Başkan Belgemen'in o açıklamasını okurken içim bir kez daha daraldı!
haberfark.net sitesi yazarı Ramazan Mutlu’nun geçen hafta yazdığı yazıda bir kesit dikkatimi çekti. Mutlu, silajlık mısırla beslenen ineklerin et ve sütünü tüketen insanlarda insülün direnci meydana geldiğini öne sürüyordu. İşte o yazının ilgili kısmı;
“...Amerikalı bir bilim adamının silajlık mısırla ilgili hazırladığı izlediğim videodan burada bahsetmek istiyorum. Bilim adamı vücudunda insülün direnci oluşmaya başlayınca şekerli, gazlı içecekleri ve karbonhidratlı yiyecekleri kestiğini, protein ağırlıklı beslenmeye başladığını, daha çok dana eti tüketmeye başladığını, sürekli spor yaptığını buna rağmen insülününü ölçtürdüğünde üç aylık ortalama değerde direncin halen devam ettiğini görüyor. Bu sefer aldığı ve yediği etlerin üretildiği çiftliklerde beslenen hayvanları inceliyor. Bu hayvanların ne ile beslendiğini araştırıyor. Silajlık mısırla beslenen hayvanların etini yediğinde insülün direncinin devam ettiğini görüyor. Silajlık mısırla beslenmeyen hayvanların etini yemeye başlayınca insülün drenci kalmıyor.
Bölgemizde Silajlık mısır çiftçiye iyi kazanç getirdiği için vatandaş bunu ekiyor, özellikle büyük baş hayvan besicileri de bu ürünü hayvana yediriyor. Yukarıda bahsettiğim stajlık mısırla ilgili husus tıbbi literatürde yerini bulmuş mu ben bunu mesleğim itibariyle bilecek durumda değilim. Ancak, Silajlık mısırla beslenen hayvanların etini yiyenlerde insülün direnci oluşuyorsa, bu ülkemiz için önemli bir sağlık riski oluşturabilir. Devlete de büyük tedavi masrafı getirir. Şeker hastalığı sinsi ve tedavisi zor ve pahalı bir hastalıktır. Bu konuyu Devletin değerlendirerek araştırmasında fayda mülahaza ediyorum. Silajlık mısırın insülün direncini artırdığı hususu bilimsel olarak ispatlanırsa Silajlık mısır ekimi daraltılır veya kaldırılır, ona mümasil ürün ekimlerinin teşviki yapılabilir...”
Eskil Belediye Başkanı Necati Belgemen’in de sosyal medyadan yaptığı bir açıklayı içim mikser tarafından adeta sıkılarak, büyük bir üzüntüyle okudum; “...1990 yılında merhum Raşit Daldal ile Tarım Reformu Genel Müdürü Nevşehirli idi Raşit Bey aslen de oralı olduğundan hem de grup başkanı idi. Eskil Tarım Reforum Pragramına alındı. Aksaray’a tarım reformu hem de bölge müdürlüğü kuruldu hemen arazi çalışmalarına başlandı. Konya yolunun öbür tarafı (güneyi) 70 dekar bu tarafı 50 dekar olarak ayarlandı MERALARIN HAZINEYE DÖNÜŞMESİ tarım reformunun tasarrufundaydı bu işlemler devam ederken 1991 sonunda iktidar değişti mahalli seçim yaklaşıyordu iktidarın baskısı ile 35 dekara düşürüldü tapu işlemleri başlamadan kağıt üstünde usulsüz dağıtım yapıldı tarım reformu süresinde mera hazineye dönüşmediği için 28 şubat kararları ile yetki alındı dağılan yerler meraya çıktı herkezin elinden tarlalar ğitti olan vatandaşa oldu 2007 yılında da tarım reformu bölge müdürlüğü Aksaray’dan kaldırıldı bu aradada Eskil programdan çıkarıldı.”
Gerçekten Necati Başkan’ın bu açıklamasını okuyunca halefi-selefi Şerafettin Meral’den bir helalik alacağım. Atalarımızdan bize önemli bir miras olan ve evlatlarımızın emaneti o güzelim meralar siyasete kurban giderken tek suçlu olarak Sayın Meral’i görüyordum ki fitili ateşleyen isim Necati Başkan olmuş.
Evet günümüzde artık çevresel kirlenmeyle birlikte insanların önceliği doğal beslenme… Doğal beslenme derken de Ramazan Mutlu Bey’in işaret ettiği gibi eskiden sulak alanda Eskil’in çölünde 12 ay yayılan kara sığırın sütü yerine silajlık mısır, pancar küsbesi ve samanla beslediğin ineğin sütünü içersen şeker hastalığı başta olmak üzere bir çok hastalık göğsüne saplanan hançer misali vücudunu esir alır ruhun bile duymaz.
Bugün piyasada marketlerde kilogramı 15-20 TL’ye satılan bal da var ama hakiki anzer balı alıp, şifa niyetine alıp ye çocuğuna yedir kilogramı binlerce TL.
Evet Sayın Belgemen, siz amacınıza ulaştınız meraları bir güzel dağıttırdınız. Bugün kıraca gidin size de en güzel örnek Tekmezar Yaylası. Köyümde tavuk besleyim, yumurtasını yiyem diyen bir hacı annemiz çıksa. Tavuğu dışarıya bıraktığında yaylaya iki adım ilerideki komşunun tarlasında tavuklar. Ya burası eskiden koyunculuğun merkeziydi!
O canım meralarda yavşan, kekik, papatya başta olmak üzere onlarca ottan beslenen hayvanın sütü, tuluk pümbürü, eti bir şifaydı. Tereyağı ise dillere destandı.
Bugün isterse yürüdüm koyun olsun onun ürünleri ile dünkü arasındaki fark markette satılan adı bal olan ile anzer balı arasındaki fark kadar büyük.
Öte yandan bölgemiz adım adım kuraklığa gidiyor….
Su kaynaklarımız kuruyor. O dağıtılan meraları sulamak için giden sular….
Evet, gerçekten kendine has özellikleri olan çok ilginç bir toplumuz.
Karadeniz Bölgesi’nde bir yol açılacak olsa, kadınlı erkekli insanlar hukuk çerçevesi içinde tepkisini ortaya koyuyor.
Bizim bin yıllık meralarımız tarla yapılıyor…
Ve bununla ilgili daha iyi nasıl dağıtırdık! Onun üzüntüsü…
Sahi bu açıklamadan sonra insanlığımdan utandım!
Merada koyunculuğu bitir!
İçeride günde bir araba dolusu saman yiyen inekten medet um!
Hadi hayırlı dağıtmalar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.