Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Kosova Priştina’da 13. Ufuk turu

Kosova Priştina’da 13. Ufuk turu

Konya Sivil toplum kuruluşları platformunun düzenli olarak 12 yıldır düzenlediği Ufuk Turu kurumsal bir kimlik kazanmıştır. 2016 Yılındaki 13. Ufuk Turu ilk defa yurt dışında19-23 Mayıs tarihlerinde Kosova Priştinada gerçekleştirilmiştir. Platform’un çatısı altında; Cemiyet, dernek, vakıf, sendika v.b. farklı düşüncelere mensup 160 kuruluş bulunmaktadır. Flatform; farklılıkları bir zenginlik olarak görüp, olmazsa olmaz ortak kazanımların muhafazasının sağlanması ve ortak değerlerimizin üzerinde ittifakın temini için önderlik edip, örnek çalışmaları yaparak marka olmayı hedeflemiş bulunmaktadır.

     Sivil Toplum Kuruluşları mensupları, gönüllüleri, genel olarak, hem dünya, hem de ahiret hayatında kurtuluşa, huzura kavuşabilmek için maddi ve manevi yönden büyük fedakârlıklarda bulunan, insanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası dokunandır düsturunu kendilerine rehber edinmiş, Allah (c.c.)’ın rızasını kazanmak için çalışan güzel insanlardan müteşekkildir.

     Konya ve kırkın üzerinde İl’den toplam 217 STK temsilcisi ile 19 Mayıs saat 19.00 da Konya havaalanından Kosova Priştina’yayaklaşlık 2 saat 15 dakikalık uçuştan sonra ulaştık. Programın icra edileceği Otel’e yerleştik.  Oda arkadaşı olarak Sürdürülebilir Çevre Derneği adına Şuayp Gökalp, İki Doğu- İki Batı Derneği adına katılan Yücel Kemandi kardeşlerimizle kalmamız plânlandığı için bizlerde büyük bir muhabbetle birlikteliğimizi sürdürdük. İlk günün sabahı oda arkadaşlarımızla birlikte yaptığımız yürüyüşle Pirinayı, genel olarak gezme imkânına sahip olduk.

    Programın Birinci Bölümü, 20 Mayıs Cuma günü saat: 10.00-12.00 arası 1. Oturum ve Açılışı ile başladı. Sivil Toplum Kuruluşları, Katılımcılar Tanışma ve Hasbihal programı gerçekleştirildi. Akabinde Cuma namazını Yaşar Paşa Cami’inde eda ettik. Yağmurlu bir gün olmasına rağmen hamdolsun, Priştinalı gençlerin yoğunluğundan da büyük bir mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Cuma namazı sonrası yemek faslından sonra ise İkinci Bölüm’e geçildi. Saat: 14.00-15.30 arası Türkiye’den katılan 217 kişilik STK temsilcisi ve otuz civarındaki Balkan STK temsilcileri ile birlikte toplam, 300 üçyüz’ü aşkın kardeşimizin katıldığı program, Mehmet Emin Parlaktürk Hoca efendinin Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.  13. Ufuk Turu açılış programına Kosova Çevre ve Planlama Bakanı, Kosova Müftüsü, Bakan Yardımcıları, Kosova Milletvekilleri, STK temsilcileri katıldı. Program, Protokol konuşmaları ile gerçekleştirildi.

Medeniyet Tasavvuru konulu Panel saat: 16.-18.30 arası; Prof. Dr. Önder Kutlu'nun yönetiminde, Prof. Dr. İbrahim Erol Kozak, Prof. Dr. Bilal Kuşpınar, Prof. Dr. Mehmet Emin Köktaş, Prof. Dr. Saffet Köse ve Yurtdışı Akraba Toplulukları Başkanı Doç. Dr. Kudret Bülbül, İslam Medeniyeti konusunda görüşlerini dile getirdiler veİslam Medeniyetinin özelliklerin sevgi merkezli geliştiğini, göçlerin medeniyete katkı sağladığını, yaşanan Zulümlere, ve adaletsizliklere en güzel çözümün İslâm da olduğu bütün yönleri ile irdelenerek anlatılmıştır.

İslâm Medeniyetine Yönelik Tehditler ve Fırsatlar konu başlıklı Panel, 3. Oturum 21 Mayıs Cumartesi günü saat:10.00- 12.000 arasında; Prof. Dr. Ali Akmaz'ın Yöneticiliğinde başladı. Panelde, Prof. Dr. Mesut Idrız, Prof. Dr. Mustafa Ağırman, Asist. Prof. Dr. Tarik Quadır ve Prof. Dr. Ali Akpınar, İslam Medeniyetine yönelik tehditler ve fırsatlar konusunda görüşlerini açıkladılar. 

    Asist. Prof. Dr. Tarik Quadır, konuşmasında Batılıların yanlış bir İslam algısı içinde olduğunu belirterek özetle şunları söyledi:

"Batılılar, İslâm’ı ve Hz. Muhammed(s.a.s.) Efendimizi yanlış algıladılar ve yanlış anlattılar. İslam onlara göre, Hristiyanlığın bozulmuş şeklidir. Haşa; Hz. Peygamber'de yalancı Peygamberdir. İslam kadına baskı yapan, şiddete dayalı bir beşer ideolojisi olarak tanıtıldı ve gösterilmiştir. İslam dünyasındaki radikal grupların oluşması da, bu kötü algıyı devam ettirmiştir. Batının İslam’a bakışındaki olumsuzluklara rağmen, İslam batıda çığ gibi büyümektedir. Müslümanlar olarak takvayı yani Allah şuurunu gençlerimize aşılayarak aşırılıktan kurtulur, İslâm’ın istediği ideal Ümmet oluruz. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), aşırılığı reddetmiş, daima orta yolu tercih etmiştir."    Devam edecek…

Prof. Dr. Mustafa Ağırman, bir sistemin bütününü değil de bir parçasını alırsanız,Hristiyanlıktan İslam, İslam’dan daHristiyanlık çıkarabilirsiniz diyerek başladığı konuşmasında şu görüşlerini aktardı.

"Hz. Ömer, İslam askerini korumak için Medine'den ayrılma yasağı ve deniz savaşları yasağı getirdiği için İslam fazla yayılamadı.  Hz. Osman bu yasakları kaldırınca bütün sahabelerİslam’ı yaymak için Irak, Mısır ve Suriye cephelerine dağıldılar.  Öyle ki, Medine boşalınca, Hz. Osman'ın düşmanları bu fırsatı kaçırmadı ve evinin etrafını sararak şehit ettiklerinde Hz. Osman'a yardım edecek kimse yoktu. İslam’ın barış, kardeşlik, adalet ve yeryüzünü imar etme anlayışı karşısında aşırı uçların yaşama şansı yoktur. Aşırı uçlar eninde sonunda yok olacaktır. Yeter ki biz omurgayı, deniz ve deryayı iyi muhafaza edelim. Parçacı anlayışla ortaya çıkan aşırı uçlar sadece Hz. Peygamberin cihadını esas alıyorlar. Hâlbuki Hz. Peygamber sürekli camide namaz kılan, fakirleri ziyaret eden, yaşantısı orta yol olan, sık sık giyeceğini ve bineğini değiştirmeyen, mutedil bir hayat yaşayan insandı. Parçacı yöntemle Hz. Osman'ı da, Hz. Ali'yi de şehit ettiler. Aşırı uçlar, bilgisizlikten ve kendilerini İslam düşmanlarına kullandıran maşalar ile oluşuyor. Bizim derenin taşıyla, bizim derenin kuşunu vuruyorlar. Mücahidlik ve zahidlik birbirine engel değildir. Bizim savaşımızda ibadettir. Savaşırken de kurallara riayet etmek gerekir. Barış zamanında mala ve cana kastediliyorsa orada aşırı uçlar var demektir. Hz. Peygamber savaşta bile, kadınları, çocukları, din adamlarını öldürmeyin, mabetleri yıkmayın, mamur yerleri harap etmeyin diye yasaklar getirmiştir."

Prof. Dr. Mesut Idrızde, Balkanlardaki İslami hareket ile İslam adı altında yapılan faaliyetleri anlattı.Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar da, mezhepleri ele alarak, hak mezheplerin ihtilafları bir rahmet ve zenginlik olarak görülmelidir dediği sunumunda özetle şunları söyledi:

"Ümmet arasındaki ihtilaf, ana meselelerde değil, tali meselelerdedir. Ümmet olarak azami müştereklerimizi konuşmalı, asgari farklılıkları zenginlik olarak görmeliyiz. Batılıların görevi, İslam’la uğraşmaktır. Biz kendi görevimizi yapmak yerine onları suçluyoruz. Mezhep imamları asla masum değildir.  Ehli kıble tekfir edilemez.  Müslümanı öldürmenin cezası ebedi cehennemdir."

     Aynı gün öğleden sonra 14.00-16.00 arasındaki 4. Oturumda,Yöneticiliğini Prof. Dr. Muzaffer Şeker'in yaptığı,  Medeniyetin İhyasında Sivil Toplu ve Balkanlar konulu panelde ilk olarak konuşan Asist. Prof. Dr. Eduart  Caka şunları söyledi:

     “Balkanlardaki Türkiye algısı Tarihi geçmiş, Kültür ve Siyasi anlam başlıkları ile incelenebilir. Tarihi geçmiş konusunda şöyle bir algı var. Osmanlı, Balkanlara girdi. İstanbul'dan önce Balkanlar alındı. 19. yüzyılda Balkanlar, Osmanlı'dan koparıldı. Fetih ile 19. yüzyıl arasında 5 asır boyunca neler oldu kimse bilmiyor. Osmanlının Balkanlara ve Rumeli’ye verdiği önemi biliyoruz. Türkiye'nin İstiklal Marşını yazan Mehmet Akif Ersoy bu topraklarda doğmuş bir Arnavut'tur. Balkanlar işgal edildiğinde Osmanlı zayıf olduğu için buradaki Müslümanlar sahipsiz kaldı. Tarih ideoloji olarak yazıldı ve ideolojik tarih oluştu. İkinci olarak ortak kültürümüz çok fazla. Bu kültür mirası bize Osmanlıdan kalmıştır.  Siyasi anlamda ise Türkiye dünyanın merkezi olarak, Balkanlar bölgenin merkezi olarak tanımlanıyor. Balkanlar sakin olursa, Türkiye'de sakin olur. Bu üç konu iyi analiz edilmeli ki, Balkanların Türkiye'ye nasıl baktığı anlaşılabilsin. Balkanları iyi tanıyan Balkan uzmanlarına ihtiyaç var.”

Doç. Dr. Halil Kurt ise konuşmasında özet olarak şunları ifade etmiştir:“Balkanlar Ballı ve Kanlı bir coğrafyadır.Balkanlarda %95 i Müslüman olan tek ülke Kosova'dır, Arnavutlardır.Bir Batılı, işgal altıda tuttuğu yerlerde, ülkelerde dolaşmaktan korkar. Çünkü yaptıkları zulmü bilirler. Ama Osmanlı mirasının devam ettiği ülkeler biz Türkleri kucaklar, bağrına basar. Osmanlı Tuna’ya kadar olan bölgeyi Vatan bellemiş, buralara nüfus aktarmıştır. Boşnaklar, Osmanlının gelmesi ile hemen Müslüman olmuşlar, Arnavutlar ise 200 yıllık bir süreçte İslam’ı kabul etmişlerdir. Geç olmakla birlikte tamamı sağlam bir şekilde İslam’ı benimsemişlerdir.”

     Prof. Dr. Muhammed Alıkonuşmasında özetle şunları belirtmiştir: “Türkiye'den gelen STK temsilcilerinin Balkanlarda yaptığı hatalar üzerinde durmuş, yerinde yapılacak araştırmalar ve incelemeler sonucunda istişare ederek yapılması gerekenlerin planlanmasının gerekli ve önemli olduğunu belirtmiştir.”
Panel sonrası Berât Kandiline denk gelen bölümde erkene alınarak; Ufuk Turu STK Balkan- Türkiye İşbirliği Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Çalıştayda; Temel Meseleler, Çözüm Yolları ve İşbirliği İmkânları derinlemesine analiz edilmiştir.

     Aynı gün Cumartesiyi Pazar’a bağlayan gece Berât Kandili olduğu için, birkaç Camide programlar organize edilmiştir. Priştinadaki Fatih Sultan Mehmet Camiinde Akşam namazı sonrası düzenlenen programda, Konya İl Müftüsü Prof. Dr. Ali Akpınar Gecenin önemi ile ilgili yaptığı çok özlü sohbetini,  Kosovalı Din adamı İsmail Ballek mütercimdik yaparak priştinalıkardeşlerimizinde bilgilenmeleri sağlanmıştır.

     22 Mayıs Pazar günü öncelikle Kosova Fatih'i Murat Hüdavendigar’ın Türbesini ziyaret ettik.Rabbimiz, bu vesile ile bütün Şehidlerimize, vefat eden Ecdadımıza Rahmet eylesin. Allah (c.c.); bizlere, hayırlı uzun ömürler ile birlikte, Dünyayı yeniden, Adaletle yönetmeyi nasip eylesin.Murat Hüdavendigar'ın Kosova Duasını aktarmadan geçemiyeceğim:

Murat Hüdavendigar, Kosova'ya geldiğinde, düşman ordusunun kendi ordusundan kat kat üstün olduğunu, arazinin son derece rüzgârlı ve tozlu, rüzgârın da düşman tarafından estiğini görür. Bu iki mahzuru, askerlere ve kumandanlara sezdirmez.

O gece sultanın gözüne uyku girmemiş, sabaha kadar ibadet etmiş, gözyaşları dökmüş, İslam ordusunun küffar karşısında muzaffer olması için Cenab-ı Hakk'a şu şekilde niyaz etmiştir:

“Ya İlahi! Mevlam! Bunca kere hazretin duamı kabul ettin. Beni mahrum etmedin. Ne olur gene duamı kabul eyle! Bir yağmur verip, bu zulümatı ve gubarı (tozu) def edip alemi nurani kıl, ta ki kafir askerini rahat görüp, yüz yüze cenk edeyim! Ya İlahi! Mülk ve kul senindir. Sen kime istersen verirsin. Ben dahi bir aciz kulunum. Benim fikrimi ve esrarımı sen bilirsin. Mülk ve mal benim maksadım değildir. Hemen halis ve muhlis senin rızanı isterim.

Ya Rabbi! Beni bu Müslümanlara kurban eyle! Tek bu Mü'minleri küffar elinde mağlup edip helak eyleme! Ya İlahi! Bunca nüfusun katline beni sebep eyleme! Bunları mansur ve muzaffer eyle! Bunlar için ben canımı kurban ederim. Tek sen kabul eyle! Asakir-i İslam için teslim-i ruha razıyım. Tek bu Mü'minler ruhuna benim ruhumu feda kıl! Evvel beni gazi kıldın, ahir şehadeti nasip kıl! Âmin!”

Sultan Murad Han'ın bu duasından çok geçmeden rahmet bulutları gelip Kosova sahrası üzerine boşandılar. Rüzgâr dindi, toz sindi, göğün yüzü açıldı. Büyük bir muharebeden sonra AllahüTeâla’nın yardımı ile Osmanlı askerleri, Haçlıları perişan etti, düşman kaçmaya başladı.

Bu büyük zafer üzerine Sultan Murat Han, Rabbine şükretti. Gaza meydanında dolaşırken sinsi bir saldırı sonunda ağır bir yara aldı. Duasının kabul olduğunu görmenin huzuruyla birkaç saat sonra şehadet şerbetini içti. Devam edecek…

Murat Hüdavendigar’ın Türbesini ziyaret ettikten sonra, İskender’i, futbolcu Prakazinin de köyü olan Adem Yaşar inin Şehid edildiği mekâna ulaştık. 1998 Yılında Sırpların yaptığı katliamı yerinde gördük ve hüzünlendik. Bir Ramazan günü, ailesi AdemYaşariye bugün yoğun saldırı olabilir, isterseniz Oruç tutmayalım su içmeye ihtiyacımız olur dediklerinde, en yakınlarına bizim Allah ile bir problemimiz yoktur. Bizim problemimiz Sırplılarladır diyerek Oruç’a niyetlenmişler, Sırpların saldırılarında aileden 57 kişi şehid edilmiş, sadece bir oğlu ve bir kızı kurtulabilmiştir.Yaşadıkları evleri korumaya alınmış, aynı zamanda bir Şehidlik oluşturulmuştur. Şehidlikte; Konya İl Müftümüz Prof.Dr. Ali Akpınar, Kur’an-ı Kerîm okuyup, dua ederek bağışlamıştır.

Şehidlikten sonra İstiklâl Marşımızın yazarı Merhum Mehmet Akif Ersoy’un Ata yurdu İpek ulaştık. Öğle namazımızı orada eda ettikten sonra Jakove şehrine gidip orada, Bektaşi Tekkesini, HadumiCami'ini ve Kur’an Kursunu ziyaret ettik. Jakoveden ayrılıp Prizen’e giderken Kuruşe’den geçtik. Kuruşedeki bütün Erkekler öldürülmüş olduğunu öğrenincede büyük bir hüzün hâkim oldu. O bölgeleri Kadınlar çalışıp bu günlere getirmiş olduklarını öğrendik. Acı içinde acıların yaşandığı bir coğrafya…Osmanlı yıkıldıktan sonra, Osmanlının sahip olduğu coğrafyalarda 64 Ülke kurulmuş ve herbirine farklı farklı zulümler uygulanmış, kardeşin kardeşle buluşması önlenmiştir.. Ama artık bütün zalimlere dur diyen bir Türkiye var.

Yedi düvel, zulümde birleşseler ne çıkar;

Zâlimlere “dur !” diyen, yeni bir Türkiye var.Cengiz Numanoğlu

Bu ve diğer coğrafyadaki kardeşlerimiz bizlerden büyük beklentileri bulunmaktadır. Yüzyıllık ayrılıktan sonra yeni bir seferberlikle özümüze dönmeye başladığımızın adımlarını görmenin mutluluğunu yaşadık. Hakikaten birçok Osmanlı eserininTİKA, STK, Belediyeler v.b. kuruluşlarımızın yaptıkları güzel çalışmalar ile restore edilip, hizmete açıldığını gördük. Rabbimiz, emeği geçenlerden razı olsun.Bu güzelliklerin artarak devam etmesi en büyük arzumdur.

     Aynı gün ikindi sonrası 37 otuz yedi Camisi bin beş yüz civarında tescilli eseri bulunduğu bildirile, Kosova’nın gerçek anlamda Osmanlı Şehri olan, Prizsen’e ulaştık. Tam ortasından geçenBistriça veya Akdere,Ak Drin nehrinin bir koludur. Ak Drin’den ayrılan Bistriça, Prizren’in ortasından geçmektedir. Kale bütün ihtişamı ile kendini göstermekte ve hissettirmektedir. Sinan Paşa Cami imamı Alı Birisha’nın muhteşem kıraatini dinleyerek, akşam namazını eda etme imkânı bulduk. Kılınan namazdan sonrası bütün kardeşlerimizin mutluluğu adeta gözlerinden okunuyordu. Cami yakınındaki Kıraathanelerde bizlerin usulünde ve damak zevkimize uygun çaylarımızı yudumlarken de büyük keyif aldık. Adeta Konya daydık. Gece geç saatlerde Prizen’denPriştinaya döndük. Aynı gece düzenlenen programda katılımcı kardeşlerimizin her birine katılım sertifikaları verilmiştir.

23 Mayıs Pazartesi günü saat:10.00 da Otelimizden ayrılarak Otobüslerle Makedonya’ya hareket ettik. Makedonya’da bulunan Müslümanların oranı % 40’lar seviyesindedir.Makedonya’nın Tetova, Osmanlıdaki İsmiyle Kalkan Delen şehrindeki Süslü veya Alaca olarak isimlendirilen Cami’yi ziyaret edip namazlarımızı eda ettik. Dış cephesi süslerle tezyin edilmiş, iç kubbesin de, hiç görmeden o zamanın şartlarında okudukları ve duyduklarını, motiflerle İstanbul mimarisini tasvir ederek, Kubbeye nakşetmişlerdir.

     Aynı gün Makedonya’nın Başkenti Üsküp’e gidip, gezme imkânına sahip olduk. Üsküp kalesinden bütün şehir çok güzel görünmektedir. Şehrin güney doğusunda ecdadın çok yoğun eserleri bulunmaktadır. Gazi İssa BeyCami’inde ikindi namazını kılıp, gençlerle sohbet ettik. Sağolsunlar çok samimi misafirperver insanlar. Esnaflık yapan kardeşlerimiz çay içmeye davet ettiler onlarla muhabbet etme fırsatı buldum. Türkiye’yi çok seviyorlar. Bu sevgi selini bütün gittiğimiz şehirlerde gördük. Ne kadar şükretsek azdır. Ayrılık vakti gelmişti.Temiz havası, yeşil coğrafyası, ecdad yadigârı güzel insanlar, kardeşlerimizi, yeniden gidip görebilmek duası ile helâlleşerek büyük bir hüzünle ayrıldık.  Üsküp şehir merkezinden akşam saatlerinde havaalanına gittik. Uçağımız,akşam saatlerinde Üsküp’ten kalkıp, Konya havaalanına indi.

İlk kez Türkiye dışında Organize edilen Programa, Türkiye'nin yanı sıra, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, Yunanistan, Bulgaristan ve diğer Balkan ülkelerinden de temsilcilerin katıldığı, 13. Ufuk Turu Toplantılarının düzenlenmesinde emeği geçen, başta Konya STK Platformu Başkanı Muhsin Görgülügil olmak üzere, O’nun şahsın da Yönetim kuruluna, emeği geçen bütün kardeşlerimize kalb-i şükranlarımı sunuyorum. Rabbimiz, Razı olsun.Daha nice uzun yıllar ufuk turu programlarında buluşmak dileği ile sıhhat ve afiyetler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Lütfi Ersöz Arşivi