Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Özellikle Son Aylardaki Hutbeler: Mükemmel Bir Rehber

Bu güzel ve anlamlı hutbelerin hazırlanmasında emeği geçen, başta Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Erbaş olmak üzere tüm yetkililere gönülden şükranlarımı sunuyorum. Rabbimiz razı olsun.

Elbette, bu güzel hutbelerden rahatsız olanlar da var. Ancak hakikati korkmadan, çekinmeden her zaman dile getirmek zorundayız. Kendini bilmez bazı siyasetçiler ve sanattan yoksun sanatçı sıfatlı ahlâksızlar, doğrudan İslam’a saldırmaktan kaçındıkları için hutbelerde okunan âyet ve hadis hükümlerini Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden eleştirmektedirler. Peki, sizler neden rahatsız oluyorsunuz? Hutbeler ve içeriği Müslümanlar içindir.

Son Hutbe Başlıklarından Örnekler

Son aylarda okunan hutbe başlıklarından bazıları şunlardır:

  • Hayâ; Allah'ın Emri, Fıtratın Gereği

  • Gazze; İnsanlığın Onur Sınavı

  • Suyumuzu İsraf Etmeyelim

  • Sahih Dini Bilginin Önemi

  • Geçmişe İbretle, Geleceğe Ferasetle Bakalım

  • Kamu Hakkı Dokunulmazdır

  • Her Yaz Yeni Bir Heyecan; Cami, Çocuk ve Kur’an

  • Düğün Yapmanın da Bir Âdâbı Vardır

Bu anlamlı hutbelerden bazı önemli bölümleri paylaşmak istiyorum.

Hayâ: İslam’ın Temel Ahlak İlkesidir

Bir gün Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s), ashabına “Allah’tan gerektiği gibi hayâ ediniz!” buyurmuştur. Ashâb-ı kirâm “Ya Resûlallah! Biz Allah’tan hayâ ediyoruz!” dediklerinde, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle devam etmiştir:

“…Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve hesabı asla unutmamaktır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 24)

Hayâ, İslam’ın kadın erkek her Müslüman’a emrettiği temel bir ahlâk ilkesidir. Hayâ, nefsin her türlü aşırılığına karşı gösterilen onurlu bir duruştur. İnsanı kötülüklerden koruyan güçlü bir kalkandır. Hayâ, bir hayat tarzıdır; fıtratın gereği, bedenin süsü ve imanın hayata yansımasıdır.

Ancak günümüzde maalesef mahremiyetin pervasızca ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz. Giyim sektörü, modacılar ve bazı medya organları “özgürlük” ve “çağdaşlık” adı altında çıplaklığı özendirmekte, örtünmeyi değersizleştirmektedir. Bu anlayış, kadını ve erkeği değerli bir varlık olmaktan çıkarıp, tüketilen nesneye indirgemektedir.

Resul-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Aziz ve Celil olan Allah Halim’dir, hayâ sahibidir, ayıp ve kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever.” (Nesai, Gusül, 7)

Bu nedenle, kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giymek, nerede ve hangi amaçla olursa olsun Allah’ın örtünme emrini ihlal etmek ve haramdır. Dar elbiseler giyenler, Peygamber Efendimiz’in ifadesiyle “giyinik çıplaklardır.” (Müslim, Cennet, 52)

Çocuklarımızı küçük yaşlardan itibaren hayâ ve edebin önemini anlatarak yetiştirmeli, fıtratlarını bozacak her türlü yanlıştan korumalıyız. Bu, ebeveynler için büyük bir sorumluluktur.

Hayâ ve İffet Herkes İçindir

Allah (c.c.) hayâ ve iffet konusunda erkeklere ve kadınlara aynı sorumluluğu yüklemiştir. Yüce Rabbimiz Nûr Suresi’nin 30-31. ayetlerinde şöyle buyurur:

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar…”
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar. Kendiliğinden görünen yerler dışında ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar...” (Nûr, 24/30-31)

O halde, giyim ve mahremiyet konusunda ölçümüz Allah’ın emirleri ve Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in sünneti olmalıdır. Bedeni açıkta bırakan elbiseler, vücut hatlarını belli eden kıyafetler tarz ya da imaj değil, Allah’ın emirlerini ihlal etmektir.

Sahih Dini Bilgi ve Toplumsal Sorumluluk

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Size iki şey bıraktım. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar: Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3)

Sahih dini bilgi, inancımızın yaşanmasında, korunmasında ve gelecek nesillere aktarılmasında en sağlam kalkandır. Sahih bilgi hâkim toplumda bidat, hurafe, istismar ve fitneye yer olmaz.

Kamu Hakkı ve Emanete Sahip Çıkmak

Kamu hakkı, “Hukukullah”tır, yani Allah’ın hakkıdır. Bu emanete sahip çıkmak, Müslüman olmanın gereğidir. Kamu hakkına ihanet etmek, sadece bir haksızlık değil, aynı zamanda büyük bir zulümdür.

Kamu malı, milletin ortak menfaat alanıdır. Hiç kimse bu mallar üzerinde şahsi ve keyfi tasarrufta bulunamaz. Kur’an’da bu tür ihanetler ağır günah olarak belirtilmiştir:

“…Kim, kamu malına ihanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir...” (Âl-i İmrân, 3/161)

Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, hizmetleri aksatmak, görevleri layıkıyla yapmamak büyük bir günahtır. Her işimizde adalet, hakkaniyet ve sorumluluk esastır.

Düğün Merasimlerinde İslami Ölçüler

Nişan, nikâh ve düğün merasimlerinde de İslam’ın belirlediği sınırlar içinde olmak gerekir. Mahremiyete riayet edilerek, meşru sınırlar içinde eğlenmek dinimizce uygundur.

Ancak mahremiyetin gözetilmediği, tesettürün hiçe sayıldığı, alkolün tüketildiği, silahlı kutlamaların yapıldığı, yüksek sesle çevrenin rahatsız edildiği düğün anlayışı İslam’a uygun değildir. Helallerle yetinmek, haramlardan kaçınmak her müminin görevidir.

Sonuç

Hayatımızı Kur’an ve Sünnet hükümlerine uygun yaşamak, her Müslüman’ın en büyük hedefidir. Bu doğrultuda hazırlanan hutbeler, bizlere yol gösteren rehberlerdir. Hayâ, iffet, kamu hakkı ve sosyal sorumluluk bilinciyle hareket ederek, hem bireysel hem de toplumsal hayatta ahlâkı korumak hepimizin ortak görevidir.

Sağlık ve afiyetle kalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Lütfi Ersöz Arşivi