Vefa ve Vefa’nın Önemi
Değerli okuyucularım bugün sizlere on çok ihtiyaç duyduğumuz değerlerimizden olan vefa ve öneminden bahsedeceğim. Vefa; verilen sözde durma, bir şeyin hakkını verme, değerli şeylerin kıymetlerini bilme, nimet ve lütuflara karşı gereken şükrü eda edebilme adına gösterilen saygı ve hürmetin adıdır. Vefalılar, Hak katında da, halk katında da en çok itibar görenlerdir. Kadirşinaslar; hep vefa duygusuyla yaşayıp, Allah’ın (c.c.) ihsan ettiği nimetlerin ve güzelliklerin daima farkında olmuşlardır.
Peki ama vefa neye karşı ve nasıl olmalıdır? Her şeyden önce bütün vesilelerin varıp kendisine ulaştığı, tek hedef ve tek gaye olan Allah’a (c.c.) vefa; en kısa ifadesiyle, Kur’an’ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.s.)’in diliyle bize anlattığı şekilde O’na hakiki kul olmakla mümkündür. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.s.) vefa; O’nun bin bir sıkıntı ve çileye katlanarak tebliğ ile birlikte temsil ettiği yüce dinimiz İslam’ı, yine O’nun yolunda giderek, sünnet-i seniyyesine uygun bir şekilde yaşayıp herkese ulaştırarak, O’nu tüm insanlığa tanıtmak için elimizden geleni yapmamız gerekmektedir. Kur’an’a vefa; onu çok okuyarak, hükümlerine uygun amel ederek, maddeten ve mânen onu baş tacı ederek, onunla hissettiğimiz ulvi duyguları, keşfettiğimiz hakikatleri tüm insanlığa duyurmak için çalışmalıyız.
Rabbimizin insanlığa büyük lütfu, son ve en mükemmel din olan İslam’a vefa; Allah (c.c.) ve Resûlü Hz. Muhammed’in (s.a.s.) emirleri doğrultusunda koşup, yasak ettiklerinden kaçınarak insanlığın maddi manevi kurtuluş reçetesi olan bu ilahi hakikatler manzumesini dünyanın en ücra köşesine ulaştırmadan rahat etmeyeceğimizi düşünerek çalışmalıyız. Günümüzde teknolojinin de gelişmesi ile çok uzaklarda olan insanlara ulaşmak bile çok kolay hale gelmiştir. Bu imkanlardan en güzel şekilde faydalanmalıyız. Ashab-ı Kiram’dan günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün İslam büyüklerine vefa; vesile oldukları şeyleri hiç unutmayarak, daima onları hayırla yad ederek, gerekli hürmeti göstermeye çalışarak ve onların sayesinde nail olduğumuz güzellikleri herkesle paylaşıp, aynı güzelliklerin devamı için çalışmalarımıza devam etmemiz gerekmektedir. Çağımızda, Rabbimize kulluk ve İslam’a hizmet yolunda bize rehberlik eden, bizlere, İslâmî hakikatlerin günümüzün şartlarına göre nasıl anlaşılması ve muhtevasıyla nasıl amel edilmesi gerektiğini gösteren büyüklerimize vefa göstermemiz çok önemlidir. İslâm’a hizmet eden öncü büyüklerimizin, İslâm için çalışan her bir Müslüman’ın dertlerini paylaşmaya, hasretini çekip bekledikleri Müslümanlar ancak kardeştir gerçeğini yakalamaya çalışarak ve bol bol fiili-kavli dua ederek vefalı kişilikler olduğumuzu göstermeliyiz.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s,a,s,) bir vefa insanıydı. Kendisine arkadaşlık yapmış, gönülden O’na inanıp teslim olmuş ve bir an olsun O’nu davasında yalnız bırakmamış olan Sahabelerine çok ihtimam göstermiştir. Peygamberimiz, “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir, Onlardan herhangi birine uyarsanız kurtuluşa erersiniz.” “Ashabıma söven benden değildir” buyurarak kendisi onları nasıl aziz tuttuysa daha sonra geleceklerin de aynı hassasiyet içerisinde olmalarını emretmiştir. Sahabeler de; İnsanlığın medarı iftiharı olan Peygamberimiz’e, (s.a.s.) yine Ondan öğrendikleri ve gördükleri şekilde vefalı olmayı tercih etmişler hayatlarının vazgeçilmezi haline getirmişlerdir. Vesilelere vefa, o vesileleri yaratan Allah (c.c.)’a karşı vefalı olmak demektir. İkram edilen nimetler için, Allah’a (c.c.) şükretmeli ve bizlere iyilikleri olan kişilere de vesilelerinin kıymetini bilip vefalı davranmalıyız. Evet, vesilelere vefa da çok mühimdir. Bizim iman sahibi olmamıza, ahir zamanda İslam’a hizmet gibi mukaddes bir davayla tanışmamıza, inandığımız yüce değerleri yaşayabilmemize vesile olan değerlerimize ve şahıslara karşı son derece vefalı olmamız boynumuzun borcudur. Eğer bize Rabbimizi tanıtan, O’nu sevdiren ve O’na ulaşma yollarını gösteren vesilelere gerekli vefayı gösteremezsek ilahi feyiz, bereket ve lütuflardan gereği gibi faydalanamayız. Ama vefalı olmayı seçer, hayatımızı hep vefa yörüngesinde sürdürürsek Allah’ın (c.c.) lütuf ve ihsanları artarak devam eder. Bu sebeple, vefa gibi bizim güzel değerlere kavuşmamıza vesile olanların emekleri ve çileleri boşa gitmez. Hak ve hakikate uygun olan söze sıdk, dostluğa ve gösterilen bağlılığa da sadakat denir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) ile O’nu sevenler; söz, fiil ve davranışlarında sadık olmuşladır. Sadakat gözünü hakka dikip Hakk’ın kapısından bir lahza olsun ayrılmamak için mücadele edip, vefa göstermektir. Sadakat aynı zamanda bağlılık, metanet ve sebatı da ihtiva etmektedir.
Vefa aynı zamanda Milli bir şuur etrafında şekillenip yoğrulan, insan ilişkilerinin en çok ihmal edilip en çok ihtiyaç duyulduğu bir kavramdır. İnsanların egolarının tavan yaptığı, Savaşlarla insanların insanlıktan uzaklaştığı, iktidar ve güç mücadelesinin hak, adalet tanımaz bir şekilde mücadelesinin yapıldığı günümüz dünyasında insanlık vefaya hasrettir. İntikam, kin, hırs, nefret gibi özellikler vefanın düşmanıdır. Buna karşılık; vicdan, merhamet, sadakat, kadirşinaslık gibi özellikler vefanın dostudur. Değerlerimizi, davamıza hizmeti geçenleri unutmamak, hatırlamak vefalı olmakla mümkündür. Vefa; manevi duyguların önemli bir kaynağı gibidir. İnsan vefaya muhtaçtır. Hakkının savunulması, hatırının bilinmesi bir insan için arzu edilen güzelliklerdir. Aslında vefa; herkes sırtını dönse de sağına soluna, arkasına bakmadan inandığı değerleri uğruna ben varım diyerek yoluna devam edebilenlerin yaptığı kutsal bir mücadelenin adıdır. Vefa karşılıklı olarak olursa anlam kazanır ve olumlu sonuç verir.
Allah (c.c.); her birimize hem kulluk görevlerimizde, hem de dava adamlarımıza sahip çıkma da vefalı olmayı nasip eylesin. Vefalı olanlara selam olsun. Sıhhat ve âfiyetler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.