İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

Gertrude Bell'in Kişisel Trajedileri

Gertrude Bell'in Kişisel Trajedileri ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Sonu Üzerine Bir Bakış

Gertrude Bell'in hayatı, sadece Doğu'da yürüttüğü keşif ve arkeolojik çalışmalarla değil, aynı zamanda kişisel yaşamındaki trajik hayal kırıklıklarıyla da dikkat çekicidir. Bu makalede, Bell'in aşk hayatında yaşadığı başarısızlıkların, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı yürüttüğü politikalar üzerindeki olası etkileri, bir analizle incelenmektedir. Tarihin akışını değiştiren bu kişisel motivasyonların, toplumsal ve siyasi sonuçları olduğu tezi ortaya konulmaktadır.

Hayal Kırıklıkları ve Siyasi Yönelim

Bell’in erken dönem aşk hayatı, onun gelecekteki siyasi kariyerinin bir yansıması olarak okunabilir. Henüz 24 yaşındayken, 1892'de İran'da elçilik sekreteri Henry Cadogan ile olan nişanlılığının ailevi baskılar sonucu sonlanması, onun hayatında bir dönüm noktası teşkil eder. Bu olay, Bell’in kendisini tamamen Doğu'daki çalışmalarına adamasına giden yolu açmıştır. Eğer bu ilişki evlilikle sonuçlansaydı, Bell'in kariyer rotası değişebilir, belki de sadece bir gezgin, yazar veya araştırmacı olarak anılabilirdi. Bu durum, onun Osmanlı topraklarındaki politik etkileşimlerinin daha sınırlı kalmasına ve dolayısıyla tarihin akışının farklı bir yöne evrilmesine neden olabilirdi.

Daha sonraki yıllarda, 1907-1909 yılları arasında İngiliz sömürgeci Sir Frank Swettenham ile mektuplaşarak kurduğu romantik ilişki ve diğer etkilendiği insanlarla olan ilişkileri de savaş ve coğrafi mesafeler gibi dış faktörler nedeniyle son bulmuştur. Bu ilişkinin de evliliğe dönüşmemesi, Bell'in kişisel dünyasında bir iz bırakmış olduğu var sayılabilir. Etkilendiği ve aklından geçen hoşlandığı kişinin uzak ve erişilmez olması her insanı etkileyebilecek bir olgudur. Bu bağlamda, Bell'in aşk hayatındaki bu ikinci hayal kırıklığı, onun 1907-1915 yılları arasında Osmanlı topraklarında artan siyasi ve istihbarat faaliyetlerini, kendini işine adama ve farklı seçeneklerle tanışmak uğruna yolculuk yapmayı, keşfetme denemelerinde bulunmayı tetiklemiş olabilir.

Binbaşı Doughty-Wylie: Aşk, Savaş ve İntikam Tezi

Bell'in hayatındaki en büyük ve en trajik aşk hikayesi, İngiltere’nin Konya Askeri Konsolosu Binbaşı Doughty-Wylie ile olan ilişkisidir. 1907 yılında Konya'da başlayan bu tutkulu mektuplaşma, Binbaşı'nın evli olması nedeniyle sonraki yıllar boyunca gizli bir şekilde sürdürülmüştür. Bu ilişki, Bell için imkânsız bir tutkuya dönüşmüş, ancak Binbaşı'nın I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Çanakkale Cephesi'ne atanmasıyla trajik bir son bulmuştur.

Binbaşı Doughty-Wylie'nin Çanakkale Cephesi'nde, Seddülbahir sırtlarında bir Türk keskin nişancısı tarafından öldürülmesi, Bell'in kişisel trajedisini doruk noktasına çıkarmıştır. Bu olay, onun Türk ve Osmanlı İmparatorluğu'na karşı duyduğu derin bir öfke ve kişisel hınç duygusunu beslemiş olabilir. Bu trajik kayıp, Bell'in gelecekteki siyasi kararlarını etkileyen, dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesinde aktif bir rol oynamasına neden olan en önemli motivasyonlardan biri olarak değerlendirilmektedir. Bell'in bu intikam duygusu, İngiliz devleti adına yürüttüğü politikaları, özellikle de Osmanlı topraklarının parçalanması yönündeki çabalarını daha da sertleştirmiş en büyük etken olması muhtemeldir.

Edebi Bir Analiz ve Sonuç

Bu bağlamda, Cemal Süreya'nın "Bu Bizim ki" şiiri, Bell'in karmaşık ruh halini ve aşkının yıkıcı doğasını anlamak için bize önemli bir edebi referans sunar. Şiirdeki "Yıkıcı bir aşk bu," "Yasadışı bir aşk bu," ve "İşgalci bir aşk bu" dizeleri, Bell'in Doughty-Wylie'ye olan tutkusunun sadece kişisel bir mesele olmadığını, aynı zamanda Ortadoğu'nun geleceğini şekillendiren siyasi bir "işgal" eylemiyle eşleşen psikolojik bir motivasyon olduğunu ortaya koymamıza yardımcı olur. Bu şiirsel analiz, Bell'in aşk hayatı ile siyasi kariyeri arasındaki karmaşık ve yıkıcı ilişkiyi daha net bir şekilde gözlerimizin önüne getirmemizi sağlar.

Şunu da hatırlatayım, bu iki aşıktan Binbaşı ve karısı yeni evli bir çift iken, Bell yalnız ve Cemal Süreya’nın deyişiyle aslında gerçek hayattaki rolüyle, işgalci bir aşıktır. Aralarındaki ‘’etkilenme de ‘’Yıkıcı bir aşk!’’ sayılabilir, çünkü filmin sonunda başkadın, koskoca bir İmparatorluğu bölüyor!’’

Cemal Süreya’nın çapkınlık hallerini anlatmak için yazdığı bu şiir bire bir Bell’in en büyük aşk macerası ile denk düşer. Çünkü evli bir kadınla çapkınlık yaptığını ima eden şair ile evli bir adama aşık, işgalci ve yalnız bir kadın mevzumuzdur. Bu ayrıntıya dayanarak bizce denilebilir ki, Cemal Süreya’nın 70 küsur sene sonra kendisi için yazdığı şu şiir, Gertrude Bell hayatıyla aynen örtüşür.

‘’Bu Bizim ki’’ adlı şiirinin şu kısımları okunursa, bu aşk daha iyi anlaşılır:

Yıkıcı bir aşk bu, Yıkıyor milletin ortasına, Tutku yükünü. (Bell’in tutkusu hayatını ve bizim hayatımızı değiştirir) Yasadışı bir aşk bu, Evlenmeyi Hiç mi hiç düşünmüyor.(Wylie aslında evlenmeyi düşünmemektedir.) Kökü dışarda bir aşk, Dante ile Beatrice'inkine, Fena öykünüyor.(Bell’in Fransız romantikliği çöl tutkusu, aşkı bu seviyeye çıkarmıştır) İşgalci bir aşk bu, Samanlık sevişenin diyor, Başka şey demiyor! (Burası da, Londra’da buluştukları 4 günü ve günlüklerde yazmadıklarını kasteder.)

Sonuç

Sonuç olarak, Gertrude Bell'in kişisel yaşamındaki aşk ilişkilerinin trajik sonları, onun Osmanlı İmparatorluğu'na karşı olan tutumunu şekillendiren önemli bir psikolojik faktör olarak değerlendirilebilir. Bu analiz, tarihin sadece büyük siyasi olaylarla değil, aynı zamanda bireylerin kişisel deneyimleri, duygusal çalkantıları ve yaşadıkları hayal kırıklıklarıyla da yazıldığını göstermektedir. Bell'in hayatında denemeler yapsa da hiç evlenememesi ve en büyük aşkını kaybetmesi, onun kendisini gezginci ruhu ve tamamen politik hırslara adamasına ve dolayısıyla Ortadoğu'nun bugünkü haritasının çizilmesinde kilit bir rol oynamasına neden olmuştur. Bu durum, kişisel kaderin ve tarihsel koşulların, ulusların kaderi üzerindeki karmaşık etkileşiminin altını çizmektedir.

Tesadüf budur ki Bell’in hayatının bu dönemlerinde yaşayacağı aşk dönüşümünün başlama noktası olan Konya’dan hemen sonra, artık aşık olarak geçtiği nokta, bizim kentimiz olan Aksaray’dır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi

DUA

31 Ağustos 2025 Pazar 14:14