İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

Modern Bir Yalnızlık Denemesi / Yusuf’un Üç Gömleği

Modern Bir Yalnızlık Denemesi / Yusuf’un Üç Gömleği

Yusuf, üç gömlek giyer:

Çocukluk gömleğini, peygamber bir babanın eteklerinde yalnızlıkla geçirdiği günlerde giyer. Yusuf, babasının annesinin memnun olduğu çocuktur. Sessiz, utangaç, mâhir, zeki, babasına düşkün, temiz kalpli, sevecen, ayyüzlüdür. Ve diğer 11 kardeşi tarafından bu yüzden düşmanlık gören, kıskanılan bir çocuktur.

Gençlik/kölelik gömleğini, kendisini kuyudan buluntu olarak çıkaran ve götürüp köle pazarında satışa sunan bir kervancının elinden ‘’çamura düşmüş mücevher’’ edasıyla satın alındığında, yeni efendisi olan Züleyha’nın, hizmetindeyken giyer. Giyer ama aynı zamanda da bir zindan gömleğidir bu giydiği… Yalnız zengin sahibesinin hizmetindeyken değil, zamanın Sahip’inin zindanlarında da bu kölelik gömleğiyle, tayin edilmiş o gün gelene dek, ‘’gençliğini’’ örter. Hâlâ yakışıklı, mâhir, zeki, efendi, ahlâklı, utangaç ve dürüsttür. Kendisine iftira atıldığındaki duruşu da, onu ‘’ahlâk (âr) sahibi olmak’’ sıralamasında en yükseklere taşır.

Üçüncü gömleği, ‘’Allah’ın hediyesi-kemâliyet gömleği’’dir. Onu bir devlet görevlisi olarak yeni efendisinin veziri olmasıyla giyer. Kaderleri, dereceleri, oranları, santimleri, saniyeleri bir ölçüye göre tayin eden Allah, ona da kuyu dibinden tahtlara erişmeyi nasip etmiştir.

Bu şehirde, hayatı yahut yarı ömrü böyle anlatılabilecek bir Yusuf, bir Ahmet, bir Mehmet var mıdır? Bilmiyorum, ben herkesi tanımam! Ama üstâd İsmet Özel gibi herkesin Yusuf Kıssası’ndan aldığı bir ders, anlatacağı bir ders, vereceği bir örnek mutlaka vardır. Bu da bizim, modern çağdan bir Yusuf masalı:

YAKUP BENİ GÖRSE!

1.

Zindandayım, günışığım bile demir…

Devâsı yok, soluğum gövdeme zehir.

Hüsran azık, hicrân katığım, zor gelir…

Dağ cüsse saat, bir sâniyem dâr gelir…

Asarım gönlümü, gün denen kubbeye

Ruhu musallada, can bulurum geceye…

Zümrüdü Anka’yım, gece vurulacak,

‘’Dün’’ denen kabirdeyim, her lâhza bıçak…

Gece orman, uyku yangın, can bir kelebek,

Gözlerimi yumsam, kısmetim kesilecek…

Dalsam Kehf gibi, üç yüzyıllık uykuya…

Kuşlar tüy atar, içimdeki kuşkuya…

Uyanırım, döşü yağmalanmış dağca,

Kıvranırım gâmla, talan yemiş bağca…

Bahânem Leylâ, ben ki göğe Mecnûn’um!

Kilitli kapı eşiğinde, meftunum!

Esiriyim, fil ile at arasında…

Mağlup bir kâlenin gönül yarasında…

Rüzgâr koşturuyor, ben yoruluyorum

Su dalgalanıyor, ben boğuluyorum.

Yaş alıyor ağaçlar, ben soluyorum

Boşalıyor bulutlar, ben doluyorum.

Yusuf’tum yola koyulduğumda, sâf, pâk…

Yakûp, beni görse! Yüzüm nâr, kararacak!

2.

Zindandayım, güne bakan bir yüzü var,

Ruhumdan daha hür, içerdeki duvar…

Ben Süleyman, bahtla taht arasında kuş,

Bin bir yâre ile çıbana kul olmuş…

Feryâdıma, yeryüzünü kurban verdim,

Adaklar tuttum, göğe halılar serdim…

Denedim Zûnnûn’un sabrını, yetmedim,

Seccade dürdüm, oruç bozdum, gitmedim!

Gönlüm pervâne, dönüverdi kalbura…

Ne göğe eriştim, ne gökteki nûra…

Şehirler duruyor, ben güz ölüyorum,

İnsanlar çürüyor, ben küs ölüyorum…

Sesler, renkler soğuyor, ben üşüyorum,

Tan, yıldızları tutar, ben düşüyorum…

Yusuf’tum, çölde kaybolduğumda… Şimdi…

Mintanım günah kokar… Yakûp, bir görseydi!

Kurtları ayağıma bağlar, döverdi…

Terk ederek beni, Kenân’a dönerdi…

Bir su kurbağası, yüzümdeki suret!

Her düşüm gurbet, bu yüzden, her tövbem ret!

Kuyudayım, asırlar göçtü, ben yetim…

Yiten zamanı ben, çöl tozu zannettim…

Tik-tak, tik-tak… ömrüm bir hiçe işlemiş,

Yoklar âleminde, hakikât düşlemiş…

Saatler zincir, duvar hâşin gardiyan,

Ne senede, ne ayda bitmez vardiyam…

Ruhum bozkır, içim volkan, ben çöl kelebek,

Yağsam gözümü, kanadıma ôd değecek…

Zindandayım, gece zakkum, gündüz baldıran,

Yediğim düş zarar, içtiğim umut ziyan…

Şehirler çürüyor, ben güz soluyorum…

İnsanlar kuruyor, ben söz ölüyorum…

Zindandayım, fil ile at arasında,

Mağlup bir kâlenin imdât nârasında…

Zindandayım, bahar yeli dâr ağacım,

Tek mahkûmum, asılsam da dinmez sancım…

Aşk mezarıdır, beni taşıyan tabut,

Ruhuma ne teselli, ne bir ân unut!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi

DUA

31 Ağustos 2025 Pazar 14:14