İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

Aksaray'da Çekilen İlk Film ''Toprak'' (1952)

Aksaraylı Nedim Otyam'ın Kurduğu Barbaros Film Şirketi (1950)

1950 yılında Aksaraylı (Demirci köy) Mahmut Makal adında 17 yaşındaki bir genç öğretmenin ‘’köy notları’’ adıyla Varlık dergisinde yayınlattığı yazıların kitap olarak basılması Türkiye’de ‘’köy edebiyatını’’ başlatır. Üstelik dünyaya yayılan bir etkisi olur. Köy hayatının gerçeklerini dile getiren yazılar Mahmut Makal’a zor günler getirse de, edebiyatımıza, sinemamıza ve o dönem ki siyasetimize konu olan ve yön veren etkisiyle unutulmaz bir yer edinir, yerli ve uluslararası edebiyatta da başyapıt olarak kalır. Kendisinden etkilenen, esinlenen usta yazarlar, aydın kesimler, bu kitap sayesinde Türk köy hayatı gerçeklerini görerek, toplumun özü olan köylülerin sorunlarını, çözmek için kabullenir ve işe koyulurlar. Sanatçılar, köylünün sesi ve çığlığı olarak köy hayatına dair şiirler, romanlar, tiyatro oyunları yazmaya eğilirler. Senaryolar hazırlayıp, filmlerini çekmek için ekip halinde Anadolu’yu tanımaya yol alırlar. Yazılan kitaplar ve çekilen filmler sayesinde köylü, köy hayatı ve buna bağlı olarak, hayvancılık, tarım ve çiftçilikle uğraşan Anadolu insanının uğraştığı sorunlar gündeme gelir. Sağlık, ulaşım ve güvenlik sorunları, eğitim ve sağlık imkansızlıkları, vergi yükü, devlet destekleri yahut yanlış politika veya uygulamalar gibi baş edilmez ve çözüm bulunamaz hatalar da, yıllarca göz önüne getirilerek, eksilmez, azalmaz bir önemle, eskimeden yazında ve sinemada işlenmeye, habire bahsedilmeye ve konu olarak kalmaya da, sonraki yıllarda da devam eder.

Ülkenin atlattığı 2. Dünya Savaşı buhranı sonrası toparlanarak büyük ilerleme kaydeden ve kendi seyircisini yeniden yakalayan, sinema gişelerinin yoğunluğundan aldığı ivmeyle hızlıca büyümeye çalışan Yeşilçam’da köy ve köylü imgeleriyle dolu filmler bu kitap sonrası daha çok ve daha hızlı çekilmeye başlar. Bu filmlerin en başında gelen Toprak filmi, Mahmut Makal gibi yine Aksaraylı olan Otyam Kardeşler’in ağabeyleri olan Nedim Otyam’ın yabancı ortağıyla beraber 1952 yılında kurduğu Barbaros Film şirketinin çektiği ilk filmdir.

Otyam Kardeşler

Aksaraylı üç sanatçı erkek kardeşin en büyükleri olan besteci, yönetmen, yapımcı, orkestra şefi ve öğretim görevlisi Nedim V. Otyam (1919-2008), ailesinin Aksaray’dan Ankara’ya taşınmasından sonra Ankara’da 1919 yılında doğdu. Nedim Otyam ilk-orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı. Ardından girdiği Ankara Devlet Konservatuvarının Nefesli Sazlar Bölümü’nün ilk mezunlarından oldu. Sonrası günümüz Cumhurbaşkanlığı Filarmoni orkestrasında görev aldı. Aynı zamanda koro yönetmenliği de yapan Otyam, Ankara Radyosu Çocuk korosu ve Ankara Halkevi korolarını da yönetti. İstanbul Şehir Tiyatroları’nda yöneticilik yaptı, İstanbul Belediyesi Konservatuvarı ve Mimar Sinan Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev aldı.

1950 yılında Atlas Film Şirketiyle çalışmaya başlayarak, Yeşilçam’da ünlü pek çok filmin müziklerini besteledi. Kendisi ayrıca Türkiye’nin ilk özgün film müziklerini yapan, büyük bir orkestra ile yaptığı müziği kayda alan ilk besteci oldu. Atlas Film şirketinden ayrılarak 1952 yılında kurduğu Barbaros Film Şirketi’yle film yapımcılığı sektörüne girdi. Bu sektörde 1952-1964 yılları arasında film yönetmenliği yaptı ve 6 film çekti. “

1951 yılında film müzikleri hazırlamaya başlayan Nedim Otyam ve 1965-1998 yılları arasında hazırladığı müziklerle, farklı tarihlerde, farklı film festivallerinde 6 filmle En İyi Müzik ödülü aldı. Ayrıca, 1979 yılı Kültür Bakanlığı 25.Yıl Sanat Şeref Ödülü, 1999 yılında 36. Altın Portakal Film Festivali Yaşam Boyu Onur Ödülü, 2000 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Emek Özel Ödülü, 2005 yılında 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali Onur Ödüllerini aldı.

Kardeşleri Nusret Kemal Otyam (d. 1922- ö. 2015) ve Fikret Otyam (d. 1927- ö. 2015) ile beraber Barbaros Film şirketinde yaptıkları ilk film, Mahmut Makal’ın o günlerde ünlenmiş ‘’Bizim Köy’’ yazılarında anlattığı yoksul ve zorluklarla geçen Anadolu köylüsünün hayatının bir benzerini, kurguladığı hikayeyle, Anadolu sevgisiyle dolu Fikret Otyam’ın gözünden ortaya koyan ‘’Toprak’’ adlı filmdir.

Kardeşlerden ikincisi olan şair, yazar ve eczacı Nusret Kemal Otyam (1922-2015) Üsküdar’da doğup, üç yaşında Aksaray’a getirildi. İlk-orta öğrenimini Aksaray’da, liseyi Konya’da bitirdi. Ardından İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini 1946 yılında tamamladı. Ankara’ya yerleşerek eczane açtı. Emekliliğinden sonra Aksaray’a dönüp yerel bir gazete de yazarlığa devam etti. Nusret Kemal Otyam, eczacı rolüyle, Toprak filminin de oyuncularından biridir.

Toprak filminin senaryosunu yazan ve üçüncü erkek kardeş olan yazar, ressam, gazeteci, fotoğrafçı ve senarist Fikret Vesim Otyam, 1927 yılında Aksaray’da doğdu. 9 Ağustos 2015 tarihinde Antalya’da vefat etti. Eşi Filiz Otyam’dır. Babası Aksaray’da eczacı iken, ilk ve orta öğrenimini burada yapmış, sonrasında Ankara ve Kayseri’de lise öğrenimini tamamlamıştır.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Orta Resim Bölümünü ve Bedri Rahmi Eyüboğlu Resim Atölyesini bitiren Fikret Otyam, öğrenimini İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümünde tamamladı (1953). Son Saat, Dünya, Ulus, Akın, Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı, 1960’ta Söz’de genel yayın yönetmeni, 1988-89’da Müdafa-i Hukuk dergisinde yazı kurulu başkanı oldu. Emekli olduktan sonra, siyasi çekinceleri dikkate alarak Antalya-Gazipaşa’ya yerleşti.

Harran, Hoyrat, Mayın ve Irıp ile 1962 TDK Deneme-Eleştiri-Gezi Ödülü;1963, 1965, 1966, 1967,1969 ve 1977 Ankara Gazeteciler Cemiyeti Altın Kalem Armağanları; 1998 yılı Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü’ne değer bulundu.

Aksaray'ı Festivale Taşıyan İlk Film ''Toprak'' (1952)

Anadolu’nun, tarihsel varlığı ve gelişimi açısından bakıldığında nadide olmayan bir kenti, bir yöresi yok gibidir. Bunun yanında pek çok şehrin, ilçenin, köyün hakkında onlarca, yüzlerce hatta binlerce kitap yazılmış olduğu da İstanbul, Edirne, İzmir gibi büyük şehirlerden hareketle, Anadolu’daki pek çok kent için de bu kolaylıkla söylenebilir. Hafıza, bellek denilince ilk akla gelen şey yazılı, basılı metinler olduğu için Sinema hep arka planda destek konumunda bırakılır. Ya da sinema, akıllara hep sonradan gelen ‘’… hatta filmi de var!’’ ibaresi gibi, mevzuya sonradan eklenen bir artı özellik, fazladan kazanım olarak hayatımızda yer edinmiştir. Çağın değişmesi ile sinemaya ayrılan yer de artık dünyada değişmiştir. Her şey için, her alan, her sektör için bu geçerliyken Tarih alanında da artık, vazgeçilmez bir yere erişen sinema, insanlık için bir kütüphane gibi işleve sahip olmuştur.

Dolayısıyla bir yerin veya bir topluluğun her alandaki ögesine, tarihine, kültürüne ve folkloruna dair bilgilere, sadece sözel, basılı ve yazılı kültür ürünleri değil, artık kamera da şahitlik etmektedir. Sayesinde erişebildiği her kare ile sinema veya beyaz ekran; hayatımızda kapladığı alan itibariyle, artık vazgeçilmez bir kaynak konumundadır. Buna örnek olarak çekildiği dönemin gündelik yaşamından ânlar, dakikalar, görseller sunmasıyla eski-yeni filmler, aynı zamanda o döneme dair bir kültür arşivi, her şey için bir kayıt defteri ve bir tarih derleme çalışması niteliğindedir.

Aksaray’da da çekilen bazı filmler Aksaray için, kültür ve yaşam belleğimize dönemine dair gerçekçi kayıtlar kazandırır. İşte bahsettiğim bu tür filmlerden ilki 1952 yılında, ‘’Aksaray’da çekilen ilk film’’ olan dram türündeki, 68 dakikalık “Toprak” filmidir. Bu 68 dakikanın, o dönem ki film sansür kurulundan artan film olup olmadığından, bir sinema takipçisi ve okuru olarak ben de emin değilim. Çünkü usta sinema tarihçileri, filmin Cannes Film festivaline gidebilmesi için, birkaç kez Mussolini yasalarından türetilmiş benzer sansür kurallarına dayanarak, bazı sahnelerinin yeniden montajlandığından veya değiştirildiğinden bahseder. Sonuçta, festivale gitmeyi kaçak yolla da olsa başardığına göre de, o dönem ki, film sansür ve denetleme kurulundan belki de makas yemekten de kurtulamamıştır.

Bir şehrin sinemasal temsiliyeti, sadece o şehre ait filmleri incelemekle sınırlı değildir. Aynı zamanda, sinemanın bir kültürel bellek oluşturma, kimlik inşasına katkıda bulunma ve toplumsal değişimleri yansıtma gücünü de kapsar. Aksaray özelinde çekilen filmler, şehrin zaman içindeki dönüşümünü, kültürel evrimini ve toplumsal dinamiklerini anlamak için eşsiz birer kaynaktır. Bu filmler, gelecekteki araştırmacılar ve sinemaseverler için, bir şehrin sinema aracılığıyla nasıl okunabileceğine dair önemli örnekler sunmaktadır.

‘’Toprak’’ filmi, Aksaray'ın o dönemdeki kırsal-köy yaşamını, insan ilişkilerini, ekonomik zorluklarını ve toplumsal yapısını dönemin koşulları içinde belgeler niteliktedir. Film, sinemasal anlatısıyla bir dönemin panoramasını sunarken, aynı zamanda Aksaray’ın görsel kimliğinin beyazperdeye nasıl aktarıldığına dair önemli bilgiler verir. Bu tür filmler, sinemanın bir şehrin ruhunu yakalama ve onu geniş kitlelere sunma yeteneğinin en güzel örneklerindendir.

Otyam Kardeşler’in 1952 yapımı ‘’Toprak’’ filmi, Aksaray sinema tarihinde bir mihenk taşı niteliğindedir. Bu film, tamamen Aksaray'da çekilmiş olması, şehrin sosyo-kültürel gerçekliğini tüm çıplaklığıyla yansıtması ve hatta dünya genelinde festivallerde Aksaray'ı tanıtan ilk film olması gibi özellikleriyle öne çıkar. ‘’Toprak’’, sadece bir film olmanın ötesinde, Aksaray’ın sinemadaki ilk ve güçlü sesi olarak kabul edilebilir.

Filmin çekildiği tarihte Aksaray bir ilçe iken, o dönem köy olan ‘’Sultanhanı’’, günümüzde Aksaray iline bağlı büyük bir ilçedir. Sultanhanı’nda çekilen bu filmin başlangıcında, hikâyenin yaşandığı mekân olarak özenle Aksaray ve tarihi tanıtılır. Aksaray’ın, haritadaki konumu, resmi daireleri, çarşıları, doğal ve coğrafi güzellikleri, tarihi ve turistik yerleri ve ilçelerine dair yaklaşık on dakikalık tanıtım görüntüleri, filmin başında bir masadaki memur rolünde görülen ‘’anlatıcı’’ tarafından seyirciye aktarılarak gösterilir. Anlatıcı, o dönem ki Aksaray Belediye Başkanı olan, bu kitabında ithaf sayfasına film ekibi hakkında yaptığı konuşmayla ilham veren, Ahmet Nuri Kadıoğlu’dur.[1]

Dr. Mustafa Fırat Gül’ün, ‘’Aksaray’ın Hafızası’’ adlı kültür sanat dergisindeki ‘’Toprak’’ filmine dair yazısından Belediye Başkanı Ahmet Nuri Bey’i hatırlayalım:

‘’Toprak filmi çekilmeye başladığında Aksaray’a gelen 15 kişilik Barbaros film ekibi, Aksaray girişinde büyük bir kalabalıkla, alkışlarla karşılanır. Ardından konaklamaları için kendilerine hazırlanan Gazi İlkokuluna giderler… Film ekibi hazırlıklarını sürdürürken, şehir halkı da ona bağlı olaraktan, yerine göre merasimlerle, yerine göre alkışlar ve desteklerle, her yeni duruma eşlik ediyordu…

‘’4-5 günlük bir hazırlıktan sonra nihayet filmin çevrilmesine karar verilmişti. Bunun için Şehir Kulübünün bahçesinde bir merasim hazırlandı. Birkaç sahne de çekilecek ve misafirlere bir filmin nasıl çekildiği gösterilmiş olacaktı. Belediyenin önündeki bahçeyi ve duvarları kalabalık bir meraklı kütlesi kaplamıştı. Nihayet sıra merasimine gelince şehir bandosu İstiklal marşını çaldı ve arkasından sözü değerli Belediye başkanımız Ahmet Kadıoğlu aldı:

Değerli sanatkâr misafirlerimiz, aziz hemşehrilerim, Bugün sevgili Aksaray’ımız için hepimizin için de neşe ve iftihar yaratan, ümitler parlatan bir çalışmanın başlama günüdür. Tarihte Aksaray adıyla büyük bir medeniyet aleminin merkezi olduğunu bildiğimiz ve yakın mazide senelerce unutulmuş, ihmal edilmiş olduğu için her birimizin içi yanan Aksaray’ımızın birkaç yıldan beri artık talihi döndü. Ve artık öğünebiliriz: Aksaray’ın sesi çıkıyor. Bu ses yurdun içinde duyuluyor. Ve artık güvenebiliriz: Aksaray’ın bütün evlatları Aksaray için çalışıyor. Onun için feragat ve fedakarlığı göze alabiliyor.

İşte bugün, bu dakikada bütün Aksaraylılara örnek bir fedakârlık ve feragatin başlangıcındayız. Aksaray’ımızın yetiştirdiği genç sanatkâr Nedim Otyam (Nedim Ağabey) bir film şirketi kuruyor. Çevireceği ilk filmin senaryosunu Otyamlardan Fikret hazırlıyor. Bu filmin adı Toprak. Vaka Aksaray’da geçer. TOPRAK. Bu da Aksaray’la ne güzel bağdaşıyor. Kendi şirketindeki ilk eserini memleketinde veren Otyamların bu hizmeti ne unutulmaz hizmet… Onlarla iftihar ederiz.

Başta Otyamlar olduğu hâlde memleketimizde misafir olarak çalışan değerli sanatkarlara Aksaraylılar adına hoş geldiniz der, muvaffakiyetler diler ve sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Bu memlekete hizmet edenler su gibi aziz, toprak gibi bereketli olsunlar…’’[2]

Türk sinema tarihinde 1952 yılında çekilen ‘’Realist-gerçekçi ilk köy filmi’’ olarak tanımlanan bu film, Aksaraylı Otyam kardeşlerin ve arkadaşlarının ortak emekleriyle hazırlanmış, siyah beyaz ve sesli çekilmiş bir filmdir. Türkiye adına, zor da olsa, yurtdışında film festivallerine katılsa da her hangi bir ödül alamamıştır.

Toprak filminin yapımcılığını ve yönetmenliğini Nedim Otyam (1919-2018) üstlenirken, filmin senaryosunu yazan Fikret Otyam (1927-2015), eserlerinde belirgin olarak görülen Anadolu insanı ve ona dair yerel temaları, tuval ve fotoğraflardan sinemaya bu filmle taşımıştır. O yıllarda çıkarılan Toprak Reformu yasalarını ve eskiden beri Anadolu’da var ola gelen Toprak Ağalığı’nı, köylülerin yaşadığı zorlukları Türk Sineması’nda konu olarak işleyen ilk film, ‘’Toprak’’tır. 8 Ocak 1953 tarihinde yayınlanmış olan Toprak filminin oyuncu kadrosu ise Nevin Aypar, Sedat Ergin, E. Sabri Baştuğhan, Semavi Eruz, Rana Şıvga, Faik Coşkun, Melahat Coşkun, Nervin Lav, Nusret Otyam, Mürüvvet Tekmen, Ahmet Mutlu, Mehmet Hamzakadı gibi isimlerden oluşur. Filmin Rejisör yardımcılığında yine Otyam’lardan bir başka isim olan, Zinnur Otyam bulunur.[3]

Filmin senaryosu ise özetle şöyledir: ‘’Sultanhanı köyünden Ümmet adlı genç, köyün varlıklılarından Rıza Çavuş adlı toprak sahibinin yanında ırgat olarak çalışmaktadır. Ümmet, Rıza Çavuş’un yanında büyüyüp yetiştiği için Rıza Çavuş’a minnet duyar, ona ve ailesine karşı sevgi ve hürmette kusur işlemez. Rıza Çavuş da Ümmet’i sadece ırgatı, işçisi olarak değil, yanında yetiştiği için oğlu gibi sevip saymakta, koruyup kollamaktadır.

Ümmet, Rıza Çavuş’un evinde ev işlerine bakan İret’e âşık olur. Rıza Çavuş’un kızı Nesibe ise eskiden beri Ümmet’i sevmektedir. Fakat Ümmet’in İret’e olan ilgisini gördükçe kıskançlıktan kontrolünü kaybeden Nesibe, İret’e sürekli kötü davranmakta, onu azarlamak ve tartaklamak için her fırsatı kullanmaktadır. İret’e yaptıkları zulüm derecesine varan Nesibe, öbür yandan da Ümmet’in gönlünü kazanmaya uğraşır. Nesibe’nin kendisine olan ilgisini fark eden ve bundan rahatsızlık duymaya başlayan Ümmet ise artık katlanamaz bir hale gelir. O yıllarda çıkarılan Toprak Reformu yasalarına göre başvurduğu devletten küçük de olsa toprak sahibi olmaya hak kazanan Ümmet, Rıza Çavuş’un kendisinden zarar görmesinden korkarak, onun yanından annesiyle beraber ayrılma kararı alır. Rıza Çavuş, oğlu gibi koruduğu, sevdiği Ümmet’e ayrılık izni verir.

Yaşlı annesiyle taşındığı yeni evde Ümmet, Rıza Çavuş’un ve diğer köylülerin yardımıyla geçinmeye çabalar ve zor da olsa ardından İret’le evlenir. Bir yıl sonra İret ile Ümmet’in bir çocuğu olur ancak yoksulluk ve bakımsızlıktan çocukları, zatürre hastalığına yakalanır ve kaybederler. İkinci çocuklarının doğumu sırasında ise Ümmet, bu kez başka bir facia daha yaşayarak, hanımı İret’i kaybeder. Ümmet ve İret’in evliliğinden sonra geçmişi bir kenara bırakan Nesibe ise İret’in ölümüyle, geçmişte İret’e yaptıklarından pişman olduğu için zor durumda kalan Ümmet’e yardım ederek, telafi etmek ister. İret ve Ümmet’in kızını sahiplenme kararını Ümmet’e iletir, Ümmet de bu karara mecburen uymak zorunda kalacaktır.’’

Konusu ve tarihi geçmişi açısından Türk sinema tarihinde önemli bir yere sahip olan Toprak filminin Aksaray için önemi, Aksaray ilinin tarihine ve folkloruna dair zengin bir içeriğe sahip olması ve bunu 1950’lili yıllarda kayıt altına almasıdır. ‘’Büyük Devrim Çağında Aksaray’’ adlı kitabında Aksaray’ın 1910-1930’lu yıllarını anlatan Faruk Zeki Perek’in Aksaray hakkında anlattıklarını, sosyo-kültürel yaşam, inanç ve ibadet, örf ve adetler, çarşılar, pazarlar, giyim-kuşam, hastane ve sağlık hizmetleri… gibi unsurları, bu filmin hemen hemen her karesinde görebilmekteyiz. Zaman olarak Toprak filmi 1950’li yıllarda geçen bir hikâye olsa da, görüntülerdeki Aksaray’daki şehir ve köylü yaşamının aslında gelişmeler kaydetse de, 1930’lu yıllara göre çok da fazla değişmediğini ortaya koyar.

Filmin girişinde yer alan Aksaray tanıtım görüntüleri ile devrim çağından sonraki kalkınmaya çabalayan Aksaray’ın sahip olduğu birçok tarihi ve o dönemki modern yapının görünümü, konumu, çevresi ve yapısı ile ilgili bilgiler verilir. Belgesel niteliğindeki tanıtım görüntülerinde şehir meydanı, hükûmet konağı, adliye binası, maliye binası, kaymakamlık, halk kütüphanesi, şehir parkı, Ulu Cami ve çevresi, Eğri Minare ve çevresi, Beramuniyye Medresesi, Zincirli Medrese, Selime Katedrali, Sultanhanı ve Ağzıkarahan gibi yapıların tarihi özelliği, konumu, durumu hakkında bilgi anlatıcı tarafından izleyiciye iletilir. Filmin yapısı, izleyici bakış açısından düşünüldüğünde genel itibariyle, o dönem ki Aksaray ve konumu, Aksaray’da halk, yaşam, kültür, modernleşme gibi unsurlar hakkında seyircinin yeterli bilgiye erişmesini sağlar. Film ekibinin, asıl gayesi olan Aksaray’ı tanıtmak amacına filmin başlangıcında bulunan görüntüler ile festivale katılması birleştirilirse, büyük oranda başarıya eriştiği söylenilebilir.

Yazar, şair, gazeteci, fotoğrafçı, senarist Fikret Otyam

Toprak filmi, Aksaray’ın 1950’li yıllardaki tarihi değerler yanında, gündelik yaşamına ve Aksaray folkloruna dair de bizlere bilgi vermektedir. Filmin tema olarak köyde-köy hayatını yansıtıyor olarak kurgulanması yanında, o dönemki köylüye göre modern hayat sayılan kasaba merkezinin de çekimlerde bulunuyor olması; Aksaray merkez halkı ve Aksaray köy halkının gerçek hayatta olduğu gibi ekranda da aynı filmde birlikte görünmesi de filmin ilklerindendir. Böylelikle ikisi hakkında da giyim-kuşamına, sünnet, düğün, cenaze merasimlerine, tarım-hayvancılık faaliyetlerine, ticaret-pazar alışverişlerine, sağlık hizmetlerine, örf ve adetlerine, geleneksel halk mimarisine, yeme-içme kültürüne, yerel ağız ve dönemin gündelik konuşmalarına dair pek çok folklorik ve tarihi ögeye filmde yer verilmiş ve seyirciye doğrulukla gösterilmiştir.

Filmin köy sahnelerinde köy halkı, Aksaray merkezinde çekilen çoğu sahnelerde, Aksaray halkı da oyuncu veya figüran olarak görünür. Yerli halk, kadın ve erkek çoğunlukla gündelik kıyafetle, yerel giysileri ile görünürken, memur ve esnaf takımı iş elbiseleri, ceket, pantolon, gömlek, kravat gibi modern kıyafetlerle ekrana gelir. Çarşıda geçen sahnelerde ve köy sahnelerinde, Aksaray halkının gündelik yaşantısı ekrana, film ekibince var olduğu gibi yansıtılmaya çalışılır.

Yine bunların yanında Aksaray’ın güzellikleri göz önüne serilmek ve tanıtılmak için panoramik manzaraların çoğunda Sultanhanı ile köy civarındaki yörenin doğal ve tarihi güzellikleri sık sık filmde izleyicilere sunulur.

[1] Bu bilgiyi ileten Dr. M. Fırat Gül’e buradan teşekkürlerimi sunuyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi