2 büyük düşmanımız var; "nefs-i emmare ve şeytan"
İnsanın en önemli iki temel düşmanının olduğunu, Kur’an ve Sünnetten öğrenmekteyiz. İki temel düşmandan ilki nefis, ikincisi ise şeytandır. Nefis ve Şeytan durmadan kötülüğü emreder. Şeytan, insianın içinde bulunan kötü düşünce ve arzuları körükler, insan nefsine kötülüğü sevdirir. Bu sebeple insanın kötülük yapmasını kolaylaştırır. Şeytan, insanları kötülüğe düşürebilmek için durmadan çalışır, isim değiştirir, cisim değiştirir. Nefsinin ve şeytanın istek ve arzularına uyan bir kişinin de yapamayacağı kötülük yoktur. Şeytanın istek ve arzularına boyun eğip, memnun edenler, artık şeytanı bile sollamaktadırlar. Kur’an ve sünneti çok güzel anlar ve tanırsak, en temel düşmanları da bütün özellikleri ile tanıma ve onlardan korunma imkânlarına sahip olabiliriz.
Maddi ve manevi bütün konularda işlerimizi planlı, programlı yapmak başarılı olmamızın temel şartıdır. Müslüman, hiçbir zaman nefis muhasebesini ihmal etmemelidir. Hür irademizle benimsemiş olduğumuz dinimiz İslâm’ın emir ve yasaklarına göre hayatımızı yaşamakla yükümlüyüz. Her zaman nefsimizle hesaplaşıp, yanlışlardan uzak durarak Kuran ve Sünnete uygun olarak hayatımızı yaşadığımızda güzel ahlâk sahibi oluruz. Biliriz ki, nefis muhasebesinin ihmali, gerçek âlemde iflasın işaretidir. Ahirette iflas etmemek için de her zaman nefis muhasebemizi yapmamamız kurtuluşumuz için gereklidir.
Kur’an ve Sünnette çok net uyarıldığımız iki temel düşmanımız vardır. Birincisi nefsimiz, ikincisi de şeytandır. Nefis ile ilgili ayet-i kerimede; “…Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder…” (Yusuf Suresi âyet:53) buyurulmuştur. Durmadan kötülüğü emreden içimizdeki düşmana karşı her zaman teyakkuzda olup, aklımızı kullanıp kurtuluşa erecek ameller yapmalıyız. Şeytan da durmadan kötülüğü emretmektedir. Kur’an-ı Kerimdeki bir çok âyet-i kerimede ve birçok hadis-i şerifler de şeytan açıkça anlatılmaktadır. Âyet-i Kerimelerde: "Ey İman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkakki o, edepsizliği (yüz kızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah’ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir."(Nur Suresi Ayet: 21) "Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.(Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir; hâlbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir. İşte onların yeri cehennemdir; ondan kaçıp kurtulacak bir yer de bulamayacaklardır.” (Nisa Suresi Ayet: 119-120-121.) "Şüphesiz şeytan, sizin düşmanınızdır, Sizde onu düşman tanıyınız. O kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.” (Fatır Suresi Âyet:6) “Ey Âdemoğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır» demedim mi? Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?” (Yasin Sûresi Âyet :60,62) “Ey insanlar!... Şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır. O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara Suresi âyet:168-169)
“Eğer şeytandan bir vesvese gelirse hemen Allah'a sığın. Çünkü O işitendir. Bilendir.” "Takvaya erenler var ya, onlara Şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.” "Şeytanların kardeşlerine (insanlardan) gelince: onları şeytanlar sapıklığa sürükler. Sonrada yakalarını bırakmazlar. "buyurulmuştur. (Araf Suresi Ayet: 202, 201,202) "Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde o’nun (şeytanın) bir hâkimiyeti yoktur. O'nun (Şeytanın) hâkimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır.” buyurmuştur. (Nahl Suresi Ayet: 99-100) buyurulmuştur.
Ayet ve hadislerde şeytanın insan için açıkça düşman olduğu bildirilip, Eûzübillahimineşşeytanirracim diyerek korunmamız istenmektedir. Hatta Muhsinlere asla zarar veremeyeceği açıkça belirtilmektedir. Kendi içimizdeki nefsimizi ve şeytanı çok iyi bilerek, onları mağlup edici davranışları sergilemeliyiz. Aksi halde kaybedenlerden oluruz. Başarılı olmanın temel şartı, planlı, programlı bir şekilde vahiy bağlantılı çalışma ile mümkündür. Günlük hayatımızdan ehemmiyetsiz kabul ettiğimiz birçok şeyi bile planlayıp hesaplamak suretiyle gerçekleştirmek durumundayız. Bunu bir örnekle ile izah etmek gerekirse: Küçük bir ticarethane sahibi bile elindeki sermayeyi, borç ve alacak dengesini korumak için sürekli muhasebesini yapar. Bunu asla ihmal etmez, bilir ki hesabın ihmali, iflasın işaretidir.
Ne garip tecelli ve ne acı hakikattir ki, sınırlı olan dünya hayatı için durmadan hesaplar yapan bizler, anlaşılmaz bir gafletle nefis muhasebesini terk etmekteyiz. Aslında hem dünya hem de ahiret için çalışarak, her ikisinde de başarılı olmak menfaatimiz icabıdır. Üzerimize düşen görevlerin mesuliyetini idrak ederek, Müslümanca yaşamaya gayret etmeliyiz. Nefis muhasebesini asla ihmal etmemeliyiz. Nefsimizi; nefs-i emmare, nefsi levvame, nefsi mülhime derecelerinden kurtararak en azından nefsi müdmainne ve daha üst mertebelere; nefsi raziye, nefsi marziyye, nefsi kâmile derecelerine ulaştırmak için gayret sarf etmeliyiz.
Allah'a ve Resulüne gerçek manada inananlar üzerinde şeytanın bir hâkimiyeti yoktur. Kur’an ve Sünnet ’ten yoksun olan gönüller Şeytanın tuzaklarına düşüp, yaptıkları, zulümler ile şeytanları bile sollamaktadırlar. Şeytandan korunma yolları belli ve esasında çok kolaydır. Euzü Besmele çekip, Kur’an Sünnete uygun güzel bir hayat yaşayınca Şeytan çaresiz kalacaktır. Ancak şeytanı bile sollayan İnsanlardan gelebilecek tehlikeleri, zararları kestirebilmekte mümkün olmamaktadır.
Allah (c.c.), her birimizi, nefsin, Şeytanın ve Şeytanları bile sollayan Zalimlerin şerrinden korusun. Sırat-ı müstakim üzere hayat yaşayan Mü’minlerden olmamız duası ile sıhhat ve âfiyetler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.