İlhami İnceöz
SEYYÂR'E 4
SEYYÂR'E
Selim’in çekik gözlü yüzüne, ne vakit baksa. Osman’ın aklına hep sineklerin gözleri gelir. Düşünür, ‘’ne renktir, sineklerin gözleri? Kaç tanedir? Koca Kur’an dâhi sinekleri bir düşünün demiş ama anlamaz bizim gibileri! Tanrı’nın dilinden!’’, der.
Bir keresin de, sigaraya ilk başladıkları, stadyumun arkasındaki elmalıklardan ham elma çalıp, çayırlarda kızkaçıran ateşledikleri günlerde, uzandığı bir düzlükte demişti ki Selim’e, bizim Osman:
‘’Ela mıdır, kahverengi mi, ya da kara kara boncuk taneleri mi? Sinek Selim, bana akıl veren Selim, ne renk len gözlerin senin? Sormuyor mu len senin yavuklun? Elaya mı çalar güneşin altında? Söğüt altında oturduğumuzda, ya niye kahverengi bakarsın Selim, akşam olduğunda niye siyahtır gözlerin, söylesene, çakır gözlüy-müş ey Selim? Biz sana niye Sinek dedik len çakır gözlüsün de, benzemiyon mu, yalan mı konuşuyoz biz? Söylesene len, merak ediyorum, sineklerin gözlerini…’’
Selim, ‘’Nerden geldi lan it, bunlar aklına?’’
‘’Avlu itlerinin gözleri kara diyelim Selim, kedilerin gözleri her renk, tavukların her renk, ineklerin desen çoğunlukla kahverengi. Aslında çoğu hayvanın, gözleri elası da var, karası da. Birinde göğ renkli bir öküz bile görmüştüm. Gök gibi masmavi bakıyordu. Tanrı göğü nasıl sığdırmış içine bir görsen. Yazmış mıdır o kütüphanelerde çocukların okuduğu kitaplar, kuşların göz rengini, ya yarasalar, ya akşam damlara tüneyen baykuşlar, vurduğumuz ördekleri düşünsene Selim, gözlerini diyorum onların, düşün, rengârenk. Dünyayı, çoğu siyah beyaz görüyormuş da, niye renklidir len, bunların gözleri, ne fark ediyor? Bu nasıl bir iş, niye bize bunu gösteriyor Tanrı?’’
Allah Allaahh! Len Tanrı diyip durma ağzının üstüne, şimdi. Kafir gibi habire Tanrı, Tanrı… Görmüyon mu filmlerde nasıl bağırıyor kafiri. Ey Tanrım, yok Tanrım, niye Tanrım! Allah’ıma vuracam şimdi, it! Dinden imandan ediyon, saçma sapan şeyleri düşüne düşüne. Bilmiyon mu? Allah bu, işte! Yaratmış her şeyi güzel güzel, çeşit çeşit. Git O’na sor, muallim!’’
Selim uyandırmaya uğraştı Osman’ı, düşünceli halinden. Üsteledi durdu.
‘’Hoop! Osman! Gene sustun kaldın? Ne var olum, Hacı’nın garip Osman’ı, ne var? Bir söyle! Kızıyon mu oğlum dediklerimize, söylesene. Konuş bir! Haklısın de, haksızsın de. Senin geçimlik, bir seyyar arabası değil mi? Şoförü değişti işte altı aydır, sadece bu! Rahmetlik Mustafa emmi yaşasaydı hala seyyardı adı. Sayende teyyâre oldu len! Sen uçuyon rüyalarda geceleri, seninle o da uçuyor teyyâre gibi. Bir sabah anlattın ya, kırmızı arabanla Kara Şimşek gibi, uça uça gökte gidiyormuşsun, üstünde Hacer, süslü püslü... Ondan boyattırmadın mı babana, kırmızıya…’’
Gene bastılar kahkahayı, Osman’ın suratına Selim ile Kaypak Halil.
Yine devam etti Selim.
‘’Ah, o Mustafa Efendi gitti bigâm, yetim oğlu öksüz kaldı. O da, aldı Seyyar oğlunu, adını Seyyâre koydu. Oğlandı, bizim damat o vakitler, oldu şimdi taptaze gelin… Seyyar satıcının arabası, cinsiyet mi değiştirir len Osman? Bülent Bey mi diyelim ona da, Bülent apla mı?‘’
Bastılar kahkahayı yine, iki çirkin surat. (Osman gülmedi gene, ey okur! Osman, ota boka, hiçe, güce gidenlere, bas bas gülenlerden değil, her şeye gülümse geç diyenlerden de değil. Deli mi, aklı var? Neyine gülsün hem, komiklik mi bu şimdi?)
Bakakaldı Osman. İçine dağ gibi bir sinir oturdu, kalkmadı.
(devam edecek...)
İNSAN OLMAYA GİTTİM; HELE BİR DUR! (2)
02 Kasım 2025 Pazar 14:24İNSAN OLMAYA GİTTİM; HELE BİR DUR!
02 Kasım 2025 Pazar 14:22İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (5)
02 Kasım 2025 Pazar 14:15İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (4)
02 Kasım 2025 Pazar 14:13İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (3)
02 Kasım 2025 Pazar 14:11İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (2)
02 Kasım 2025 Pazar 14:09İNSAN OLMAYA GİTTİM; PATLAMA, GELİYORUM! (1)
02 Kasım 2025 Pazar 14:06SEYYÂR'E 10
02 Kasım 2025 Pazar 13:40SEYYÂR'E 9
02 Kasım 2025 Pazar 13:38SEYYÂR'E 8
02 Kasım 2025 Pazar 13:33
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.