Mekke’nin fethi ve nefis muhasebesi
Mekke’nin Fethinin yıldönümünde kendimizi her türlü kötülükten,yanlıştan arındırarak,nefsimizi terbiye edip,kendi fethimizi de gerçekleştirmeliyiz.
Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler arasında yapılan Hudeybiye Antlaşması gereği; Mekkeli Müşriklerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi bu antlaşmaya aykırı biçimde, Müslümanların himayesindeki Beni Huzaa kabilesine saldırmıştır.Mekkeli Müşriklerin iki yıl geçmeden Hudeybiye antlaşmasını bozarak Beni Huzaa’ya düzenledikleri saldırıyla 23 kişiyi öldürmüşlerdir. Hz.Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, yapılan bu saldırının diyetinin ödenmesini,aksi halde aralarındaki Hudeybiye Antlaşması’nın geçersiz olacağını belirtmek üzere elçi göndermiştir.Müşrikler, elçiye olumsuz cevap vermişlerdir.Bunun üzerine askeri hazırlıklar başlatılmıştır.
Peygamberimiz Hz Muhammed(s.a.s.) hazırlıklarını tamamladıktan sonra 10.000 kişilik bir ordu ile yola çıkmıştır.Mekke’ye 16 km uzaklıktaki Merrüzzahran’da ordu konaklamıştır.Hz Muhammed(s.a.s.)’in emri ile binlerce meşale yakılmıştır.Bu durumu gören Müşrikler tedirgin olmaya başladıklarından,Ebu Süfyan başkanlığında birkaç kişiyi gözcü olarak göndermişlerdir.Müşriklerin gönderdikleri gözcüler,Müslüman gözcüler tarafından yakalanmışlar ve Resulullah (s.a.s.)’in yanına götürülmüşlerdir.Ebu Süfyan’ın Müslüman olması üzerine,Peygamberimiz Hz Muhammed(s.a.s.):”Kâbeye sığınan,Ebu Süfyan’ın evine sığınan,evinden çıkmayan güvendedir.” İlanını Mekke’ye ulaştırmalarını söyleyerek,yakalanan gözcüleri serbest bırakmıştır. Hz Muhammed(s.a.s.) orduyu dört kola ayırmış,zorda kalmadıkça bir saldırıda bulunmamalarını emretmiştir. Mekkeli Müşrikler, Müslümanları çok büyük bir ordu ile geldiklerini, bunlara karşı gelinemeyeceğini düşünmüşlerdir. Müslümanlar bir direnişle karşılaşmadan Mekke’ye girmişlerdir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.s.) Kabe’yi putlardan temizlemiştir.Bilâl-i Habeşi’ye ezan okumasını söylemiştir.Kimsenin burnu bile kanamadan Mîladi 630 yılında Mekke Fethedilmiştir.Mekke yeniden Tevhid bayrağının merkezi olmuştur.
Müslüman bir kişi, geçen zamanlarını, yıllarını iyi değerlendiremediği için kendi nefsini hesaba çekmeli, yanlışlarını terk etmeye vesile kılmalıdır. Çünkü her geçen yıl ölüme ve kıyamete yaklaştığımız bilinen bir gerçektir.Her geçen yıl imtihan dünyasındaki kalacağımız süre azaldığına göre sevinilecek bir tarafı yoktur.Fakat değerlendirilemeden geçirdiğimiz bütün yıllar için gerçek anlamda üzülmeliyiz. Üzülmeliyiz ki, bu pişmanlığımız, bu tövbemiz temizlenmemize vesile olsun.
Hiçbir kimsenin kimseye fayda sağlamayacağı o hesap gününde kurtuluşa ermek istiyorsak, bu imtihan dünyasını çok iyi değerlendirmeli, Allah (c.c.)’ın ve Resulü Hz.Muhammed ( s.a.s.)’ın emirlerini yapıp, yasaklarından da kaçınmalıyız. Ancak, bu sayede huzurlu ve mutlu olup,kurtuluşa erebiliriz.
Kainat ve bu bütünün parçalarını teşkil eden, zerreden kürreye bütün mevcudat bir hesap ve dengeler manzumesidir.Gökyüzünün uçsuz bucaksız bir şekilde direksiz oluşu, güneşin ve diğer gezegenlerin asla hata kabul etmeyen mili metrik hesaplara dayanması, yoktan var eden, güç ve kuvvet sahibi Rabbimizin varlığını aşikar göstermektedir. Kâinattaki her şey Cenab-ı Allah (c.c)’ın yaratmış olduğu mükemmel eserlerdir.
Günlük hayatımızdan ehemmiyetsiz kabul ettiğimiz bir çok şeyi bile planlayıp hesaplamak suretiyle gerçekleştirmekteyiz. Küçük bir ticarethane sahibi bile elindeki sermayeyi, borç ve alacak dengesini korumak için sürekli muhasebesini yapar. Bunu asla ihmal etmez, bilir ki hesabın ihmali, iflasın işaretidir.O halde, imtihan dünyasında yaptıklarımızdan dolayı, ahirette hesaba çekileceğimizi unutmamalıyız.Ne garip tecelli ve ne acı hakikattir ki, sınırlı olan dünya hayatı için hesaplar yapan bizler, anlaşılmaz bir gafletle nefs muhasebesini terk etmekteyiz. Üzerimize düşen görevlerin mesuliyetini idrak ederek, Müslümanca yaşamaya gayret etmeliyiz. Nefs muhasebesini asla ihmal etmemeliyiz.
Hz. Ömer (r.a.)’ın “Bugün Allah (c.c.) rızası için ne yaptın?” sorusunu her gün kendimize sormalı, ölmeden önce ölebilmeli ve hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz. Kendimizi hesaba çektiğimizde, yaşayışımızı Allah (c.c.) ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimizin istediği ölçülere uygun buluyorsak, iyi yoldayız devam etmeliyiz. Bu tavır ve davranışlarımızla imtihanda başarılı olduğumuzu düşünebiliriz. Yaşayışımız; Kur’an ve Sünnet ölçülerine uymuyorsa; o zaman kendimizi, hüsrana uğramaktan ve cehennem ateşinden korumak için hesaba çekmeliyiz. Çünkü imtihan hala devam ediyor. Bu güne kadar noksanlıklarımız, hatalarımız olabilir. Ama önemli olan onların farkına varıp, kesin bir pişmanlık ve tövbe ile yanlıştan dönülmeli, hayatımıza iyilikler hakim kılınmalıdır. En büyük mücadele nefsle yapılan mücadeledir. En güzel sonuçta, Allah (c.c.)’ın Rızasını kazanmaktır.
Yeni bir yıla girerken, kendimizi hesaba çekmeli,kulluk görevimizi daha iyi yapmak için gayret sarf etmeliyiz.İmtihanda olduğumuz bu dünya hayatın da geçen her günümüzü ve yılımızı hakkıyla değerlendirebildik mi? Sorusuna cevap aramalıyız.Boşuna geçen günler ve yıllarımız için üzülmeli,hakkıyla değerlendirmeye gayret etmeliyiz. Kısacası Müslüman'a yakışmayan davranışlardan kaçınıp,yapmamız gerekenleri hayatımıza hakim kılmalıyız.Sıhhat ve âfiyetler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.