Müslüman’ın 2 ana kaynağı; Kur’an ve sünnettir
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in veda hutbesinde; Kur’an ve sünnet emanetine sımsıkı sarıldığımız sürece asla sapıklığa, dalalete düşmeyeceğimizi ifade buyurmuştur. Müslüman’ın 2 ana kaynağı, Kur’an ve sünnettir. Kur’an ve sünnette belirtilen emirleri yapıp, yasakladığı konulardan da uzak durup güzel ahlâk sahibi olarak hayatını yaşayan müslümanlar gerçek kurtuluşa ererler. İslam dininin sahibi olan Allah, Kur’an’ı gönderirken peygamberini de, İslam’ın insanlar tarafından nasıl yaşanacağını göstermesi için görevlendirmiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed, numune-i imtisal, rol model gönderilmiştir. Sünnet, dinin insan yaşamına formüle edilmiş biçimidir.
İnsan beden ve ruhtan müteşekkildir. Nasıl ki bedenin yaşaması için yemeye, içmeye v.b. ihtiyacı varsa, bunun gibi ruhun da gıdaya ihtiyacı vardır. Ruhun gıdası da tam anlamıyla Allah’ın rızasına uygun işler yapıp, yasakladığı fiillerden uzak durmakla mümkündür. Tatbik olunmayan bilgilerden bir menfaat edinilemeyeceği gibi, inanılan, okunan, anlaşılan, fakat yaşanmayan Kuran'dan da özlenen, arzu edilen faydalar sağlanamaz. Gerçek faydanın sağlanması için İslâm’ın emirlerini yaşamalı, yasakladıklarından da kaçınmalıyız. Kur’an-ı Kerîm müminler için gerçek anlamda şifa kaynağıdır ve aynı zamanda da rahmettir. Mümin; Kur’an-ı Kerim'den faydalanmak, feyz almak için okumalı, dinlemeli, anlamalı ve hükümlerini yaşamalıdır. İşte bu özelliklere sahip olanlar Kur’an’a yöneldikleri için, Kur’an, onlara şifa olmaktadır. Kuran-ı Kerim Allah tarafından Cebrail aracılığıyla peygamberimiz Hz. Muhammed'e ilk olarak Ramazan ayı içerisinde bulunan Kadir gecesinde vahiy dilmiştir. İlk vahiy Ramazan ayında gönderildiği için, Ramazan ayına Kuran ayı diyebiliriz. Kur’an-ı Kerim ile her zaman hemhâl olmalıyız. Ancak Ramazan ayında Kur’an-ı Kerîm ile olan birlikteliğimiz zirve yapmalıdır. Kur’an-ı okuyup, anlayıp emirlerini yerine getirip, yasaklarından da kaçınırsak, kulluk görevlerimizin gereğini yapmış oluruz.
Ayet-i Kerimelerde; “Sizi karanlıktan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık ayetler indiren O’dur. Şüphesiz Allah, Size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.” (Hadîd Suresi ayet: 9) “Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan Müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” “Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, Müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” (İsra Suresi ayet: 9,82) buyrulmuştur. Kur’an-ı Kerim; kendisine yönelen Müminlere şifa olmasına karşılık, Kâfirlerin hüsranını artması, kafirlerin Kur-an'dan uzak durması, kendisi ile Kur’an arasına mesafe koyup, düşmanlık yapmaları sebebiyledir. Kur'an-ı Kerîm’in, biz müminlere hayat vermesini, gerçek anlamda şifa olmasını istiyorsak, öncelikle, hayatınızı Kur'an'a vererek samimiyet ve sadakatimizi her zaman göstermeliyiz.
Müslümanlar Kuran-ı Kerim'i okumak, anlamak ve yaşamakla emrolunmuşlardır. İnandığı ve hayat nizamı edindiği Kuran'a karşı müminin ilk vazifesi, O'nu sık sık okumak, okuduğunu anlamak ve anladığını da yaşamak olmalıdır. Kuran'ın ilk emri "Yaratan Rabbinin adıyla oku” iken şüphesiz Kuran'ı okuyamama diye bir mazeret olamaz. Her Müslüman Kuran'ı okumayı kendisi bilmeli ayrıca aile fertlerine ve öğretebileceği kimselere öğretmelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Sizin en hayırlınız, Kuran'-ı öğrenenleriniz ve öğretenlerinizdir"
Nefsimizin ve şeytanların vesveselerine dur demeli, Kur’an ve Sünnet ile olan bağımızı, irtibatımızı artırmalıyız. Akıl nimetimiz sayesinde imanımızı güçlendirerek taklidi imandan tahkiki imana ulaşmalıyız. Kısacası nefis muhasebemizi yapmalıyız. Kuran-ı Kerim’in doğduğu ay olan Ramazan-ı şerifte tuttuğumuz oruç, ruhun doyurulması için bedenin aç bırakılması halidir. Oruçla ruh doyurulur, beden terbiye edilir. Yeme, içme, şehevi istek ve arzuların etki alanından kurtularak arzu edilen Manevi güzelliklere oruç ile ulaşmaktayız.
Ramazan-ı şerifi, Kur’an ayı olarak bilip, hayatımızı Kur’an ile yeniden inşa etmeliyiz. Kur’an’ı Okumalı, anlamalı, tercüme, meal, tefsirinden öğrenmeli ve bu öğrendiklerimizi de hayatımıza hâkim kılmalıyız. Bu özelliklere sahip olursak, arzu edilen İmanı kâmile ulaşırız. Ramazan-ı Şerifi özü itibariyle kavramalıyız. Allah (c.c.)’ dan gelen ilahi mesajı iyi anlamalı ve o ilahi mesaja uygun yaşamalıyız. Bu ilahi mesajda insanoğlunun iki cihanda kurtuluşa ermesine vesile olacak emir ve yasaklar bulunmaktadır.
İbadetlerin her birinin sayamayacağımız kadar faydaları vardır. Namaz, Zekat, Hac v.b. ibadetlerin önemi çok büyüktür. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında tuttuğumuz Oruçların da çok büyük önemi, faydası vardır. Oruç; sabrı, dayanıklılığı, başkalarını düşünmeyi, nimetlerin önemini, yardımlaşmayı (zekât, fitre, infak) v.b. birçok hususu yeniden hatırlatmakta ve gündemimize getirmektedir.
Ruhumuzun, bedenimizin, her türlü kirlilikten, arınarak, gerçek anlamda yanıp, arınmayı bu Ramazan ayında başarmak için Kur’an la gerçek anlamda buluşalım ve hayatımızın tamamına hakim kılalım. İbadet ve taatlarımızla kulluk görevimizi en iyi şekilde yapalım. Güzel ahlâk sahibi Müslümanlar olarak her iki cihanda da kurtuluşa erenlerden olalım.
Kur’an-ı Kerîm ve Sünnet ile olan irtibatımızı artırmalıyız. İslâm’a uygun bir hayatı yaşamalıyız. Oruçlarımızla beden ve ruh, sıhhat ve huzuruna erişmemizi Allah’tan niyaz eder, sıhhat ve afiyetler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.