Bir bilim kadınının üzüntüsü

Bir bilim kadınının üzüntüsü

Prof. Seza Özen bu yılın bilim ödülünü Cumhurbaşkanı Gül'ün elinden alırken kadın meselesine öyle ince ama etkili değindi ki...

Murat Yetkin-Radikal

Aslında yazının başlığı iki bilim kadınının iki üzüntüsü olmalıydı.
Ama Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Prof. Dr Nüket Yetiş “Medya bilim haberlerine yeterince önem vermiyor” şikâyetini -ki yerden göğe kadar haklıdır- zaten sevimli sitemleriyle hep yüzümüze çarptığı için, o bahsi sonraya bırakıyorum.
Üzerinde durmak istediğim, bu yıl TÜBİTAK Bilim Ödülü’ne layık görülen Prof Dr. Seza Özen’in, ödülünü Cumhurbaşkanı Gül’den alırken yaptığı konuşmada söyledikleri.
Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Özen bu yılki büyük ödüle çocuk hastalıkları dalında, özellikle de çocuk romatizması, böbrek hastalıkları ve ailevi akdeniz ateşi alanlarında uluslar arası başarı kazanan (ve ‘Ankara Kriterleri’ adıyla tanındığını bu vesileyle öğrendiğimiz) çalışmalarıyla layık görülmüş.
Konuşmasında beni etkileyen şu bölümü ve Prof. Özen’in üzüntüsünü sizinle de paylaşıyorum:
“Benim dedem 1940’lı yıllarda ailenin tüm maddi olanaklarını, okumak isteyen kızının ‘profesör olma’ rüyası için kullanmıştı. Sonradan gerçekleşen bu rüya, ‘üreten kadını’ rol modeli yapan, çalışan kadına saygınlık getiren Atatürk devrimlerinin sonuncusu idi. Annem gibi ben de Cumhuriyet’in aydınlanma devriminin yerleştirdiği kadın politikasının sonucu olarak akademik yaşamımın hiçbir aşamasında ayrımcılık yaşamadım, umarım kızım da benzer ortamlarda ülkemize katkı yapacaktır. Ancak 2010’lu yıllarda kadın modelinin erkeğinin arkasında duran, üretime katılmayan bir şekle döndüğünü üzülerek görüyorum.”
Prof Özen, üniversitelerdeki kadın akademik oranının yüzde 33 ile dünya ortalamasının üzerinde olmasına karşın, bugüne dek 130 bilim adamına karşılık kendisi dahil yalnızca 13 bilim kadınının TÜBİTAK ödülü alabildiğine dikkat çekiyor, Avrupa Birliği ölçülerine uygun olarak TÜBİTAK bilim teşviklerine de kadın kotası getirilmesini öneriyordu.
Törenin ardından CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat ile birlikte tebrik için Prof. Özen’in yanına gittik. Bir kadın olarak meslekte yükselip yönetici olmanın sıkıntılarını çok iyi bilen Hande, özellikle tanışmak istiyordu… “Mesajım yerine ulaştı sanırım” diye sevinç içindeydi. Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşmasında bilim kadınlarının teşvik edilmesi önerisine katıldığını söylemesi dahi onu memnun etmişti.
Oysa, Seza Özen’in söyledikleri, yalnızca bilim kadınlarının kota desteğiyle teşvik edilmesinin ötesine geçen önemdeydi.
Bu sözler, kadınların başını örtmesinin İslam’ın şartı olmadığı gibi kitabi bir olguyu tekrarlayan Diyanet İşleri Başkanı’nın emekli edildiği, başını günün standartlarına göre örtmeyen bir Diyanet çalışanı kadının ‘İslam dinine aykırı duruş sergilediği’ suçlaması altında görevinden alındığı bir dönemde söylendi.
Türkiye ne yazık ki bugün bu konuları tartışır halde. Oysa bugünün Türkiyesi’nde Kürt sorunu dahil, her konunun kırılma ekseninde kadının özgürlüğü sorunu var.
Profesör Özen’in üzüntüsüne katılıyorum; benim de üzüntümdür.
Bir son not: Şu ‘bilim adamı’ sözünü de bırakalım. ‘Bilim insanı’ ya da Türkçeciler uygun bulursa ‘bilimci’ diyebiliriz.

Gül: Diyarbakır da diğerleri gibi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Diyarbakır’a gideceği açıklandığında, ne BDP’nin başlattığı ‘iki dilli hayat’ ve ‘özerklik’ tartışması bu kadar alevlenmişti ne de Başbakan Tayyip Erdoğan, Meclis’teki bütçe kapanış konuşmasında Kürt açılımının kepenklerini en azından seçime dek kapatmıştı.
Dolayısıyla ilk açıklandığında, aslında Kürt açılımını fiilen başlatan kişi olan Cumhurbaşkanı Gül’ün üstelik bugün yapılacak Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından bir gün sonra Diyarbakır’da söyleyeceklerine ilişkin beklenti yükselmişti.
Gül, Yetiş’in mesajını almış gibi “Bu günü gölgelemeyeceğim” dedi. Sorularımıza verdiği cevap şu oldu:
“Bütün illerimizi nasıl ziyaret ediyorsam, Diyarbakır şehrimizi de öyle ediyorum. Mesela geçen hafta Adana’daydım.
Nasıl gittiğimiz illerde belediyeyi, garnizonu, valiliği ziyaret ediyorsam, şehrin ileri gelenleriyle görüşüyorsam, Diyarbakır’da da görüşeceğim.”
Gül’ün “Ama beklentiler yüksek” hatırlatmasına karşılığı ise “O ayrı” oldu.
İşte bu kadar… Son gelişmeler ardından belli ki Gül; 1- Diyarbakır beklentisini daha da yükseltmek istemiyor, 2- Söyleyeceklerinin etkisini de Ankara’da tüketmeyip Diyarbakır’a saklamak istiyor

Bu haber toplam 1143 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Eğitim