İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

SEYYÂR'E 5

SEYYÂR'E

Bakakaldı Osman. İçine dağ gibi bir sinir oturdu, kalkmadı.

Selim, ‘’Ekmek teknesi ama gene de süslü gelin işte. Bişi demedik, neyse! İçerledin mi len, konuşsana Osman, İstanbul’a durma git diyoruz, kötülüğünü mü istiyoz sanki senin? La gardaşız, oğlum, biz? Gerçi kime diyok, aramızda bir yetim öksüz sen... Karı, kızan, çoluk çocuk desen yok! Sen de haklısın, bize konuşmak boş, nasılsa bizim keyfimiz, olmasa bile, gene de hep yerli yerinde.’’

Sonra, ne olduysa duraladı. Hislendi, soluklandı azıcık Selim, ne dese gayri toparlanamaz. Çünkü hep böyledir o. Kantarın topuzunu sık kaçırır. Üzülürler de ona laf söylerken, gelir hep akıllarına Osman’ın kimsesizliği. Gariplik kolay mı, hele yoksulla çocukluk arkadaşlığı kolay mı? Takılıyorlar, eğleniyorlar ama hep dostluktan bunlar.

‘’Yoksa!’’ Dedi, içli içli, Selim. ‘’Osman, iyidir iyi, garibim herkese aynıdır. Ama bahtı zalim! Değil mi len Halil? Bu baht nasıl bir zalim?’’

Sordu gözleriyle de Osman, Halil’in gözlerine. ‘’Değil miymiş len Halil, söylesene? Zalim, değil mi bahtım? Tanrı niye böyle istemiş?’’

Kaypak Halil, Osman’ın gözlerini gözlerine çevirdiğini görünce, kaypardı gene. Ne yapacak başka, iç acıtmaktansa, eğdi gözlerini yerdeki serili kâğıda. Düşünür gibi, gâmla donarak vermiş oldu cevabını.

Osman bilir ki, bu kıypık, ince düşünmekten de kayparır zaten. Her dem, hatta evde bile öyledir de, belli etmez bir tutam olsun, avradı Emine’ye. Ama gösterir de ara sıra, bin müşkülatla bazı şeyleri düşünebildiğini.

(Osman’ın gözlerinde, Halil’in hınzır gülümsemesiyle gelip, bir öğle vakti, kendisinden Emine’ye aldığı o aynalı tarak, boncuklu bileklik, altın sarısı bir demir kolye, ışıdı geçti bir an, ey okur! Parlaklığı kamaştırmasın senin de gözlerini!)

Ama yine de, yüzünden anladı Osman, çekti Halil’den bakışlarını, karşıya, Kâmil’in boş sandalyesine de, bir sorayım istedi. Ama yok, gördü ki onda da aynı cevap. Sahibi olsaydı yerinde, belki onda da…

Derken şıpınişi göründü, ayakyolunun açık mavi çatlak kapısında, Berduş Kâmil. Gelişini, dönüp göz ucuyla, biraz seyretti Osman. Sonra yüzünü bir an, Kâmil’in ardındaki ayakyoluna çevirdi.

(devam edecek...)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi