Ömer Lütfi Ersöz

Ömer Lütfi Ersöz

Rızkı Veren Allah’tır

Rızkı Veren Allah’tır

Allah (c.c.) yaratmış olduğu; bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün canlıların rızkını vermektedir. Allah’ın (c.c.) verdiği rızkı hiç kimse kesemez. Allah’ın (c.c.) kestiği rızkı da hiç kimse veremez. Müslümanlar olarak öncelikle bu değişmez ve değiştirilemez hakikate gerçek anlam da inanmamız gerekmektedir. Kısacası rızık veren Allah (c.c.)’tır.

İnancımız İslam’a göre; insanı, rızkı da eceli gibi bulur. Kimse rızkını bitirmeyince ölmez. Evlere kapılardan girildiği gibi rızka da sebeplerle girilir. Allah’u Teala her şeyde olduğu gibi rızkı da sebeplere ve çalışmaya bağlamıştır. Cenab-ı Allah, insana rızkını bul­ması için, akıl, göz, kulak, el, ayak ve benzeri güzel azalar vermiştir. İnsanın vazifesi, sebeplere sarılıp, rızkı için çalışmaktır.

Allah (c.c.) Kur’an’ı kerimde: “Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde ede­mezler. Sizinde onlarında rızkını Allah verir. O İşitir ve bilir” (Ankebût Sûresi Âyet: 60)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Mekke’de müşriklerden eziyet gören Müslümanlara Medine’ye göç etmelerini söyleyince, onlar oraya nasıl gideriz? Orada ne yerimiz yurdumuz, ne malımız mülkümüz var. Bizi kim yedirir içirir? demişlerdi. Bunun üzerine inzal edilen bu ayetle, yeryüzünde nice canlının, rızkını yanında taşımaktan aciz olduğu ve nicelerinin ertesi gün için rızık biriktirmeksizin yaşadığı, kısacası, rızkı verenin Allah olduğu hatırlatılmıştır.

“Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların rızkı ancak Allah’a aittir” buyurmuştur. (Hûd Sûresi Âyet: 6)

Günahlar bazen rızık darlığına sebep olur. Sadaka ve Sıla-i Rahim rızık bolluğuna sebeptir. İbadet ve taat ile rızık artar. Bir ticarethane sahibi, iş yerini açtıktan sonra rızkını Allah (c.c.)’tan beklemelidir. Çiftçi, tohumunu ekip hizmetini yaptıktan sonra mahsûlü Allah(c.c.)’tan beklemelidir. Esnaf, Sanatkâr, isçi, Memur v.b. de rızkını Allah(c.c.)’tan bilmelidir. İnsanın bazen, çalışamamak veya hastalıktan dolayı rızkı azalabilir. Ölümle rızkı  kesilir. Her insan çalışıp rızkını Rabbimizden isterse rızkı artar ve bu İtikadı sayesinde ahiret rızıklarına da nail olur. İnsan yediği veya içtiği şeylerin helâl olmasına çok dikkat etmelidir. Haramlardan kesinlikle kaçınmalıdır.         

Günümüz Müslümanlarının bazıları, maale­sef diğer konularda olduğu gibi rızık konusun­da da bir takım yanlışlıklara düşmekte, hatta inkara kadar varan bir tutum sergilemektedir­ler. Meselâ; Bazı kimseler İş bulabilmek için çalmadık kapı bırakmazlar. Bunun sonucun­da bir kimsenin yardımı ile bir işe girdiği za­man sanki rızkını o adam vermişçesine ona teşekkür eder de, gerçek rızkı veren Allah (c.c.)’ı unutur. Bu ise çok tehlikelidir. Kişi; iş’e girmesine sebep olan kullara tabi ki teşekkür edecektir. Ancak kullara teşekkür ederken gerçek anlamda rızkını veren Allah(c.c.)’ı hatırlamaz ve şükretmezse nankörlük etmiş olmakla birlikte hatta, belki düşünüp arzu etmediği halde şirk’e düşme tehlikesi söz konusu olmaktadır. Bu durum son derece tehlikelidir. Tabii ki sebepler zincirinde yardımcı olanlara teşekkür etmeli ancak rızkı sebep olan insanların verdiğine inanıp onlara meyletmesi çok tehlikeli ve şirktir. Rabbimiz, her birimizi şirk tehlikesinden korusun. Evet sebeplere tevessül edip işe girmesine yardımcı olan kimselere de teşekkür edilmelidir. Ama esas teşekkür, hamd, Allah(c.c.)’a yapılmalıdır. Çünkü o imkanı veren  Allah (c.c.)’tır. Rızık veren ancak ve ancak Allah’tır. Al­lah’tan başka kimse rızık veremez. Hadis-i Şerifte : ‘Ana rahminde­ki çocuk dört aylık olunca rızkının yazıldığı bildi­rilmiştir.’

Ayet-i kerimede: “Orada (yeryüzünde) hem sizin için, hem de rızıkları size ait olmayanlar için gerekli geçim vasıtaları yarattık” buyrulmuştur. (Hicr Süresi Ayet: 20) Rızıklanmayı Allahu Telala’dan bilmek ehl-i sünnet İtikadı icaplarındandır. “Tarlayı sürdük, ektik, ister İstemez olacak” denemez. Ekilen tohumları bizler değil Allah (c.c.) bitirip yeşertmekte ve yiyecek olarak bize lütfetmektedir. Allah (c.c.) dilerse bol bol verir, dilerse kullarını imtihan için ekinleri mahveder. O rızık verirse kimse engel olamaz, O vermezse herkes bir araya gelse  rızık veremez.

Bu cihetle kuraklık sonucu mahsulün yanması, çok yağmur ile çürümesi, sel ile gitmesi, böcek kesmesi, dolu vurması v.b. musallat olma ihti­mali olduğundan, bu afetlerin defi için mümkün mertebe sebeplere yapışıp Allah (c.c)’a  tevekkül etmek lâzımdır. Bu tarz­da tevekkül olmazsa, bu afetleri düşünüp in­san işe atılamaz. Bu tevekkül insana her cihetle kuvvet, güç ve sabır verir.

Bir hadis-i şerifte belirtildiği gibi; “En hayırlı kazanç; el emeği ve alın teri ile olan ka­zançtır”. Dilenmek, boş durup tembel tembel oturmak doğru değildir. Doğru olan çalışıp elde ettiği imkanla yetinip, şükretmesini bilmektir. Çünkü bu dünya da her birimiz, imtihan edilmekteyiz. Önemli olan, oyun ve oyalamadan ibaret olan dünya hayatını iyi değerlendirmeli, helalinden kazanmak için çalışmalıyız. Bu sayede imtihan dünyasında başarılı olabiliriz. Kazandıklarımızdan da Allah (c.c.)’ın emri doğrultusunda, ihtiyaç sahiplerine vermeli, başkalarını da düşünmeliyiz. Bu anlamda Zekat fakirin, zenginin malı üzerindeki zorunlu bir alacağıdır. Ayrıca imkanlarımız nispetinde sadaka, yardımlaşma v.b. özelliklerimizle infak eden konumunda olmalıyız. Bu sayede toplumda huzur ve güven oluşur. Zengin ve fakir arasında kardeşlik anlayışı gelişir ve sosyal denge kurulmuş olur.

Allah (c.c.); her birimize helalinden kazanıp, halelinden yemeyi, rızkı geniş, çokça verilen salih kul­larından olmayı nasip eylesin. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer Lütfi Ersöz Arşivi