
İlhami İnceöz
KELİME KERVANININ BAŞINDAKİ TAŞ
KELİME KERVANININ BAŞINDAKİ TAŞ
Yazı yazmak kolay iştir! Sadece bu kentin okuma yazma oranlarını dillendirerek bu dediğimi kanıtlayabilirsiniz. Yazı yazmak, eline kalem tutuşturduğun er kişinin yapabileceği, yaptığı bir iştir. Bunu da herkes bilir. Hiç okul görmemiş birisi bile yazı yazabilir. Bunu da herkes… Ama yazı yazmanın ne olduğunu tanımlamaya geldiğinde, işler karışır. Bizim meselemiz de burada başlar. Yazının mevzuu bu cümlenin anlamındadır, okuyanın anlayabildiği kadarı ile.
Yazı yazmak, fikri olan herkesin denediği, yaptığı, yapabileceği bir iştir. Ama başarılı, ama başarısız, ne fark eder? Yapıyorsa yapmıştır. Yapabiliyorsa, ‘’fikri vardı, söyledi!’’ demektir.
Aslında yazı yazmak kolay iştir! Diyenler, bunu beceremeyip de yazı yazmayı iyi ya da yeterli derecede becerenlere hasetle bakanlar, saygıyla onlara imrenenler ya da gerçekten kendisinin yapamadığı ama yapmayı istediği şeyi başkaları yaptığı için zoruna gidenlerdir… Yazı yazmak kolay iştir! Sözünü ben söyledim ama onların akıllarından alıp sofraya, önünüze getirdim. Bunu yapmakla da aslında size şunları sormak amacındaydım:
Ben size, okuma yazma biliyor musunuz demedim, yazı yazabiliyor musunuz demek istedim, denemek, başlamak istediniz mi? Başladınız da ne yaptınız? Başladığınız da ne yönden gittiniz? Başlangıcında ne noktadaydınız, başlangıcı bıraktığınızda ne noktadasınız? Yazabiliyor muymuşsunuz, yazmayı becerebildiniz mi, yazı yazmanın kolaylığını gösterebildiniz mi? Bizlere yazı yazma ustalığınızı ispat edebildiniz mi? Gibi yüzlerce soru var… Ama burada, hepsini bir durakta cevaplayamayız.
Zaten okuma yazma işinden yazı yazmaya ayrıldığımız nokta da, burası olur. Yazı yazmak, herkesin başarabileceği bir iş değildir. En başta bahsettiğim ile aynı yazma türünü kastetmiyorum. Yazı yazmak, yani bir yerde, bir alanda, bir fikirde, bir doğrultuda kelimeleri birer deve gibi arka arkaya dizmekten, kervanı düzmekten bahsediyorum. Sıraladığın anlam vagonlarından yürüyen, akan, kanlı canlı bir lokomotifin önderliğinde, hareket haline geçmiş ve okuyanları da harekete geçirebilecek bir treni var etmekten-üretmekten bahsediyorum. Yazı yazabilmenin zorluğu diyerek kasıt ettiğim nokta, işte budur. Herkes bu şekilde yazı yazabilseydi, bu konuşmalara gerek kalmayacaktı. Burası da, bu yazının mevzusu değil!
Yazının başlangıcına dönelim. Yazı yazmak kolay iştir! Yazı yazmayı öğrenmeye uğraşan taze beyinlere ilk söylenen hatalı ‘’doğru’’ girişini buldun mu, gerisi kendiliğinden gelir! Düsturudur? Bu hatalı denklemi, çok satan kitapların ustalaşmış ama aslında, hala denizin içinde olduğu halde, suyun ne olduğunu anlayamamış, kavrayamamış bir seviyede kalmış, güyâ yazarlar bile tavsiye olarak verebiliyor. Yazı yazmaya çabalayan genç dimağlar da, bu hatalı doğrudan ders almaya çabalayarak zannediyor ki, kumsalda milyonlarca taşın içinde, onların içinden kendisine ‘’giriş’’ olabilecek, ben buradayım diye parlayan, zümrüt, akik ya da pırlantadan, aykırı bir taşın peşindeyim. Zannediyor ki, onu bulursa, koskoca roman, upuzun bir öykü ya da fikir kitabı bir cümleyle başlayarak, kazak söküğü gibi kendiliğinden akıp gelecek. Bu arayışlara kendini kaptırınca, ne yazı ortaya çıkıyor, ne yazma hevesi küçücük bir meyve veriyor…
Yazı yazacak genç dimağlara diyorum ki… Ya da benden iyi yazacağını düşünen yakın arkadaşlarıma diyorum ki… Bu ve bunun gibi hatalı doğrularla, rahle-i tedrisattan geçmeniz size bir şey kazandırmaz. O aykırı taşa, ihtiyacınız yok bu heveste! Bunu unutmayın!
Eğer öyle zannediyorsanız, ‘’Başlamadan bitiyor, ‘’ var olmayan’’ devlerin aşkı’’. Destan olanlarsa sizler değil, o milyonlarca taşın içinde eline aldığı ilk taştan başlayıp, diğerlerini keşfetmeye gidenlerdir.
Yine ‘’O’’ kelime kervanının başındaki taşı aramakla meşgul pek çok insan tanıdım. Bazıları ki, hala aramaya devam ediyorlar. Bazılarının da başlama taşı olarak seçtiği yol, sadece kendilerini besleyen yazarların yazılarından ilhamla, çalabildiği ‘’anlamın’’ taşıyabildiği kadar, üzerine yeni kelimeler yükleyerek, güyâ yeni satırlar meydana getirmeye çabaladıklarına da şahit oldum. Bir yere götürmedi bu onları. Götürmeyecek de… Başlamaya çalıştıkları noktada, farklı taşı arayış uğraşları sonarla sürüyor, yani aynı çemberi çevirmeye hala devam ediyorlar. Ben burada bu yazıyı, onlara okuturken!
Yazıya başlamak kolay iştir! Dedim ya, hatalı doğruyu yıkmaya çabalıyorum. Yazıya başlamak kolay iştir ama başlayamayanların beni topa tutmak için ağızlarına aldıkları ilk kelimeler bile, aslında bir yazıyı başlatmıştır. Fakat sarf eden bunun bilincinde bile değildir.
Yazıya başlamanın bir sınırı da yoktur. Külhanbeyli yazarların koyduğu lafta köprübaşı ağızları, ‘’ben biliyorum külah’’ları, talipsiz birer hikayedir. Şöyle yazılır, böyle yazılır demek, sınırı yasası olmayan evrensel bir konuda, sonsuz seçeneği olan bir mevzuda seçime zorlamaktan ibarettir. ‘’Yazıya başlamak kolaydır da nerden başlayacağım onu bilmiyorum!’’ korkusunu diyorum… bu cümleyi yazman bile en gözde başlangıçtır. Madem yazı yazmaya inanıyorsun, ‘’selam, ben geldim!’’ diyerek bile kurduğun ilk cümle, uzun bir serüvenin çıkış noktası olabilir. Denemenin sonu tecrübedir, deneyenlerin vardığı nokta ise yemyeşil, uçsuz bucaksız önünüzde uzanan, yazının cennetleridir!
Recaizâde Mahmut Ekrem Bey, şiir için, “Zerrattan şümusa her güzel şey şiirin konusu olabilir” derken, şiirin kelimelerle eriştiği-erişeceği sonsuzluğa işaret ediyordu. Yazı da bu düstura dahildir. Zerreden kürreye kadar her şey yazının başlangıcı olabilir. Yeter ki yazmayı öğrenmek isteyenin elindeki kalem, yazıya başlamak için kâğıda, tek bir selam olsun verebilsin!
‘’Yazı yazmak kolay iştir!’’ Dediğim gibi, bazıları yazar, yaza bilmeyi denemiş öğrenmiştir, bazıları da aklındakileri kendisi için yazsa da, sadece okumayı bilir, okumada kalır, okumanın üstadıdır! Bari buna ermişse, ona ne mutlu!
HAL BU HALDİR!
15 Eylül 2025 Pazartesi 12:16SENSİZ KALINCA!
15 Eylül 2025 Pazartesi 11:55YANMAYAN KEFEN: ‘’ŞEHİR YALNIZLIĞI’’
15 Eylül 2025 Pazartesi 10:00AKSARAYLI ÜNLÜ PORTRELER 17 / BAŞARILI BİR YAZAR- GİRİŞİMCİ EMRE DALKILIÇ
14 Eylül 2025 Pazar 01:44AKSARAYLI PORTRELER 13 / 4 BÜYÜK SAVAŞIN GAZİ’Sİ AKSARAYLI YARBAY HİKMET BEY
13 Eylül 2025 Cumartesi 13:17AKSARAYLI PORTRELER 12 / BÜKREŞ ATAŞEMİLİTERİ CELALETTİN MENGİLBÖRÜ (187?-1938)
13 Eylül 2025 Cumartesi 11:00ÜLKÜCÜ METİN ALPER, SUDAN ATAŞELİĞİNDEN, İSTANBUL ZABITA BAŞKANLIĞINA
12 Eylül 2025 Cuma 22:03Gertrude Bell'in Kişisel Trajedileri
11 Eylül 2025 Perşembe 11:56’'BOZUKLAR, BOZUKSUN!’’ DİYOR, ''BENCİLLER, BENCİLSİN! RİYAKARLAR, RİYAKARSIN!’’
10 Eylül 2025 Çarşamba 16:49AŞKIN MECELLESİ
08 Eylül 2025 Pazartesi 04:26




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.