İlhami İnceöz

İlhami İnceöz

SEYYÂR'E 6

SEYYÂR'E

Hep düşünürdü, bu kahvenin sahibi Köpek Nuri’ye kıza kıza, söve söve, hatta içine girdiğinde de:

‘’Daracık bir oda işte! Oda dediğin bundan büyüktür len Osman, ama bu değil. Küçücük. Kıç sığar da şey açıkta kalır, desen yeridir. Ancak ayakta edersin, pissuvar diye bişeyi var. Helanın duvarda duranı mı olur len? Ama olmuş işte. Gâvur bu, bulmadık, icat etmedik şey koydu mu, onu da bulmuş? Filmlerdeki savaş maskesiyle bile girilmez len, bana kalsa! Ama mecburiyet işte! Zaten, bu ülkede mecburiyet, tuz gibi çok bulunan bir şeydir, derler, ölsen de hiç bir iş de yakanı bırakmaz. Çıkar her yerde karşına. Ora da öyle işte! Sidik kokar, dışkı kokar, cigara kokar, kolonya kokar, hacıyağı kokar, ter kokar, ne çıkarsa helaya girenin bahtına artık! (Osman, yalnızca kendi bahtına düşenleri saydı erinmeden, burada ey okur!)

O, nemli merdiven altına kondurulmuş, dört tuğla, iki piriketten örülmüş, arada bir iki kertenkele, koca örümcekler, koca böcekler gibi misafirler ağırlayan bir lağım kuyusu işte, n'olacak ki? Dahası da var, önceden büyük de ederdi içine, gece gündüz bıkmadan Oğuz Yılmaz, Müslüm Gürses dinleyen şu kahve ahalisi. Ama baktılar ki kokudan durulmuyor. Yoldan geçen de habire giriyor, içine ediyor, su bile içmeden,çay bile söylemeden, bir el oyun atmadan gidiyor… Köp Nuri durur mu, beton döktü, kapadı. Kızdı da, ‘’Neyine yetmiyormuş ki, akşama kadar bir çay içenlerin? El yıkama lavabosu bile var hem, daha n’olacak?’’

Sabunu da eve aldığından getirir, masraf olmaz. İkiye de keser, az kullansınlar diye. Sonra, ‘’Temizlik imandandır ama bunlar, azmış imansızlar. Ancak kâğıt oynar, taş dizer, küfür ederler birbirlerine. Ramazan da bile, böyleler Tanrı’m! Açmasan dükkânı onlar için, olmaz. Kapamaya kalksan sahurda, mızmızlanır durur hıyarlar, kalkmazlar bir saat. Hakları mı temizlik? Böğürürler, Nuri de Nuri, n’oldu bizim Müslüm baba? Bir kapama Köp Nuri, bir kapama! Diye böğürmekten başka bişey bilmeyen kumarcıların hakları mı temizlik? Hiçç!‘’

‘’Ulen, ekmeğini onlardan yemiyon mu sen, Köp? Evi dayadın, bahçeyi döşedin, oğlanı everdin ya, ütüldükleriylen, sana kösüldükleriylen? Sabununa mı kaldılar len senin? Neylerini beğenmiyorsan kahvelinin?’’

Saydırmıştı, kaç keresinde. Ama kaç kez! Dedikçe dediydi, döktüydü içindekini bir başka gün, Osman, yine böyle sızlanırken Köp Nuri. Taşı gediğine koymayı iyi bilirdi hep, kâğıdı zamanında atmayı bildiği kadar. Zerre haz etmez bildi bileli, kahve sahibi bu Köp Nuri’nin kendinden, çayından, suratından, yanağındaki beninden, altın saatinden, kalın, sarı yüzüğünden, bir şey yutmuş da öğürürmüş gibi her boka attığı o pis kahkahalarından...’’

Selim’in sesi uyandırdı Osman’ı, helayı düşünmekten, döndü yüzünü yine masaya.

Selim, daha oturmadan Kâmil’e hırladı:

‘’Kaamiil, törenle mi su döküyor la senin ki? Kırmızı halıya filan mı çıkarıyorlar? Kupa gibi statlarda alaylarlan mı kaldırıyorlar? Ameliyatlan mı alıyorlar dohtorlar, içinden suyunu? Hayat ağacı bitti, sen gelene dek, son bölümü geçti? Avlundaki çeşme buna mı bağlı oğlum? Gittin mi, yazıya gider gibi, yaylaya çıkar gibi, bekle babam gelmez, bekle babam gelmez! Ney laa bu halin, Allah Allahh?’’, diye gürleye gürleye saydırdı.

Alışkın olsa da böyle laflara Berduş Kâmil… Bilir hepsi! Bir gram olsun dokunmayacağını. Değişmeyeceğini artık Kâmil’in.

Bastılar kahkahayı yine, üç yaban adamı. Çekti masadan Osman, gözlerini, Selim’i dinlerken, döndü ocağa. Ocaktan, ocaktaki çay dolduran Köp Nuri’nin meymenetsiz suratından gözlerini alıp, tekrar döndü hergelelere suskun suskun. Aklına İstanbul’u getirmekten, bu şehri terk etmeyi düşünmekten kaçınıyordu.

(devam edecek..)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami İnceöz Arşivi