İlhami İnceöz
BAKÜ NERE; IHLARA NERE!
BAKÜ NERE; IHLARA NERE!
1.Mektubuna cevabımızdır!
Can dost! Yazdığın mektubu bana dün ulaştırdılar. Bol selamlar, sevgiler içerisinde, ne hal üzere olduğumu çok merak etmekte olduğunu da, ayrıca bildirdiler.
El-hasıl, mektubunun bize söylediği hislerle, bizler de sana karşı muhabbet ile doluyuz. Can dostun hayali gözlerimizde, dostluğu gönlümüzde, sohbeti kulaklarımızda çınlar, an be an. Ve tüm dostlarımız, özlemle yolunu gözlemektedir. Yokluğunu hissediyorlarmış! Selamları var sana. Bunu da söylemeden sorularına geçmeyeyim dedim.
Öncelikle, buralar hâlâ bahar. Kar eridi, kışı atlattık. Dağ başlarında kalan kar, bahar suları olarak köye nehirlerle sokulmakta iken, o nehirlerin çağıltısını dinleyen hüzünlü kuşlar gibiyim ben de, Ihlara Vadisi’ni dolanırken... Baharın serinliği hele bir geçsin, daha çok dolaşacağım, bu nehrin kıyılarında.
Ellerimde, Teymiyye’nin külliyatı ile. Bu aralar sık sık onu alıyorum elime ama bir türlü fırsat olmuyor okumaya. Gelip gidenler yüzünden. Hâlâ Mukaddime’sini geçemedim desem, yeridir. Vadideki köprüye yakın, Yılanlı Kilise’nin basamaklarında oturup, karşı tepeleri izleyerek okumayı planlıyorum, tabi eğer başarabilirsem. Yalnız öncelikle havaların biraz daha ısınmasını bekliyorum. Çünkü tepe yahut köy sıcaksa bile, vadide serinlik bitmiyor. Yürürken suyun ve otların serinliği, insanın hala içini ürpertiyor.
Bu arada geçenlerde, tesadüfen, bir turist sayesinde, neredeyse bin yıllık bir ‘’mağara mescidi’’ bulundu. Görmeye gitmedim henüz! Anlattılar. Mağara mescidi dedim ama pek de öyle değilmiş. Daha doğrusu yıkılmış bir odadan girilen bir sofanın küçük bir odacığı mescid olarak kullanılabilecek şekilde ayarlanmış. İşte bu fark edildi. Düşün ki, Hz.Muhammed vefat ettikten sonra, neredeyse 200 yıl sonrasında burada, bu vadide yaşayan yerli halkın mağaralardan müteşekkil köylerinde, yüzden fazla kilise yanında, belki vadiye misafir gelenler için, belki de aralarında Müslümanlığı din olarak kabul edenler için, yahut da sadece bir veya birkaç Müslüman olmuş Anadolulu veya Bizanslı ailenin rahatça kullanımı için, kayalardan oyularak odacık haline getirilmiş, bir mihrap oyulmuş. Ama en fazla arka arkaya iki saf; biri imam biri de arkasındaki saf olmak üzere sığabileceği büyüklükte küçük bir odacıkmış işte bu. Yapıldığı yıllar tahmini 1000 civarı ya da biraz daha altında sanılıyor.
Sen uzaklardayken, olan en son, en önemli haberi verdiğime göre, benim iyi olduğumu, her şeyin halen, aynı şaşırtıcı güzellikte devam etmekte olduğunu, bu sıralar, yağmur, rüzgâr, sel ve sayısız gezginden başkaca da bir şey ile karşılaşmadığımı da bildireyim sana.
Devran, bizi taşımakta devam ediyor, buradaki dostlardan eksilen, göçen, kırılan yoktur. Bundan da haberin ola! Dostların olarak bizden umduğun öğütlere gelince…
Şakik el Belhi’nin talebesi, Hatem-i Esam’a kulak vermeni, ayrıca dilerim:
1. Sevgilini iyi seçmek.
2. Hevâ ve heveslere köle olmamak.
3. Mal sevgisi yerine ahiret kazancını kazandığı mal ile temin etmek.
4. İzzet ve şerefin yerine takva üstünlüğünü gözetmek.
5. Kıskançlıktan uzak durmak ve rızka kanaat etmek.
6. Şeytandan başka düşman edinmemek.
7. Helali elde etmek hırstan uzak olmak.
8. Bel bağladığın, güvendiğin kişi sağlamından olsun. Yani, Allah (c.c.) olsun.
Ve unutma, Eşrefoğlu Rumi okumalısın…
Ey Allah’ım beni senden ayırma!
Beni senin cemalinden ayırma!
Seni sevmek benim dinim îmânım
İlâhî dîni îmandan ayırma!
Sararıben solup döndüm hazâna
İlâhî hazânımı daldan ayırma!
Şeyhim güldür ben anın yaprağıyam
İlâhî yaprağım gülden ayırma!
Ben ol Dost bahçesinin bülbülüyem
İlâhî bülbülü gülden ayırma!
Balığın canını suda dediler
İlâhî balığım gölden ayırma!
Eşrefzade senin kemter kulundur
İlâhî kulunu senden ayırma!
Ey dost! Dostların bil cümle selamı ile gözlerinden öperiz. Diyarların uzak olması, dostlukları elbette azaltmaz. Bu öğütlerle yaşarsan, biliriz ki dostumuzun canını sıkacak hiç bir dünya meşgalesi yoktur. Kalbi rahat ve huzurdadır. Keyfi tavında ve aklı elbet ahiret kazancındadır.
En kısa zamanda ya orda, ya burada, sonuçta Türk illerinde yeniden görüşmek, sohbet etmek arzusu ile şimdilik sana veda ediyorum.
Ey güzel kardeş! Gönlümüz, senin oralarda bahtiyar ve mesut olman da, kalman da. Dualarımız bir ve yürektendir. Dost meclisimiz her daim özge selamına, hoş kelamına açıktır. Yüce Allah, yâr ve yardımcın olsun inşallah!
Kardeşimiz, ilim için, ilmin başkentlerinden birine seyr ü sefer eylemiş. Biz onun mutluluğundayız. Bulduğun, öğrendiğin Hâk olsun inşallah! Bize de, kelam ilmini döndüğünde öğretirsin… 12 Şubat 2006.
GEÇMİŞ’TEN, DAİMİ GEÇMİŞ’E!
01 Kasım 2025 Cumartesi 04:01YOLDA YARALANMAK 3
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:43YOLDA YARALANMAK 2
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:29YOLDA YARALANMAK 1
01 Kasım 2025 Cumartesi 02:12AKŞAMLAR, AĞIR YÜREĞİNE!
30 Ekim 2025 Perşembe 13:53UNUTAMAM!
29 Ekim 2025 Çarşamba 13:44NİĞDE MİLLETVEKİLİ AKSARAYLI RİFAT GÜRSOY VE SONER YALÇIN’IN SALLADIĞI RİFAİLİK DERGAHI SOY ZİNCİRİ
28 Ekim 2025 Salı 09:35SEN GÜLEN BİR RESİMDİN BEN ÇİZİLMİŞ AYNA
27 Ekim 2025 Pazartesi 16:53GAZZE, AKTİV-X GRETA THUNBERG’E KALDIYSA!
24 Ekim 2025 Cuma 23:48LAF Ü GÜZAF
24 Ekim 2025 Cuma 00:56
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.