İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (3)

İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (3)

Balıkların hafızalarının 3 saniye sürdüğü yalanına, ben de inanmak isterdim, sizler gibi. Aynısı gibi, yine şuna da inanmak demektir bu; bir canlı olarak, her şeyi unutup 3 saniye sonrasında, hayata olduğun yerden, sıfırdan başlamak... Var imiş bu dünyada!

Çoğu balıkların hafızaları kuvvetlidir, bilmezsin bunu ey okur! Belki çok kolay yakalandığı için dostsever sazanların olmayabilir. Ama çoğu, gördüğü yahut kendisine doğuştan öğretilmiş olarak bilebildiği her şeyi hatırlar, hafızasında tutar. Ama hangilerinin 3 saniye hafıza ömrünün olduğunu bilmiyorum. Araştırdım, bulamadım da. Bu yalanı yahut bu doğruyu kimin söylediğini de bilmiyorum. İlkçağ akıllılarından değil. Hani belki de Afrika’ya el değmemiş bir orman görmeye, keşfedilmemiş kabileler aramaya giden bir papaz kılıklı misyoner yalanı da olabilir bu. Fakat bildiğim ve inandığım bir şey var ki alabalıkların, somonların, yunusların, mürekkep balıklarının, köpekbalıklarının, balinaların, yılan balığının, kılıç balığının, ton balığının… Ve onlar kadar ismini saymaya gerek duymadığım bilumum balık çeşidinin hafızalarının kuvvetli olduğu aşikârdır. Her neyse!

Demem o ki, her şeyi bir çırpıda unutabilmeyi başarabilen insanlar da hafızası zayıf sandığımız o balıklar veyahut akvaryum balıkları gibi doyumsuz, anlık hafızaya sahip canlılardır. ‘’Keşke o yalandaki balıklar gibi olsak, her daim!’’ deyip dururlar, böyle olmayı başarıyla yapabildiklerinde bile.

En akıllısı bile azıcık mutlu olduğunda, kolayca en yakınındaki ölümü unutur. Hayatın sonsuzluğuna kaptırır kendini. ‘’Bir günün beyliği, beylik!’’ muhasebesine yenilir. ‘’Felekten bir gece çalar!’’ yahut da. ‘’ Gününü, gün eder!’’. Bu duygu ya da düşünce, belki de çoğu canlı da mevcuttur. Bilemem. Veya yaratıcının bütün canlılara doğuştan ilham ettiği bir genetik fikirdir ki, biz onu, yani bizlere hissettirdiği duygusal yansımalarını eksilterek, azaltarak, ya da tümden yok edebilerek, yaratıcının koyduğu kurallara uyum sağlamaya çalışmaktayız. Böylelikle bu da canlılığın, yani yalan dediğimiz dünyevi hayatın, idame etmesini sağlamaktadır belki de.

Velhasıl, şu yalan hayatın kulaklarınızda yer edinmesi fikri üzerine söylenebilecek çoğu şey, zaten asırlardır bütün bilgelerce söylendiği, kulaklarınızdan anlık, günlük, yıllık da olsa, her sabah uyandığınızda, her akşam uykuya daldığınız anda, siz fark etmeden bile olsa, silinip gittiğinin bilindiği gün gibi aşikârdır, daha da irdelemenin bir mantığı yoktur.

Asıl sormak istediğim şey, az önce de sorduğum gibi, ‘’Nasıl başarıyorsunuz bunu?’’

Ben, bunu başaramıyorum çünkü. Takılıp kalıyorum, o an geldiğinde. Buna hemen bir örnek vereyim mi? Siz az önce yanımdan ayrılan, yolculuğumdan kopan hemşireyi unutuverdiniz değil mi? Hem de okuduktan bir iki saniye sonra? Çünkü söylediklerim aklınızda yer etmedi. Onu hafızanıza alıp, orada kalmaya yetecek kadar, size resmedemedim. Bu yüzden, gittiğini okuduğunuz için o hemşire, şu an sizin de yanınızda değil. Ben ayrılmış desem de, o hemşire hâlâ benim yanımda, hâlâ hastabakıcım. Ne oldu, şoförü mü düşünüyorsunuz şimdi de? Düşünmeyin, düşünmeyin, O da hâlâ devam ediyor kendi işini yapmaya, planlamaya, yolculuğumun (ya da yolculuğumuzun, çünkü artık siz de dahilsiniz buna) nereye kadar süreceğini, nerelere uğrayacağını, ne acılar içinde yahut ne mutlulukların huzurunda olacağımı, bana her yeni günde fısıldamaya devam ediyor işte…

Aklınıza burada, belki şu sahne de gelebilir:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi