İlhami İnceöz
DÜŞÜNMENİN, PROFESÖR DEVLET MEMURUYUM!
DÜŞÜNMENİN, PROFESÖR DEVLET MEMURUYUM!
Bana en çok yakışan şey boş düşünmek. Üzerine düşünmek diyebiliriz. Neyin üzerine olduğunun bir önemi yok. Üzerinde düşünmeye kayda değer her şey üzerine düşünebilirim. Hele verimli bir konu ise benim için daha keyiflidir bu. Ondan başka fikirlere atlayabileceğim şeyler bulmakta üstüme yoktur. Saatlerce düşündüğüm şeyler olduğu gibi ufacık bir mısrayı dahi günlerce, gecelerce düşündüğüm de olmuştur. Yarım bıraktığım yazıları, bağlayamadığım ya da uzattığım cümleleri, paragrafları aylarca düşünürüm, hatta belki hiç tamamlamam bile, ama yine de düşünürüm.
Bu yazıyı da öyle parçalardan alıp düzenlemeyi düşündüm. Düzenleyemeden, sadece düşünme kısmını yapabildim, bıraktım öylece… Dedim ki, dağınık olmanın da bir meziyeti vardır, bunu da herkesler başaramaz. Orhan Pambuk musun ki sen, devirdiğin ve uzattığın cümlelerin anlam olarak yıkık bozuk olup olmadığını umursamıycan? Hatta öyle de basacan kitabına? Özne Kuzey Afrika’ya varmış da, yüklem Sibirya’da tutsak kalmış kadar uzakta. Tühh, kalıbına yazık! Bırak dağınık kalsın! Elleme, Nobel mi verecekler sanki sana da, sadece düşün sen! Yazma boş ver!
Düşünüyorum… Bu beni keyiflendiriyor, kendimi bir filozofmuş gibi hissettirmiyor, tersine, sadece beynimi oyalayacak bir şeyler bulmanın sevinci gibi geliyor bana. Bir şeyler düşündükçe, hayatımdaki çoğu şeye merhem, ipucu, anahtar bulma şerefine erişmişimdir… Anlattıklarım da bu yüzden her şeyi içerir, her şeye karışır, hiçbir şeyden bahsetmez, hiçbir şeyi size hissettirmez, zihne değen serin bir güz yeli gibi, okur geçer gidersiniz… Hatta hemen unutursunuz da… Varsın olsun!
Düşünüyorum ben. Bir sonraki kitabımı hala hazırlamaktayım ama elimden geldiği kadar hızlı gidiyorum. Bu da kaplumbağaların hız limitiyle aynı! Beyin bir limit koymuş, cezası var, aşamıyorsun. Aşamıyorum! Elbet biter bir ay, üç beş on yedi aya… Kafamda kırk tilki, kırk vatan bulma telaşında, o kadar olsun. O yüzden düşünüyorum…
Asıl yazmak istediğim kitapların da, Bukovski tarzında gündelik yaşamın hikayeleri olduğunu, insanın yalnızlığı, şehir hayatının bizden eksilttikleri, köhne zamanımızın modernliği, erdem ve bilinç kaybı gibi şeyler olduğunu da düşünüyorum bazen. Bazen de romantizmin bana yakışmadığını, düşüncelerimin belli bir olgunluğa gelmiş bulunduğunu, yeterince sağlam fikirler edinmişliğimi, artık yazdığım denemelerde de göstermek istiyorum kendime. Ama kim takar kendimi? Ben sadece düşünüyorum…
İlla takılmışım şuna. Bukovski tarzını kısa yazılarda, hep denemek istedim. Ama her seferinde, deneyerek kendimi küçük düşürecek şeyler, yazmış bulunmak başarısızlığına uğramak istemedim. Yine de hala tarihe dair, akademi türü yazılarda yeri geldiğinde Bukovski ağzına benzer bir yola sapıp, hak edene hak ettiğini kelimelerle de olsa vermeyi deniyorum.
Onun gibi yazabilmekten ziyade onun tarzı bir ağızla anlatabilme isteğidir belki içimdeki. Taş, gediğine oturmazsa, düşünceler hep eksik kalıyor çünkü anlatımda. Küfür, gereken yere gül dikemezsiniz, gül konulacak yere de küfrü kullanamazsınız. İronik bir yazı değilse bu! Hem edep, hem edebiyat dışıdır, kimseye yakışmaz bu, kanımca!
Gerçi, yazının ve öykünün Himalaya’sı varken, Bukovski aslında gözüme bile görünmez, o da var! Roman ya da hikâyede, ya da sadece öyküde Aziz Nesin’in tırnağı kadar olsun, onun gibi anlatabilmek, ustalığı olurdu her yazarın elbet. Onun anlattığı öykü ve hikayeler ayrı bir tat veriyor bana. Gençlikte hepsini okudum. Halen de denk geldikçe, aklıma düştükçe okuyorum. Okuyup düşünüyorum…
Bunlardan, Kalpazanlık bile Yapılamıyor adlı öyküsünü kaç yıl geçse de, halen ara ara okurum. Tülsü’yü Seviyorum adlı öyküsü, beni o kadar çok etkilemişti ki o günlerde, oturup o öyküye benzer bir iki hikaye denemesi yapmıştım. Hatırlarım bunu hep! Onun gibi yazabilir miyim diye değil. Onun gittiği yolların yanına bir patika ekleyebilir miyim diye. Az kullanılmış bir patika bırakmış mı, bir bakayım diye günlerce iz sürdüm… Onun gibi anlatabilmek, hikayelere derinlik kadar kısalık, özlük, bilgelik, kara mizah katabilmek, büyük ustalık istiyormuş. Bunu ondan öğrenmedim, başka şeyler yazdıkça öğreniyorum.
Denediğim her tarz yazıda usta kalemleri daha çok anlıyorum. Onların verdiği emekleri düşününce de, saygım onlara karşı aşılmaz, yıkılmaz bir dağ oluyor. Margaritha Duras’ındı, Yazmak Üzerine gibi bir adı olan incecik bir kitaptandı sanırım, bir sözünü aklımdan hiç çıkarmıyorum, yeri geldikçe de, kendi eski yazılarıma, karalama kitaplarıma karşı kullanıyorum hoyratça, böyle:
‘’Ben elinizde tuttuğunuz satırları yazabilmek için bayım, 20 yılımı harcadım, fakat siz, üstünkörü okuyup karşıma geçmiş beğenmedim diyorsunuz!’’
Yazarlık bu yüzden işte, zor bir iş, emek verdiğiniz şey gül yetiştirmek gibi bir durum. Kütükler okursa sizi, işiniz daha da zor. Kütükte gül bitmez. Kuru ağaç yeşermez. Kuru gül su almaz. Saçtığın su, kanal bulmaz. Düşüncen, düşüncesine değmez, ışık olmaz. Düşüncen, ona filim, sana zulüm olur.
Başkalarına yetiştirdiğiniz güller, güzel koksa da, ömrü azdır. Kıymetini bilip, görüp seyredeni olursa ne ala! Elinizde bazen dikenlerden başka bir şeylerin kalmaması ihtimali de var ki çok daha olasıdır bu. Bahçeyi gülle doldurmak da var ama onu yapabilmek için, ustalıkta aldığınız yol diğerlerine göre epey fazla olmalı. Fuat Sezgin Hoca’nın, 22 saati, alanında bu ustalığa ermek için ayrılmıştı! 8 saatle, 10 saatle varacağınız ustalık, profesör de olsanız, usta bir devlet memurluğundan öteye gitmez.
Düşünüyorum da, geriye dönüp bakınca, ben asla profesör devlet memurluğuna talip olmadım! İşsizlik bile ondan daha cazip geldi bana! Belki de hata ettim, bilmiyorum…
GEÇMİŞ’TEN, DAİMİ GEÇMİŞ’E!
01 Kasım 2025 Cumartesi 04:01YOLDA YARALANMAK 3
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:43YOLDA YARALANMAK 2
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:29YOLDA YARALANMAK 1
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:12BAKÜ NERE; IHLARA NERE!
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:00AKŞAMLAR, AĞIR YÜREĞİNE!
30 Ekim 2025 Perşembe 13:53UNUTAMAM!
29 Ekim 2025 Çarşamba 13:44NİĞDE MİLLETVEKİLİ AKSARAYLI RİFAT GÜRSOY VE SONER YALÇIN’IN SALLADIĞI RİFAİLİK DERGAHI SOY ZİNCİRİ
28 Ekim 2025 Salı 09:35SEN GÜLEN BİR RESİMDİN BEN ÇİZİLMİŞ AYNA
27 Ekim 2025 Pazartesi 16:53GAZZE, AKTİV-X GRETA THUNBERG’E KALDIYSA!
24 Ekim 2025 Cuma 23:48
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.