler açık liselere kaydolarak olumsuzluğa kısmen çözüm getirilmiştir. Aksi halde küçük sanayi temelli öksüz kalacaktı.
Bu gün küçük büyük işyerlerinin tamamına alınan personelin çoğunluğu asgari ücretle işe alınmaktadır. Kişi üniversite mezunu ve ihtiyaç olan bir konuda yetişmişse; belirli bir ücret alabilmekte, aksi halde; üniversite mezunlarının birçoğu da asgari ücretle iş bulabildiği zaman bu duruma şükretmektedir. Bu yeni dönemde kurulan sektörün kurumlaşsın kurumlaşmasın tüm fabrikalarında sendikalaşmaya müsaade edilmemekte, sendikaya kaydolan işçilerin işten çıkışı yapılmaktadır. Sütaş ve Şeker fabrikasında olduğu gibi. Devlette özellikle hastanelerde ise işe yeni alınan elamanlar taşeron vasıtasıyla asgari ücretle işe alınmakta, burada da sendikalaşmaya müsaade edilmemektedir. Özellikle, işçi çalıştıran belediye, özel idare(eski köy hizmetleri dahil) ve Kit konumundaki fabrikalarda aslı işlerle ilgili olarak taşeronla elaman çalıştırılması iş kanununa ve toplu sözleşme mevzuatına aykırı iken , her yerde bu uygulama devam etmektedir. İşçinin sendikalı olduğu işyerlerinde aynı mahiyetteki işlerde çalışan taşeron işçileri toplu sözleşmeye taraf olan sendikaya üye olarak veya sendikaya üye olmasa bile dayanışma aidatı ödeyerek toplu sözleşmenin getirdiği hakların tamamından rahatlıkla faydalanabilir. Bu konuda Yargıtay 10 cu hukuk dairesinin ve Yargıtay genel kurulunun muhtelif kararları bulunmaktadır. 1990 yıllarda Yargıtay genel kurulunun bu konudaki kararlarının bağlayıcılığı karşısında, Başbakanlığın işyerlerini asli işleri ile ilgili olarak taşeron işçisi çalıştırılmasını yasakladığını hatırlıyorum. Başbakanlık bu genelgesinde taşeron işçilerinde toplu sözleşmeye dahil olan işçilerin haklarından faydalanma sonucu doğacağını belirterek işlemi yasaklamasına rağmen o gündür bu gündür aynı uygulama değişmemektedir.
Üniversiteyi bitiren mühendis, avukat, eczacı, diş hekimi vb bir çok meslek sahibi işyeri açmakta zorlanmakta, uzun süre ailesinin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bir serbest meslek insanının işi 10 yıllık hizmetten sonra ancak ekmek yedirmektedir. Avukat, mimar, mühendis gibi meslek insanında durum bu iken, eczacıların durumu yenisi eskisi çok kötü durumdadır. Eczacı, SGK nın ve devletin medula sistemini harfiyen bilmeye zorlanmaktadır. Sistemi takip edemediği veya sistemi takip ederken kopma olduğu zaman bu ceza veya zarar olarak kendisine dönmektedir. Bu gün özellikle yaşlı eczacıların kalfaları olmasa sistemi çalıştırması imkânsız hale gelmiştir. Ailesinin kurulu düzeni bulunanların yüksek tahsilli çocukları rahattır. Zira onlar oturmuş bir sistem üzerinden çalışma hayatına başlamaktadır. Emsallerine göre hayata bir sıfır önde başlamaktadır.
İşsizlik toplumun içini kemiren kurt gibidir. Yetişen gençler işleri olmaması durumunda aile kurmaları dahil hayatlarında bir çok şey zora girmekte, ruhsal yapıları bozulmakta, sorunlu insan haline gelmektedir.
Günümüzdeki yaşanan bu olumsuz ahval içinde kendine düzen kuran, çalışabileceği işi kuran veya piyasada iş bularak ayakta durmayı başaran insanımıza imrenilerek bakmak gerekmektedir. Zira onlar bu sıkıntılı durumu yenmeyi ve mucizeyi yakalamayı başarmış şanslı insanlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.