Kur’an-Sünnet İlişkisine Dair Bazı Sorular ve Tespitler
Kur’an-Sünnet arasındaki ilişki, kategorik bir ilişki midir? Acaba kaplam-işlem ilişkisi olabilir mi? Dolayısıyla Kur’an mı Sünnete, yoksa Sünnet mi Kur’an’a daha fazla ihtiyaç duymaktadır? Kur’an-Sünnet ilişkisi, pozitivist bilgi kuramı (epistemoloji) ilişkisi değildir. (pozitivizm yani olguculuk). Pozitivizm; araştırmaları olgulara dayandıran, metafiziği reddeden, en güvenilir bilginin deneyler yoluyla elde edinilebileceğini savunan felsefe öğretisi ve akımıdır.
Kur’an-Sünnet ilişkisi, hadislerin Kur’an’a arzı mıdır? Bu yaklaşım ne derece sağlıklıdır? Sünnet vahiy midir, değil midir? Hz. Peygambere Kur’an dışında vahiy gelmiş midir? Kur’an dışı vahyin imkânsızlığı nedir? Vahy-i metluvv-Vahy-i Gayr-i metluvv. Vahy-i celî-Vahy-i hafî. Vahy-i zâhir- Vahy-i bâtın nedir? Kudsî hadis nedir?
“Kur’an ile yetinmek” ne demektir? Peygamberi ve Sünneti askıya alma mıdır? Hz. Peygamberin dindeki konumu nedir? Sünnetin dindeki yeri ve önemi nedir? Dinin kaynağı, Kur’an ve Sünnet mi, yoksa ben miyim?
Hadise/Sünnete güvenirlik ve hadisin sıhhat durumu meselesi nasıl ele alınmalıdır?
Vahyin mahiyeti (neliği) hakkında klasik İslâm âlimlerinin söyledikleri fazla bir şey yoktur. Onlar genel olarak vahyin gelişi, belirtileri gibi konular üzerinde durmuşlardır. Vahyin keyfiyeti (nasıllığı) Allah ile peygamberi arasında bir sırdır. Nübüvvetin keyfiyeti (nasıllığı) ise, bizim tam muttali olamadığımız bir haldir.
Hz. Peygamberin nübüvvet ayrıcalığı, Peygamber (a.s)’a uyanıkken veya uykudayken vahiy alabilme imkânını vermektedir. O, her daim Allah(c.c.) ile irtibat halindedir.
Kur’an-Sünnet ilişkisi, aynı zamanda nübüvvet ile de doğrudan alakalıdır.
Kur’an, Sünnet ile hikmet eşliğinde yani Peygamberin nezaretinde okunmalı. Bu, her kafadan ayrı bir ses çıkmaması için gereklidir. Sorun, metni anlama-yorumlama, ya da anlayamama-yorumlayamama sorunudur. Sonra da reddetme… Acaba sorun kimde? Metinde mi yoksa anlayan-yorumlayanda mı? Asıl ile göreceli olanı ayırmak lazım. Birbirinin yerine koymamak gerek.
Hadis/Sünnet kabulü, herkesin çarşı pazardan elma-armut seçmesi, istediğini tercih etmesi gibi bir şey değildir. Kavun-karpuz seçimi gibi de değildir. 1400 yıllık emek görmezlikten gelinmemeli.
Kur’an-Sünnet arasındaki ilişki, on dört asırdan beri gündemdedir.
Şimdi ana hatlarıyla Vahiy ve Sünnet kavramlarını hatırlayalım. Vahyin Sözlük ve Terim Anlamı: Arapça v-h-y kök harflerinden oluşan el-vahy kelimesi; hızlı işaret, yazı, risalet, mektup, ilhâm, gizlice söylenen söz ve (remiz ve ta’riz yollu) bildiri (i’lam) gibi anlamlara gelmektedir.
İslam âlimleri vahyi; “Allah Teâlâ’nın, Peygamber(ler)inin kalbine inen kelâmıdır.” şeklinde tanımlamışlardır. Hz. Peygamber’e inen vahyin mahiyeti dikkate alındığında, onun sadece Kur’an vahyine mahsus olmayıp farklı şekil ve yollarla geldiği anlaşılmaktadır.
Sünnet’in Sözlük ve Terim Anlamı: Sünnet, sözlükte “bilemek, keskinleştirmek, parlatmak, salıvermek, riâyet etmek, suyu kolaylıkla akıtmak/dökmek” şeklinde farklı manalara gelen “سَنَّ “ kök fiilinden türemiş bir masdar olarak; iyi veya kötü manada tutulan yol, hal, tavır, gidişat, devamlılık, sîret, topluluk gibi anlamlara gelmektedir.”
Muhaddisler Sünneti, Peygamberimiz (s.a.s.)’in her türlü söz, fiil, takrîr, ahlâkî yahut yaratılış sıfatları, sîret, meğazî, şemâil ve hatta Peygamberlikten önceki güzel davranışlarının tamamı olarak tanımlarlar. Dinde izlenen yol, yöntem ve çizgi olarak da görülen Sünnet, inanç, ibâdet, muâmelat, ahlâk ve âdâb gibi esasları yani yaşamla ilgili tüm konuları kapsamaktadır. Bu durum temel bir hadis kitabına göz atıldığında hemen farkedilecektir.
Muhaddisler, Sünneti tanımlarken Hz. Peygamber’i en güzel örnek olarak kabul etme prensibini göz önünde tutmuşlardır.
İmam Malik, “Sünnetler Nûh’un gemisidir. Kim ona binerse kurtulur, kim de ondan geri kalırsa boğulur”.
İmam Şafiî, “Ben Hz. Peygamber’den (s.a.s.) bir hadis rivâyet eder de aksine görüş beyan ettiğimde, beni hangi gök gölgelendirir, hangi yer taşır”.
ZâhidBişr b. el-Hâris el-Hâfî’nin (ö. 227/842) “İslam Sünnettir, Sünnet de İslam’dır.” sözü önemli bir tespittir.
Sünnetin Kur’an dışında bir olgu olduğu, Kur’an’ın Sünnetle hiçbir bağlantısının olmadığı ya da Sünnetin, Kur’an’dan tamamen bağımsız bir şekilde teşekkül ettiği gibi ifadeler doğru değildir.
“Kur’an-Sünnet” tabiri ‘birbirine alternatif iki olgunun ayrı ayrı oluşumu değil, tam tersine iki vazgeçilmez unsurun bütünlüğü’ demektir. “Kur’an”, vahyin lafzî ve özel bir formunu ifade ettiği için sadece mefhum olarak “Sünnet”in dışında tutulmuştur. Yoksa Sünnetin belirleyici faktörü ve inşa edici unsuru olması açısından Kur’an’ın konumu, tartışma konusu bile edilmemiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.