İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

YOLDA YARALANMAK 2

YOLDA YARALANMAK 2

Tevrat’ta anlatılan yaratılış destanına benzer bizim inanışlarımız da. Ve Tevrat, Yaratılış’a şununla başlar:

‘’Başlangıçta Tanrı yeri ve göğü yarattı…’’’

Sanki yapayalnızlığında kendi başına oturan Tanrı, aklına bizi koymuş da, bizi yaratıp yaşatabilmek için hemen kendi kendine bir yer ve gök yaratıp sonrasında bizim için yaratma işlemine devam etmiş gibi anlaşılır bu. Ya da şöyle anlaşılır: hiçbir şey yoktu, sadece bir Tanrı vardı varlık olarak. O da durdu durdu, yeri geldi dedi, yeri ve göğü yaratıp, hikayeyi başlatmak istedi! Tevrat, böyle dermiş gibi...

Her neyse işte, Tevrat’ta bile böyle başlayan yolun ilk noktası, benim için böyle olmamıştır. Yani yaratılışla başlamaz. Bana göre böyledir, sizi bilmem. Bizim inancımızda yaratılış öncesinde ruh halindeyken de verilmiş söz sahibiyizdir. Yükümlülüğümüz bu yüzden diğer millet ve dinlerden olan insanlardan, işte bu nedenle biraz daha fazladır. Bir Hıristiyan belki bana ne dünyadan, diyebilir kendi başına. Ama biz bir Türk yahut Müslüman olarak bunu asla diyemeyecek, bir sınırlandırma içerisindeyizdir. Bilincindeyizdir. Öyle olmayanlarımız varsa da, belki ya Türklüğünün yahut da Müslümanlığının bilincine erememiş olmasından dolayı o haldedir.

Evet, ilk noktamız yaratılmış ruhlarımızla, kâlûbela dediğimiz o nokta ise, söyler misin ey Ben! Yolun başladığı ilk nokta, neresidir?

Uzun şarkıları severim. Bu soru da uzun şarkılar gibidir. Uzun şarkılar, hem kafanızı şişirir, hem dinlemekten o kadar keyif alır ya da sıkılırsınız ki, ne dediğini, bir süre sonrasında asla düşünemezsiniz. Sadece tınısına yahut bir yerindeki melodiye takılıp, öylece kendinizi salarsınız oluruna.

İşte bu soru ilk noktayı arama meselesini değil, içimin denizlerini bu soruya yükleme yahut da boşaltma mevzusudur. Mevzu su değildir hayır, sudan havadan şeyler de değildir ama ne yapsam da, her şeyin sonu veya cevapları, havadan sudan olaylara çıkmaktadır.

Örneğin ölümü düşünün bir. Ne kadar ciddi bir olaydır ölüm. Aradığımız ilk noktanın, belki de son adımlarından başlıcasıdır ölüm. Ama insan sağ salim soluk alabiliyorken, bize asla gereğinden fazla acısını, tattırmaz ölüm. Düşünün hadi, ölmüşsünüz, karşınızda yatıyorsunuz. Aklınıza ilk gelecek şeyleri sıralayın isterseniz. Ne dersiniz sizi bilmem ama ben, kendi düşündüklerimi söyleyeyim size. Bayağı çirkin ölmüşüm. Ölü’m bile çirkinse, bana dünyada bu suratla nasıl tahammül etmişler ki? Yemiş, içmiş, gezmişim. Şu cesede bak. Pörsümüşüm. İğrenç şekilde her yerimden bir şeyler akıyor. Resmen yaşlı arabalar gibi her deliğimden, her yere necisliğimi damlatıyorum. Gözlerimi ve ağzımı iyi ki kapamışlar. Onların içinde neler oluyor bitiyor, Allah bilir. Altımı gördükten sonra gerisini de, umursamaya gerek yok sanırım.

Velhasıl, ciddi bir konudur ölüm. Ama beni asla yadırgatacak kadar, büyük bir mesele olmamıştır. Hep korkusuzdum. Küçüklüğümden beri. Kaç kez ölümcül kavgalara girmiş ya dayak yemiş, ya dayak atmışımdır. Bıçakmış, silahmış asla beni korkutamamıştır. Etrafımdakilerin her olayda ilk önüme koydukları ölüm sınırı, beni asla durduramamıştır, istediğimi yapmaktan. Yahut da kendi hakkımı aramaktan…

Kanımca. İlk nokta değildir! Sadece soğuk bir duvardır ölüm. Onu yıkamayanların önlerinde kalakalır. Yıkanlar ise her vakit, istedikleri hayale yahut zafere ulaşabilenlerdir. Ben kendimi öyle sanırım, bugüne dek. Çoğu dostum da bunu bilir. Çoğu da, kendini bu huyumla kıyaslar. Senin yerinde olsaydım, senin gibi yapabilseydim, senin kadar her şeyi göze alabilseydim, falan filan işte…Yolun başladığı ilk nokta, neresidir?

Hangi durağın perçemleriyiz, saçaklarıyızdır ki, güneş beynimize indikçe kendimizi, dünyaya sahip sanıyoruz. Sonsuzluk varmış gibi, kendimizi doyumsuz fareler misali, ölene dek yiyecekmiş gibi, hayattan kam almaya, anı, günü yaşamaya adıyor, olmadığında da, ‘’en azından soluk alıyoruz!’’ gibilerinden, şükre veriyoruz. Tuhafız vesselam. İlgincizdir de.

Büyükler, kıymetli insanlar öyle öğretmiştir bize, soru sormaktansa verilmiş kimi öğütlere uymak en kolayıdır. Vakit kaybetmemek için. Öyle yaparız günübirlik yaşantılarımızda. Onlar ilk noktayı bilemeseler de, derler ki en azından ‘’senin doğumunla başladı say işte, her şeyi…’’

Ötesini sorman gerekmez. Kime lazım ki zaten, sen de düşüneceksin? Ne geçer eline?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi