Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

KISASTA HAYAT VARDIR

KISASTA HAYAT VARDIR

Ayrıca, Öldürme, yaralama ve herhangi bir uzva zarar verilmesi halinde, failin de işlediği fiilin misliyle,aynı şekilde eşdeğer olarak cezalandırılmasıdır.

«Kısasta hayat vardır» sözü, gerçekten dikkate değer bir ifadedir. Zira kısas tatbik edilirse bir kişinin öldürülmesiyle pek çok kimsenin yaşaması sağlanır. Çünkü cezasının ölüm olduğunu bilen kimse, bu suçu işlemekten çekinecektir.

Âyet-i Kerimelerde:“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.” (Bakara Sûresiâyet: 178-179) buyrulmuştur.

Bütün dinler, hukuk ve ahlâk sistemleri, haksız olarak adam öldürmenin, cana kıymanın büyük bir suç olduğunda birleşmişlerdir. Farklılık, bu suçun önlenmesi için alınması gereken tedbirde kendini göstermektedir. İslâm, suça iten sebepleri azamî ölçüde ortadan kaldırmış, insanı iman, ibadet ve ahlâk terbiyesi ile olgunlaştırmak için gerekli tedbirleri almış, bütün bunlardan sonra da kısas adıyla «cana kıyanın canına kıyılır» kaidesini koymuştur. Haksız aflarla bir gün hürriyete kavuşmak ümidi içinde beslenen kimselerin bu hali (hapis cezası) hiç de caydırıcı ve suçu önleyici bir tedbir değildir. Kısası tazminata (diyete) çevirme hakkı, öldürme suçunun acı neticelerine katlanmakta olan ölü yakınlarına (velilere) aittir. Başkası bu cezayı bağışlayamaz.

Kur’an-ı Kerimde:“Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffâret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.”(Maide Sûresi âyet:45)buyrulmuştur.

Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmeyenlere üç noktadan bakılmış; O’nu inkâr manası taşıdığı için «kâfir»; Allah’ın hükmü adalet, onun zıddı zulüm olduğundan «zalim» denilmiştir.Maide Sûresinin 47. âyetinde ise, Allah’ın emrinden çıkış manası göz önüne alınarak «fâsık» denilmektedir.

İsraSûresinin 33. Âyet-i kerimesinde: “Haklı bir sebep olmadıkça Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın. Bir kimse zulmen öldürülürse, onun velîsine (hakkını alması için) yetki verdik. Ancak bu velî de kısasta ileri gitmesin. Zaten (kendisine bu yetki verilmekle) o, alacağını almıştır.”buyrulmuştur.

Bu âyet-i kerimenin mefhumundan anlaşılan, kısasın kasten adam öldürmelerde uygulanan bir ceza olduğudur. Bunun yanında kısas talebinde bulunacak olan, ölenin varisleri, yakınları, kısaca velileri olduğu da anlaşılmaktadır. İslâm hukukçuları bu ayet-i kerimeden hareketle kısas talebinin devlet tarafından değil, bizzat öldürülenin velileri tarafından yapılabileceğine hükmetmişlerdir. Ayrıca veli ya da veliler kısastan vazgeçerlerse devletin kısasta ısrarcı olamayacağına delil getirmişlerdir.

Tarihi seyrine baktığımız zaman kısasın, eski Yunan ve Roma toplumları ile İslâm öncesi Arap cahiliye toplumlarında da var olan bir ceza sistemi olduğunu görmekteyiz. İlk dönem toplumlarındaki uygulamasında kısas, suçtan zarar gören veya mirasçıları tarafından doğrudan suçluya uygulandığını, zaman zaman bazı toplumlarda sadece suçluya değil, suçlunun mensubu bulunduğu kabilelere karşı uygulandığı bilgisine de ulaşılmaktadır.Ceza, suçu işleyene uygulanması gerekirken, failin mensubu bulunduğu kabilelere de uygulanmasında, suçun şahsiliği prensibi göz ardı edilmektedir. Öte yandan bu tür kısas uygulamalarında suçun manevî unsuruna da dikkat edilmediği söylenebilir. Yani failin fiili işleyiş maksadı, kastî mi yoksa gayrı iradî mi yaptığı araştırılmamaktadır. Çeşitli Dinlerdeki uygulamalarda farklılıklar olmakla birlikte, işin özünde kısasın gerekliliği   benimsenmektedir.

Avrupa Birliğinde idam yoktur diye onların yanlışına ortak olmak zorunda değiliz. Amerika, Rusya, Çin, Japonya gibi bir çok ülkede idam cezası halen uygulanmaktadır. İdam cezası gereksiz çağ dışı demek esasen işin özünü anlamamak demektir.O halde şimdi soruyorum, Amerika, Avrupa Birliğin ‘den daha mı geri? Hayır. İdam cezası var ve gerektiğinde uygulanıyor. Bizde İdam cezasını mutlaka geri getirmeliyiz.Canileri,tecavüzcüleri, hainleri beslemeden hak ettikleri ceza ile cezalandırmalıyız.

Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin Kızılcahamam kampında, “Şu anda birçok insanımız kamuoyu araştırmalarında idam yeniden gelsin diyor” şeklindeki sözleriyle konu bir kez daha tartışılır hale gelmiştir. Bu açıklama bence hayırlı olmuştur.Vicdanlarda konu yeniden yankılanmış ve bir an önce gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği, halkın büyük çoğunluğunun idam cezasının geri getirilmesine taraftar olduğu görülmüştür.

İslâm fıtrat dinidir. Aslında kısas da fıtratımıza en uygun olan cezadır. İdama, Kısasa karşı çıkanların bir yakını bir cani tarafından öldürülse, eline geçirdiği ilk yerde yargılanmasına bile müsaade etmeden kendi öldürmeye kalkmaktadır.Artık ikiyüzlü davranmaya gerek yoktur.İdam cezası çağ dışıdır diyenler, şeytanları bile şaşırtacak şekilde işlenmiş olan vahşet,cinnet,tecavüz ve terör olaylarını masum görmektedirler.Hâlbuki esasen bu fiiller çağdışıdır. Bu fiillerin failleri de insanlıktan nasibini almamış zavallılardır. İdam cezası talebi, mağdur olanların, kan döken canilere karşı meşru müdafaa girişimidir.Kamu vicdanını tatmin etmeyen hiçbir ceza da adalet değildir. Her hak sahibine hakkını vermek adaletin gereğidir.

İdam cezasının yeniden geri getirilmesi demek, öldürmelerin azaltılmasına yönelik bir durumdur.Esasen herkesin yaşatılmasına yönelik bir caydırıcı ceza biçimidir.Öldürmezsen öldürülmezsin.Öldürürsen sende öldürüleceksin.İdam cezasının geri getirilmesi halinde genel olarakcaydırıcı etki yapacağı aşikârdır.Allah(c.c.)’ın bizlere bildirdiği yasalarında hayat vardır.İslâm’ı gerçek anlamda anlayıp yaşamayı her birimize Rabbim nasip eylesin. Sıhhat ve afiyetler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Lütfi Ersöz Arşivi